Aile İlişkilerinde Öfkeyle Baş Etme
Yazar Melek Sarıçiçek • Aile Danışmanı • 20 Mayıs 2019 • Yorumlar:
Aile ilişkileri, kişilerin karakter gelişimine en çok etki eden faktörlerden biridir, belki de en güçlüsüdür. Başkalarıyla hangi yollardan ve nasıl ilişkiler kurduğumuz da aynı şekilde aileden öğrendiğimiz biçimlerdir, zira bizim için ilk başka, anne ve babamızdır. Onların bizimle ve kendi aralarında kurdukları iletişim yolu, bizim ileride kuracağımız ilişkiler için rol model oluşturacaktır. Aile bireylerinin birbirleriyle olan iletişimlerinde kendini gösteren öfke de aynı şekilde kişilerin özel yaşamlarına gizliden gizliye sızarak, aile dışındaki ilişkilerinde de doğal bir unsur gibi yer edinmeye başlayabilir. Bu anlamda hem aile ve çift terapilerinde hem de bireysel terapilerde, ilişkilerde kendini gösteren öfke sık sık ailedeki ilişkiler üzerinden ele alınır.
Öfke genellikle yığılmış duyguların üzerinde duran bir tepe noktası gibidir. Nedenini anlamak ve üzerine çalışmak için öfkeyi dinlemek gerekir. Çocukluğumuzdan itibaren öfkenin kötü bir duygulanma hali olduğu bilgisiyle yetiştiriliriz, fakat buna odaklanırken içeriğindeki mesajı atlarız. Öfke, çoğu zaman, kişinin stres seviyesinin yükselmesi ve ihtiyaçlarının karşılanmaması algısıyla ortaya çıkar. Dolayısıyla dünya öfkeli insanlar ve öfkeli olmayan insanlar olarak ikiye ayrılmaz aslında. Herkesin öfkeli olduğu zamanlar olur da her kişinin öfkeyle baş etme yolu ve seviyesi farklıdır.
Öfke birçok kişi için başa çıkması zor bir duygudur, çünkü;
-
Çok güçlüdür ve yoğun stresle doludur,
-
Diğer insanlarda en az empati ve destek isteği uyandıran duygudur,
-
Dışarıdan hedef olan kişilerin yanında öfkeyi deneyimleyen kişilere de, sevdiği birine veya bir şeye zarar verme veya incitme korkusu verebilir.
-
Öfke duygusunun yükseldiği sırada, o kişi için kendine yönelik pozitif bir algılama yapmak zorlaşır,
-
Kişiyi ileride utanç duyacağı veya pişman olacağı şeyler söylemeye itebilir.
Öfke, yoğunluğuna bağlı olarak oldukça yıkıcı bir enerji kaynağı haline gelebilir. Kontrol edilmesi zor bu duyguyu ancak üzerinde çalışarak yapıcı bir enerjiye dönüştürebiliriz. Kişinin öfkesine karşı bir anlayış kazanması, nasılını ve nedenini sorgulayarak öfkenin görünenin ardındaki asıl çıkış noktasını görmeye başlaması baş etmesine oldukça yardımcı olacaktır. Bu anlamda kendinizi tanımaya yönelik zaman ayırmanız, duygularınızı ve düşüncelerinizi değerlendirmeniz ve öfkeli anlarınızda neden tam da buna öfkelendim sorusunun cevabını kendi içinizde aramanız geliştirici olacaktır. Öfkeyi yalnızca dışarıdaki bir soruna atfetmek ise üstünün örtülmesine ve başka bir zamanda yeniden ortaya çıkmasına yol açacaktır.
Öfke genellikle, gerçek veya hayali olması fark etmeksizin, bir tehlike veya tehdit algısı sonucunda ortaya çıkan bir öz-savunmadır aslında. Vücudumuz algıladığı bu tehlikeye karşı bir çağrı yapmaktadır bize ve o çağrının dinlenmesi gerekir, zira terapistlere göre bu genellikle bastırdığımız, belki utandığımız, görülmemiş bir yanımızın algıladığı bir tehdittir ve yavrusunu korumaya çalışan aslanın saldırganlaşması gibi bir savunmayla öfke haline bürünmektedir. Bu tehdidin her zaman bir saldırı olması da gerekmez, yalnız kalma veya dışlanma da tehdit olabilir. Yaşanılan durum, geçmişteki başka bir tehditle benzerlik gösterdiği için tehdit olarak algılanıyor ve öfke oluşturuyor da olabilir. Her halükarda bilmemiz gereken şudur ki içimizde anlaşılmaya ihtiyaç duyan bir parça bize seslenmektedir. Bu nedenle öfkeli zamanlarımızda aslında ihtiyaç duyduğumuz şey kabul edilme, ilgilenilme, anlaşılma ve duygusal olarak desteklenmedir. Dolayısıyla öfkelendiğiniz zamanlarda veya çocuğunuz, eşiniz, bir başka yakınınız öfkeli olduğu zamanlarda yangına körükle gitmek yerine suyla gitmek, onun öfkesine öfkeyle karşılık vermek yerine empati kurmaya ve onu rahatlatmaya çalışmak her iki tarafa da iyi gelecektir.
Öfke genellikle daha güçlü hissetmenize yol açabilecek pozitif eylemler için bir yardım çığlığıdır; örneğin çevrenizdeki birinden veya bir profesyonelden destek isteme, düşüncelerinizi, duygularınızı, endişelerinizi ve diğer güçlü duygularınızı ifade ederken kendinize karşı dürüst olma gibi. Öfkemizle mücadele etmekten (görmezden gelmek, kendi kendimizi zorlamak, başkalarına yöneltmek) ziyade onu ciddiye alıp dinleyebildiğimizde hayatımızda pozitif değişiklikler yapmak çok daha kolay olacaktır.
Spesifik olarak bir kişiye veya bir duruma sinirleniyorsak ve bu kişi sürekli etrafımızda olan biriyse, veya o durumla sürekli karşı karşıya kalma durumundaysak öfkeyi kontrol etmek daha da güç olabilir. Fakat bu kişilerin ve durumların tesadüfi olmadığını, aile dinamiklerimizdeki bir yerlere, bir kişi veya konuma oturduklarını bilmemizde fayda var. Kulağa inanması güç gelecek olsa da, en çok öfkelendiğimiz bu kişiler, aslında sıklıkla sevgiyi ve desteği en çok beklediğimiz kişilerdir. Genellikle de bu nedenle, en çok, çocuklarımıza, eşimize veya partnerimize öfkeli oluruz.
Öfkeli olmak sizi daha kötü biri yapmaz, yalnızca ihtiyaçları karşılanmamış biri yapar. Öfkeli olmanın kötü biri yaptığına dair inanış da yine ailemizden gelir fakat bu genellikle öfkenin muhatabı olduğumuz ve kötü etkilerini yaşadığımız içindir. Çocukluklarında öfkeye maruz kalmış kişiler sıklıkla o öfkeli kişi gibi olmamak için uğraştıklarını fakat nihayetinde onun gibi olmaya başladıklarını ifade ederler. Öfkenin muhatabı olarak kötü etkilerini yaşadıklarından bunu yapan olmak istemezler fakat başa çıkamadıkları bir durum olduğunda savaşmak için bildikleri tek yol bu olduğundan nihayetinde aynı yoldan yürümeye başlarlar. Halbuki her kişi özel bir labirent gibidir, içinde yürürken gördüğümüz yollar bize çıkmazyol gibi gelebilir fakat biraz daha yükselip dışarıdan bakmaya başladığımızda, daha az zorlu olan farklı yolları görmeye başlarız.
Fakat dışarıdan bakabilmek genellikle dışarıdaki birinin varlığını gerektirir, tek başına yapmanın kolay olmadığı bir iştir bu. Duygu ve düşüncelerinizi sevdiğiniz, güvendiğiniz biriyle veya bir terapistle paylaşmanız, özellikle dinleyicinizin yargılamayan biri olduğu durumda hem kendinizi derinlemesine dinlemenize hem de öfkenizi kontrol altına almak üzere içgörü kazanmanıza önemli oranda yardımcı olacaktır. Çünkü karşıdaki kişi de sizi anlamak üzere orada bulunmaktadır ve ihtiyacınız olan tam da budur.
İlişkilerde esas olan karşılıklılıktır, yani karşıdaki kişinin davranışları sizinkine göre şekillenir ve aynı şekilde sizinkiler de ona göre. Aileden birinin sahip olduğu öfke, aile içindeki tüm iletişimlerin sarsılmasına neden olabilir. Bu, öfkeli kişinin aşması gereken bir sorun gibi görünse de ailenin bütününün dahil olması gereken bir süreçtir aslında. Zira, bahsettiğimiz gibi öfkenin ardında yatan şeyler diğer aile üyelerinin varlığını, desteğini ve sevgisini gerektirmektedir. Dolayısıyla, sizin veya ailenizden birinin öfke problemi olduğunu düşünüyorsanız, bunu kendi başınıza aşmaya çalışmayın veya o kişinin kendi başına hissetmemesi için elinizden geleni yapın. Siz öfkenizle barışmaya başladığınızda, karşılıklı olarak pozitif duygular artacak ve aile bağları güçlenecektir.