AKCİĞER KANSERİ
Yazar Sevin Karalar • Göğüs Cerrahı, Göğüs Hastalıkları Doktoru, Radyasyon Onkoloğu, Onkolog, Göğüs Cerrahı, Göğüs Cerrahı, Göğüs Hastalıkları Doktoru, Göğüs Hastalıkları Ve Tüberküloz Doktoru, Göğüs Cerrahı, Göğüs Hastalıkları Doktoru, Göğüs Cerrahı • 10 Ekim 2016 • Yorumlar:
Tanım
Akciğer yaşamamız için gereken oksijeni havadan alıp, vücudumuzda oluşan zararlı karbondioksit gazını havaya veren; solunum işini yapan başlıca solunum organımızdır.
Her organ gibi akciğerimiz de birçok hücreden oluşur. Vücudumuzda sinir sistemi hariç tüm sistemlerde hücreler yenilenir. Akciğer hücreleri de akciğerin normal olarak görevini yapabilmesi için ihtiyaca göre bölünerek çoğalırlar.
Akciğer kanseri, akciğer hücrelerinin gereksiz ve kontrolsüz olarak çoğalıp, akciğer içinde bir kitle (tümör) oluşturmasıdır. Burada oluşan kitle öncelikle bulunduğu ortamda büyür, daha ileriki aşamalarda ise çevre dokulara veya dolaşım yoluyla uzak organlara yayılarak (karaciğer, kemik, beyin vb. gibi) hasara yol açar.
Tüm dünyada her yıl yeni teşhis konan kanser hastalarının %12.8’i akciğer kanserli hastalardır ve her yıl % 3 artmaktadır. Tüm dünyada bir yılda, kanser nedeniyle hayatını kaybeden insanların %17.8 ’i akciğer kanseridir. Günümüzde dünyada karşılaşılan en sık kanser türü olan akciğer kanserinin yıllık yeni olgu sayısı bir milyondan fazladır.
Akciğer kanseri erkeklerde en sık görülen kanser çeşididir, son yıllarda kadınlar arasında sigara kullanımının yaygınlaşması ile kadınlarda da akciğer kanseri görülme sıklığı giderek artmaktadır.
Akciğer kanseri günümüzde erkeklerde tüm dünyada en çok öldüren kanser türüdür. Kalp - damar hastalıklarından sonra ölüm nedenleri arasında 2. sırada yer almaktadır. ABD’de 1987’den beri kadınlarda da birinci öldürücü kanserdir.
Tüm dünya ortalamasına baktığımızda erkeklerde birinci, kadınlarda meme kanserinden sonra ikinci sıradadır. Dünya Sağlık Örgütü 1985 yılında gelişmekte olan ülkelerde 300,000 kadının sigaraya bağlı hastalıklardan öldüğünü, bunun % 21.1’ inin akciğer kanserine bağlı olduğunu bildirmiştir. Her yıl yeni ortaya çıkan hasta sayıları tüm dünyada artmaya devam etmektedir.
Primer akciğer kanseri tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de görülme sıklığı en fazla olan kanser türüdür. Ülkemizde 11.5 / 100.000 görülme sıklığı bildirilmiştir.
Akciğer kanseri gelişimi için risk faktörleri
Tüm akciğer kanserlerinin %80-90’ı sigara içmeye bağlı olarak gelişir. Yani akciğer kanseri gelişimi için en önemli için risk faktörü sigaradır. Sigara içme süresi, toplam içilen sigara sayısı arttıkça akciğer kanseri gelişme riski artar.
Aktif sigara içiminden sonra akciğer kanserinin en önemli ikinci risk faktörü pasif sigara içiciliği veya dumanaltı olmaktır. Pasif sigara içiciliğinin tek başına ortalama 1.2-1.3 kat akciğer kanseri olma riskini arttırdığı bildirilmektedir.
Sigara kullanımının dışında genetik bazı faktörler, yani ailede (birinci derece yakınlarda) akciğer kanseri olması akciğer kanserine yakalanma riskini 2,4 kat arttırmaktadır. Ailesinde akciğer kanseri olan bireylerde akciğer kanseri görülme olasılığı daha fazladır. Özellikle ailede akciğer kanseri öyküsü ile birlikte sigara kullanımı, riski daha da arttırmaktadır.
Ailede akciğer kanseri olan ve hiç sigara içmemiş bir kadının akciğer kanseri riski 2.8 kat artmış iken; ailede akciğer kanseri olmayan ve sigara içen bir kadında bu risk 11.3 kat artmıştır; ailede akciğer kanseri olan ve sigara içen bir kadında ise bu riskin 30 kat arttığı gösterilmiştir.
Ayrıca asbest denen , kimyasal maddelere çok dayanıklı lifsel yapıda kanserojen bir mineral; akciğer, özelikle de akciğer zarı kanseri (Mezotelyoma) oluşumunda etkilidir. Halk arasında ak toprak, çorak toprak, gök toprak, çelpek, höllük veya ceren toprağı gibi isimlerle bilinir. Asbest Anadolu'nun birçok yöresinde bulunmakta ve halkımız tarafından bilinçsizce kullanılmaktadır. Köylüler, asbesti evlerinin damlarına sermek, evlerini badana yapmak için ve küçük çocuklarda pudra yerine kullanırlar. Amasya bölgesinde ve Kayılar yörüklerinde ise bebekler, höllük toprağı olarak bilinen ısıtılmış asbestle sarılmaktadır. Bu uygulamalar sırasında havaya karışan asbest lifleri yoğun şekilde solunur. Asbest, onu topraktan çıkaran ve kullanan köylülerden başka, asbestin kullanıldığı endüstri alanlarında (gemi, uçak, otomobil sanayinde) çalışan işçiler için de çok zararlıdır.
Asbest, kadmiyum, nikel, krom gibi mesleki etkenler ve radyasyon akciğer kanseri riskini artırır. Asbest maruziyetinde bu risk 5 iken, sigara ile birlikte olduğunda risk 50-100 kat artar. Mesleki radon maruziyetinde risk 20 kat artmaktadır. Tütün kullanımıyla beraber bu artış daha fazladır. Bazı metal ve kimyasal maddelere mesleksel maruziyet,
-
Radon gazı, ,
-
Radyasyon,
-
Önceden geçirilmiş bazı akciğer hastalıkları (akciğer tüberkülozu, interstisyel fibrozis, büllöz amfizem ve doku harabiyeti ile seyreden diğer bazı akciğer hastalıklarında ortaya çıkan nedbe dokusu akciğer kanseri gelişimi için bir zemin oluşturabilir.)
-
Beslenme alışkanlıkları: Akciğer kanserinde diyetin bu konuda % 5 oranında etkili olduğu ileri sürülmektedir. VitaminA ve β-karotenden fakir diyet akciğer kanseri riskini artırır. Vitamin E ve selenyum benzer şekilde antioksidan etkiyle riski azaltmaktadır.
-
Yüksek yağlı diyetle beslenen sigara tiryakilerinde akciğer kanseri riskinin arttığı gösterilmiştir. Çay (özellikle yeşil çay) tüketimi de koruyucu etki gösterir.
-
Ayrıca motorlu taşıtlara, fabrika bacalarına bağlı hava kirliliklerinin, Hava kirliliğinin akciğer kanseri riskini arttırabileceği düşünülmektedir ancak riskin derecesi belirlenememiştir.
-
Evlerde uygun olmayan şekilde odun-kömür yakarak ısınmanın kanser yapıcı maddelerin oluşmasına neden olduğu gösterilmiştir.
BELİRTİLER
-
Geçmeyen öksürük
-
Göğüs ağrısı, omuz ağrısı, kol veya sırt ağrısı
-
Hırıltılı, hışıltılı solunum
-
Nefes darlığı,
-
Öksürükle ağızdan kan gelmesi veya kanlı balgam çıkarmak
-
İştahsızlık, kilo kaybı
-
Halsizlik
-
Ateş
TANI
Bu belirti ve bulgularla hekime başvuran hastalarda ayrıntılı bir öykü alınması ve hastanın fizik muayenesinin ardından tanı için ilk olarak standart akciğer grafisi çekilmelidir. Bir çok hastada akciğer grafisinde tümör; ya da tümörün yol açtığı bronş tıkanmasına bağlı havalanma azlığı, ya da zatürree, akciğer zarları arasında tümöre bağlı sıvı toplanmasına ait görünüm saptanabilir. Bundan sonraki aşama bilgisayarlı akciğer tomografisi çekilmesidir. (Akciğer zarları arasında çok miktarda sıvı toplanması durumu hariç; çünki bu durumda önce sıvı boşaltılıp sonra tomografi çekilmelidir.) Bilgisayarlı tomografi, akciğer grafisinde kitle ya da yol açtığı durum hakkında ayrıntılı bilgi verdiği gibi akciğer grafisinde görülemeyecek kadar küçük olan diğer lezyonların görülmesine de olanak sağlar. Standart akciğer grafisi ve bilgisayarlı tomografilerin incelenmesinden sonra hastalığın varlığı, akciğer içindeki yeri, yayılımı ortaya çıkar.
Hastasında akciğer kanseri olduğuna inanan hekim bu noktada tip tayini dediğimiz, tümörün tipini belirlemeye yönelik girişim yapmalıdır. Burada yapılacak işlem tümörün yerine göre değişir.
1.Bronkoskopi: Bronş içine yerleşmiş, merkezi bir kitlede burundan veya ağızdan bronkoskopla girilerek tümöre gözle görerek ulaşıp biopsi (parça) almaya yönelik işlemdir. Bronkoskop, uzun, bükülebilir, ince bir kurşun kalem kalınlığında ucunda parlak bir ışık bulunan bir tüptür. Bu tüp bükülebilir olmasından dolayı burundan veya ağızdan kolaylıkla sokulur; ses tellerinin arasından geçerek gırtlağa, buradan nefes borusuna ve sonra da bronşlara iletilir. Kitleye ulaşılır, kitlenin olduğu yere bronkoskobun içinden gönderilen sıvı bir aspiratör yardımı ile geri alınarak bir kapta toplanır yani tümörlü bölge yıkanmış ve oraya dökülen tümör hücreleri incelenmek için alınmış olur.
2.Trans Torasik İnce İğne Aspirasyonu(TTİA): Göğüs duvarına yakın kitle varlığında, bronkoskopla nefes borusunun içinden girilerek akciğerlerin ucuna ulaşılması söz konusu olmadığından, bilgisayarlı tomografi altında kitlenin yeri işaretlenir ve çok ince bir iğne ile göğüs duvarının dışından kitleye ulaşılır ve iğnenin ucuna enjektör takılarak kitleden hücre aspire edilir ( vakum yapılarak alınır) lam denen özel camlara yayılarak alkol içinde bekletilip, kurutularak ardından incelenmek üzere patoji uzmanına gönderilir.
3. Plevra biopsisi: Akciğer zarları arasında sıvı toplandığında göğüs duvarından akciğer zarları arasındaki boşluğa (plevra boşluğuna) özel bir iğne ile girilmesini takiben akciğer zarından parça alınmasıdır.
4. Torakoskopi: Genel anestezi altında göğüs duvarından açılan küçük bir delikten endoskop ile akciğer zarları arasındaki boşluğa (plevra boşluğuna) girilerek ve cihaza bir de kamera ilave edilerek tüm boşluk görülebilir hale getirilir. Bu görüntülü yöntem sayesinde, hasta olan bölgeden biyopsi alınmasıyla olguların çok büyük bir kısmında kesin tanıya ulaşılır.
AKCİĞER KANSERİ ÇEŞİTLERİ (Hücre Tipine Göre)
-
KÜÇÜK HÜCRELİ DIŞI AKCİĞER KANSERİ
A) YASSI EPİTEL HÜCRELİ AKCİĞER KANSERİ = EPİDERMOİD AKCİĞER KANSERİ
-
En sık görülen akciğer kanseridir. (%40-60)
-
Sigara içimi ile artış gösterir.
B) ADENOKANSER
-
Akciğer kanserlerinin %10-20’dir.
-
Hava yollarının salgı yapan hücrelerinden kaynaklanır.
-
Sigara ile en az ilişkisi olan akciğer kanseridir. Yani sigara içmeyenlerde de görülür.
C) BÜYÜK HÜCRELİ AKCİĞER KANSERİ
-
Akciğer kanserlerinin %5-10’dur.
-
Akciğerin periferik (uç- kenar) kısımlarında yerleşir
-
KÜÇÜK HÜCRELİ AKCİĞER KANSERİ
-
Akciğer kanserlerinin %15-25’dir.
-
Sıklıkla akciğerin merkezi kısımlarında yerleşir. Yani daha çok ana bronşlar ve lob bronşlarında yerleşir.
-
Sigara kullanımı ile direkt ilişkilidir. Sigara içenlerde içmeyenlere göre görülme sıklığı daha fazladır.
-
Akciğer kanserleri arasında en hızlı seyreden ve en erken metastaz yapan (yayılan) akciğer kanseridir.
EVRELEME
Küçük hücreli dışı akciğer kanserinde evrelendirme, TNM (Tümör, Lenf düğümü, Metastaz) sistemine göre yapılır. Genel olarak, küçük ve metastaz yapmamış bir tümör düşük evreli, büyük ve metastazları olan bir tümör ileri evrelidir. Düşük evreli olgularda uygun tedavi ile tam iyileşme şansı vardır. Ancak, hastaların pek azı bu evrelerde saptanır. . Evrelendirme ile ilgili kurallar özet olarak şöyledir:
Evre I: Metastaz yoktur. Tümör 3 cm'den küçük çapta ve tümüyle akciğer dokusu ile çevrilidir. Cerrahi tedaviden en çok yarar gören grup budur. Ancak bu gruba giren hasta sayısı çok azdır.
Evre II: Yukarıdaki nitelikte bir tümör aynı taraf bronşçevresi (peribronşiyal) ve/veya hiler (hilus = ana bronş ve damarların akciğer içine girdiği bölge) lenf düğümlerine metastaz yapmıştır. Cerrahi tedavi başarılı sonuç verebilir.
Evre III: Çevreye (göğüs duvarı, diyafragma v.b yayılmış veya sağ ve sol ana broşun nefes borusuna bağlandığı bölgeye( ana karinaya) çok yakın tümörler bu gruptadır. Supraklaviküler (Köprücükkemiğiüstü) veya karşı taraf hiler/mediyastinal lenf düğümlerine metastaz yapanlar (evre IIIB) cerrahi tedaviye aday sayılmazlar. Hastaların çoğu evre III grubundadır.
Evre IV: Uzak organ metastazı olan tümörler. Bunların cerrahi tedaviden yarar görmeleri beklenmez.
KÜÇÜK HÜCRELİ AKCİĞER KANSERİNDE EVRELEME
Sınırlı hastalık
Kanser sadece bir akciğerde ve/veya yakınındaki lenf bezlerindedir
Yaygın hastalık
Kanser, karşı akciğere veya vücudun diğer bölgelerindeki başka organlara yayılmıştır.
Nüks evresi
Nüks demek, tedavi edildikten sonra kanserin yeniden ortaya çıkması (nüks etmesi) demektir. Akciğerlerde veya vücudun başka bir yerinde ortaya çıkabilir.
AKCİĞER KANSERİNDE TEDAVİ
Akciğer kanseri tedavisinde önerilen tüm tedavilerde amaç; hastalığın kontrol altında tutulması, yaşam süresinin uzatılması, yakınmaların ortadan kaldırılması ve daha kaliteli bir yaşam sağlanmasıdır.
Tüm akciğer kanserli hastalarda tedavi seçenekleri vardır. Üç tür tedavi kullanılmaktadır.
-
Cerrahi (kanseri alıp çıkartmak)
-
Radyasyon (ışın) tedavisi (yüksek-doz x-ışınları veya diğer yüksek-enerjili ışınlar kullanarak kanser hücrelerinin öldürülmesi)
-
Kemoterapi (kanser hücrelerini öldürmek üzere ilaçlar kullanılması)