Acaba Ben Bipolar Mıyım?
Yazar Berna Ermiş • Psikiyatrist • 21 Kasım 2018 • Yorumlar:
Bazen ben bile kendime hayret ediyorum. Aniden sinirlenebiliyorum. Bir an öfkeliyken, bir an çok mutluyum. Hatta ağlarken güldüğüm zamanlar var. Arkadaşlarım da fark etti bendeki bu sorunu. Artık bir karar ver diyorlar. Davranışlarım tutarlı değilmiş. Aynı gün içinde farklı duygulara bürünebiliyorum. Huzursuzluktan patlayacak gibiyken birkaç saat sonra sanki bunlar hiç olmamış gibi geliyor. İnternetten araştırdım biraz. Tam bipolar bozukluğa uyuyor bendeki bu durum. Söyleyin doktor hanım, ben bipolar mıyım?
Sorusu ve öncesindeki açıklamayla sık karşılaşmam, bu yazıyı yazmam gerektiğini düşündürdü. Tarihte bilinen en eski psikiyatrik rahatsızlıklardan biri olan bipolar bozukluk, diğer ismiyle iki uçlu bozukluk ya da manik depresif hastalık olarak da adlandırılmıştır. Tekrarlayan depresif, manik ya da her ikisini kapsayan karma dönemlerle seyreden, bu dönemler arasında kişinin sağlıklı haline dönebildiği bir duygudurum bozukluğudur. Depresif dönemde kişi hayattan zevk alamaz, öz bakımı ve benlik saygısı azalmıştır, hüzün ve mutsuzluk hali hakim olup uykusu düzensiz hale gelmiştir. İştah azlığı ya da artışı görülebilir. Yorgunluk, bitkinlik, konsantrasyon güçlüğü yanında kişinin değersiz olduğuna dair fikirleri vardır. Manik dönemde ise olağan dışı yükselmiş duygudurum hakimdir. Belirgin olarak her zamankinden daha neşeli, aşırı enerjik biçimde taşkın, huzursuz ya da çabuk öfkelenebilir haldedir. Kişi her zamankinden daha konuşkandır ve hatta düşüncelerinin yarışıyormuş gibi olduğundan bahsedebilir. Dikkatinin çok kolay dağıldığı fark edilir. Benlik saygısında abartılı bir artış olduğu gözlenir. Sonuçlarını düşünmeden bir takım riskli davranışlarda bulunabilir. Amaçsızca alışveriş yapma ve para harcama gibi kötü sonuçlar doğurabilecek davranışlarda bulunabilir. Azalan uyku ihtiyacı belirgindir. Örneğin 3 saatlik uykudan sonra dinlenmiş hisseder ve bu durum art arda günlerce sürebilir. Geçirilen atak sırasında belirtilerin şiddetine göre kişi günlük işlerini sürdürmekte zorlanabilir. Bununla beraber hastaneye yatırılarak tedavi edilmeyi gerektirecek olumsuz sonuçların da ortaya çıkabileceğini görüyoruz. Hastalığın boyutunu bir terazi olarak düşünecek olursak, terazinin aşağıdaki ucunu bipolar bozukluğun depresif dönemi, yukarıdaki ucunu ise manik dönemi olarak tanımlayabiliriz. Önemli olan her iki ucun aynı seviyede kalması ve dengede olmasıdır. Böylece kişi iki ucun arasında sağlıklı döneme ulaşmış olur. Mevcut belirtiler göz önünde bulundurulduğunda bipolar bozukluğun başka psikiyatrik rahatsızlıklarla da karışabildiğini görüyoruz. Borderline (sınırda) kişilik örüntüsüne sahip kişilerde rastlanan kendine zarar verme ihtimali yüksek dürtüsel davranışlar, düşük benlik saygısı, uygunsuz durumlarda yoğun öfkelenme ve öfkeyi kontrol edememe gibi belirtiler atak sırasında bipolar bozukluk hastalarında da görülmektedir. Ayrıca dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunda ortaya çıkan dürtüsel-yıkıcı davranış kalıpları da bipolar bozukluk belirtileri ile karışabilmektedir. Dolayısıyla tanı koyarken tüm belirtiler ayrıntılı olarak ele alınır. Yukarıda sayılan belirtiler belirli bir seviyede ve kişinin aile, iş ve sosyal yaşam alanlarında işlevselliğini bozmuyor ise hastalık tanısı koyulacak düzeyde değildir. Hal böyleyken “Acaba ben bipolar mıyım?” sorusunun cevabı; olağan yaşantımızın içerisinde başımızdan geçen olayların geçmiş yaşantımızda tetiklediği anılar, çevresel stres faktörlerinin zorluğu ve baş etme yollarının güçlü olmayışı sonucu ortaya çıkan olumsuz duyguların tetiklenmesi olabilir. Her zaman aynı ruh hali çizgisine sahip olamayız. Sürekli iyi hissetmek mümkün değildir. Kimi zaman mutluluk, sevinç, heyecan hissederken, kimi zamansa acı, pişmanlık, öfke hissederiz. Olumlu duyguları fark ettiğimiz kadar olumsuz duyguları da fark etmek, bize ne öğrettiklerini gözlemlemek baş etme yollarımızı güçlendirecektir. Ne iyi ki mutluluklar gibi acılar da geçicidir…