Aile Ve Çift Terapisi
Yazar Nilay Ölçek • Psikiyatrist • 23 Ocak 2018 • Yorumlar:
Bireylerin diğer insanlarla kurdukları ilişkiler, ruh sağlıkları açısından çok önemlidir. Bu yakın ilişkilerden birisi olan evlilik ilişkisinde, eşler bazen sıkıntılı dönemler yaşayabilirler. Çatışmalı evliliklerde sıkça kavgalar yaşanır. Kavgalar çözülmezse evlilik çıkmaza girer. Bazı ilişkilerde ise kavga yoktur ancak ilişki kaliteli değildir, eşler birbirlerinden kopukturlar; birbirleri için bir şeyler yapmayı ve iletişimi kesmiş olabilirler. Çözüme kavuşmayan sık tartışmalar, olumlu duyguların kaybı, arkadaşlık, seks ve canlılığın azalması evliliğin sorunlu olduğunun işaretleridir. Önemsememe, içe çekilme, şiddet ve bağlantının tümüyle kopması durumunda boşanma riskinin yüksek olduğunu söyleyebiliriz.
İlişkide baskın olmak ve boyun eğmek, almak ve vermek denklemleri hep birliktedir. Bir ilişkide iki eş de karşı tarafı etkileyebildiği hissine sahip olmak ister. Birbirleriyle etkileşimlerini koruyabilen, ilişkilerini etkileyen konularda fikir birliğini sağlayabilen ve yaşadıkları problemleri yapıcı bir şekilde saptayabilen ve çözüm yolunda adım atan çiftlerin evliliği, uyumlu evlilik olarak tanımlanır. Bu uyum, çiftlerin sorunları saptama ve çözmede beceri geliştirmelerini kolaylaştırmaktadır.
Evli çiftlerin yaşadıkları problemleri kategorize edecek olursak; eşlerin birbirine saygı duymaması, ekonomik alanda sıkıntılar, eşlerin birbirine zaman ayırmamaları, eğlenememeleri, çatışmaların yarattığı çökkünlük hissi, eşlerin kendi köken ailelerine aşırı bağlılığı, sorumsuz davranması, olumsuz durumlara sebebiyet verecek alkol, madde arayışı, fiziksel veya duygusal şiddet sayılabilinir.
Aile kuracak kişilerin sorumluluk üstlenebilmeleri beklenir. Bu oluşumu sürdürebilmenin temelinde doğru eş seçimi yapılması ve evlilik öncesi bazı bilgi ve becerilerin kazanılması yatmaktadır. Evlilik öncesinde bireyin hem kendi özelliklerini hem partnerinin özelliklerini, beklentilerini, sorunları nasıl ele aldıklarını değerlendirmesi ve analiz etmesi önemlidir. İnsanlar geçmiş yaşam deneyimleri ile farklı alışkanlıklar ve davranış biçimleri geliştirirler. Evlilik sürecinde kazanılan bu alışkanlık ve davranış kalıpları bazen çatışmaya sebep olur. Bu nedenle evlilik öncesi çiftlerin birbirini iyi tanımaları çok önemlidir. Toplumumuzda genel kabul gören nişan ve söz dönemleri bu tanıma sürecine hizmet eder. Tüm bunların yanında eşlerin ailelerinin de sosyokültürel özellikleri evliliği etkileyen bir unsur teşkil eder. Yapılan araştırmalar evliliklerin %50 sinin ilk 5 yılda bittiğini ortaya koymaktadır. İlk 1 yılda biten evlilikler giderek artmaktadır. Evliliğin ilk yılları evliliğin geleceği üzerinde belirleyici role sahiptir. Evlilikte romantizmin ve iletişimin en güçlü olduğu bu dönemde bireylerin ilişkide özenli davranmaları ileride karşılaşılacak sorunların çözümünde kolaylık sağlamaktadır
Evlilikte uyum sorunu yaşayan çiftlerin konuyu samimiyetle konuşması önemli bir adımdır. Çoğu zaman çift bunu tek başına başaramaz. Evlilik terapisi öncesinde çift farkında olarak veya olmayarak sorunları aile ve akrabaya aktarabilir. Bu bazen sorunu daha da büyütür. Çiftlerin terapiste başvurmasıyla, tarafsız bir kişinin gözetiminde ilişkilerini, ilişki içindeki pozisyonlarını, sorunun oluşmasında ve çözümünde kendi rollerini daha net görmeleri sağlanır.Terapi süresince çiftin davranışlarının karşı tarafta yarattığı etkiyi görmeleri ve daha uyumlu davranışların ortaya çıkarılması için çaba gösterilir. Evlilikteki sorun bir kişinin değil çiftin ortak sorunudur. Terapist çiftin yanlış etkileşim kalıbını kırarak ilişkinin kötüleşmesini engelleyebilir.
Evlilik terapilerinde çiftlerin terapiye başvurma nedenleri ne olursa olsun, öncelikle ilişkileri tüm yönleriyle değerlendirilir. Değerlendirme sürecinde, birlikte ve ayrı görüşmeler yapılarak her iki taraftan da sorunu ve sorunun tarihçesini kendi bakış açısından tanımlaması istenir. Her birinin çözüm konusundaki öneri ve düşünceleri alınır ve terapiden beklentileri belirlenir. Seanslarda eşlerin birbiriyle iletişim tarzı ve aralarında nasıl bir etkileşim olduğu gözlenir, birbirlerine söylediklerinin aynı anlamlarda işitilip işitilmediğine bakılır. Aile ve çift terapisi uygulamalarının farklı yöntemleri vardır. Bazı uygulamalarda tüm aile üyeleri aynı seansta bir araya gelirken, ağırlıklı olarak terapist aile üyelerinden bir ya da ikisini veya çiftleri tek tek görebilir. Çiftlerin nasıl tanıştıkları ve nasıl evlendiklerinden başlayarak, ilişkinin memnun eden ve etmeyen tarafları, evlilikten beklentileri, bugünkü evlilik sorunları incelenir ve çözüm yoluna gidilir.
Evlilik terapisine başlamak kolay değildir. Özel hayatını, tanımadığı biriyle paylaşmak çoğu insan için zordur ve problemlerin terapistin önünde tartışılması düşüncesi hoşa gitmeyebilir. Terapi sürecinde, üçüncü bir kişi olarak terapistin karşısında, sorunlar tartışılsa bile kavganın şiddetlenmesi olası değildir, çünkü terapist duruma müdahale eder ve uygun yönlendirmelerle çiftler giderek problem çözücü konuşmayı ve etkili iletişimi öğrenirler. Konuşabilmeyi ve problem çözücü tartışabilmeyi öğrendikleri için iletişimde kendi başlarına iken yaşanan tıkanmalar olmaz ve başta zor olsa bile giderek ilerleme yaşanır.
Evlilik terapisi eşlerin ortak kararı ile başladığında çok daha iyi ilerler. Ortak karar alıp gelebilmiş olmak çiftin arasında belli düzeyde iletişim sağlandığını gösterir. Ne yazık ki böyle bir başlangıç pek mümkün olamamaktadır.
Bazı kişilere toplumsal koşullanmalar veya kişilik yapıları nedeniyle sorunları için yardım istemek güç gelir. Çokça yapılan hata; danışmanlık alma önerisini kavga esnasında veya problemin yoğun olarak yaşandığı bir anda daha ortalık yatışmamışken gündeme getirmektir. Yanlış zamanda yapılan öneri terapiye başlamayı geciktirir ya da tümüyle engeller. Eşiniz terapiye gitme önerisini kabul etmiyorsa nedenini anlamaya çalışıp bu teklifi biraz zaman geçtikten sonra tekrarlamak iyi olur. Konuşmaya başlarken sorunu sadece karşımızdakinde görmediğimizi, çatışmada kendi rolümüzün de olduğunu ve değişmede kendimize düşen sorumluluğu almaya hazır olduğumuzu açıklayarak karşıyı rahatlatacak ve işbirliğine çekecek tarzda konuşmaya çalışılmalıdır.
Eğer tüm çabalarınıza rağmen eşiniz terapiyi reddediyorsa kendi başınıza bir şeyler yapmaya başlayabilirsiniz. Terapistinizle konuşarak ilişkide yaşanan sorunlarda kendi rolünüzü görebilir, çatışmayı çözümlemede ve ilişkiyi geliştirmede sizin neler yapabileceğiniz, eşinize nasıl yaklaşacağınız konusunda bilgilenebilir ve belki onu terapiye ikna konusunu terapistin desteği ve yönlendirmeleriyle başarabilirsiniz. Unutmamak gerekir ki bazen eşlerden biri destek almaya başlayıp da kendinde yaptığı değişimlerle ilişkide bir gelişme sağladığında, bu defa eşi evliliklerinde yaşanan bu gelişmeyi görüp psikoterapi sürecine güven duymaya başlamakta ve sonradan sürece katılmayı kabul edebilmektedir.