Aktarım ve Karşı Aktarım
Yazar Gülseren Batumlu Can • Psikolog • 1 Nisan 2022 • Yorumlar:
AKTARIM
Aktarım bireyin çocukluk çağında kendisi için önemli kişilerle yaşamış olduğu duygu ve tutumları şimdi yaşantısında ilişki kurduğu önemli kişi ya da kişilerle kurduğu ilişkilerinde yeniden yaşaması durumudur. Bu kişilere karşı çocukluğunda olduğu gibi benzer tepkileri göstermektedir. Psikoterapi seansları sırasındaki aktarım, bireyin günlük yaşantısındaki aktarıma göre daha yoğun ve sürekli yaşanmaktadır. (Öztürk, 2008, s.165).
Aktarım soyut, belirsiz ve fark edilemez olabilir. Aktarımı fark edebilmek için görüşmecinin, danışanın kendisi ile kurduğu, özel yaklaşıma dikkat etmelidir. Danışan görüşmecinin beklediğinden daha duygusal tepkiler verebilir, görüşmeciyle ilgili temelsiz varsayımlarda bulunabilir ya da görüşme içeriği ile ilgili gerçekçi olmayan beklentiler ifade edebilir. (Sommers-Flanagan ve Sommers-Flanagan, 2007, s.177).
Zihinsel süreçlerin içinde çocukluğa ait özelliklerin sürdürülüyor olması, geçmişin şimdiki zamanda tekrarlandığı anlamına gelir. Bunun belirgin bir örneği psikodinamik psikiyatri uygulamalarında yaşanır. Tedaviye gelen kişi analistin geçmişinde kendisi için önem taşımış olan biriymiş gibi (anne, baba) yaşar. Aktarım yaşayan kişi hatırlamak yerine geçmişini bilinçdışında yeniden harekete geçirir ve geçmiş yaşantılarına ilişkin bilgileri, tedavi ortamında doğrudan yaşayarak aktarmış olur. (Geçtan, E. 2018, s.51).
Aktarım klasik psikanaliz ve çoğu dinamik kavramın temel tedavi ekseni olarak görülmektedir. Aktarım oluşmadan bir tedaviden söz etmenin mümkün olmadığı düşünülmektedir. Çeşitli sebeplerle terapiye başvuran bir birey, ilk nesle ilişkilerinden oluşturduğu duygularını terapistine yönlendirmesi durumudur. Bu duygulardan yola çıkan terapist yorumlar yaparak danışanın iç görü geliştirmesini sağlamaya yönelik çalışır. Bu yolla duygularını düşüncelerini ve davranışlarını tanımasını sağlar. Danışan bu tanıma süreci ile birlikte farklılaşma ve çeşitli iyileşmeler gözlemlemeye başlar. (Özakkaş, T. 2007, s.291)
Aktarım her psikanalitik süreçte yaşanır, çünkü insanın kendisi için önem taşıyan biriyle ilişkide olduğu her durumda yaşanır. Bir bakıma her ilişki, gerçek ilişki ile aktarım olgusunun karışımıdır. Dinamik psikiyatri alanında çalışanlar, tedaviye gelen kişinin yaşadığı ilişki sorunlarının, zamanla kendileriyle olan ilişkide de ortaya çıkabileceğini göz önünde bulundururlar. Burada önemli olan aktarımın yaşanması değil, ortaya çıkan yaşantıların anlaşılabilmesidir. Dolayısıyla psikanalitik yönelimli psikiyatristler aktarıma başka insanlardan farklı tepki verirler. (Geçtan, E. 2018, s.51).
Psikoterapi sürecinde hasta ile terapist arasında karşılıklı duygu ve tutumlar gelişebilir. Bunların bir kısmı danışanın ve terapistin içinde bulundukları gerçek duruma uygun ve yerinde olan duygu ve davranışlardır. Ancak önemli bir kısmı da aktarım tepkileri olarak adlandırılan sürecin belirtileridir. (Öztürk, 2008, s.165).
Bireylerin çocuklukta anne babalarıyla yaşamış oldukları ilişkilerin niteliği, yetişkin yaşamlarında kurmuş oldukları ilişkilerini önemli oranda etkilemektedir. Her sevgilide bir miktar ebeveyn bulunmaktadır. Otoriteye başkaldırı durumlarında mutlaka ana babaya karşı başkaldırıdan izler bulmak mümkündür (Öztürk, 2008, s.165)
Klasik dinamik kurama göre aktarımın gerçekleşmesi için terapistin dikkat etmesi gereken birçok alan vardır. Bunlarda, terapi yapılacak odanın düzenlenmesi ve danışanla kurulan ilişkinin boyutları gibi birçok alan olduğu görülmektedir. Tüm bu uygulamaların temel hedefi danışanın terapi odasında nötr bir ortam hazırlayarak farklı çağrışımlar yapmaması ve süreç boyunca odada değişiklik olmaması önemlidir. (Özakkaş, T. 2007, s.291)
Aktarımın bilişsel bakış açısına göre değerlendirildiğinde, örnek olarak ilk kez gördüğü kişiden hoşlanmamasının sebebi kardeşine benzettiği için olması durumunda, kişinin kardeşiyle ilgili güçlü bir bilişsel temsile sahip olduğunu söyleyebiliriz. Kardeşine benzeyen bu kadın bilişsel temsili harekete geçirdi ve bu da duyguları ve diğer çağrışımları tetikledi. Yani eski bilişsel temsil yeni insanla ilgili bilgiyi işlemek için kullanılmış olmaktadır. Sonuç olarak bu kişide kardeşin özelliklerini görmesini ve sonuçta ona karşı duygularının kardeşine karşı beslediği duygulara benzemesini bekledi. Bilişsel psikologlar bu süreci açıklarken Freud’cu görüş gibi bilinçaltında yaşadığını söylemese de aktarımın farkındalığımızın dışında geliştiğini söylemektedir. (Burger, J.M. 2006, s.644).
Aktarım çocuklukta yaşanmış olan duyguların yetişkin hayatında tekrarlanması durumudur. Bu tekrarlanma eğiliminin kaynakları çok farklılık gösterebilmektedir. Çocukluk yıllarında doyuma ulaşamamış olan duygu ve davranışlar, yetişkin hayatında doyuma ulaşma ya da çözüm kaynakları ve yolları arayabilirler. (Öztürk, 2008, s.168)
Geçmiş yaşantıları tekrar yaşama eğiliminin bir başka sebebi de benliğin bunlar üzerinde egemenlik kurma, üstesinden gelme çabasının göstergesidir. Örnek olarak korkulan bir durumun yeniden yaşamak için üzerine gidilmesi korkunun giderilme ve üstesinden gelmeye çalışması çabasının işaretidir. (Öztürk, 2008, s.169)
Sık yaşanan durumlardan biri de danışanın açığa vurmadığı ancak görüşmecinin kendisini değerlendirmeye tabii tutacağına ve kendisini yetersiz bulacağına dair inançları olabilir. (Sommers-Flanagan ve Sommers-Flanagan, 2007, s.177)
Terapi sürecinde genellikle duruma uygun olmayan yoğun ve aşırı biçimde verilen tepkiler aktarım belirtisi olarak görülebilir. Bunlar aktarıma ilgili duygular doğrudan ortaya çıkması ya da bunlara karşı geliştirilen savunmalar ve direnç biçiminde kendini gösterebilir. Örneğin, terapistin tek hastası olması isteği, diğer danışanlarından kıskanmak, kendisi ile yeterince ilgilenmediği konusunu sık sık gündeme getirmek, terapistle ilgili düşler, meraklar aktarım belirtileridir. Bunlar çoğunlukla olumlu aktarım belirtileri olarak kabul edilir. Zaman zaman ters tutumlar, öfkeli ve alaycı sözler, aşırı kıskançlık ve aşırı bağımlılık durumları görülebilir. Bunlar da olumsuz aktarıma örnek olarak gösterilir. (Öztürk, 2008, s.169)
Uzun süren psikoterapilerde her danışanın terapistine karşı olumlu ve olumsuz duygular beslemesi ve bunlara göre davranış sergilemesi doğal bir durumdur. Bu duygular zaman zaman yoğunlaşabilir ve danışanın günlük yaşantısını etkileyecek boyuta ulaşabilir. (Öztürk, 2008, s.170)
Aktarımın kendisi olumlu ya da olumsuz tutumlarda, duygularda ve davranışlarda görülebilir. Olumlu aktarım şefkat verme, sevme ve sevgi gibi durumlarda görülebilirken, olumsuz aktarım; düşmanca, reddetme veya duygusuzluk gibi durumlarda kendini gösterebilir. Bu alanlardan her biri terapi ilerledikçe üzerinde çalışılabilecek alanlar olarak ortaya çıkabilir. Görüşmecilerin dikkat etmesi gereken konuların en önemlisi de, geçmiş ilişkilerinden gelen tepkileri ve davranışları fark ederek bu konular hakkında yorum yapmamaktır (Sommers-Flanagan ve Sommers-Flanagan, 2007, s.177).
Aktarım tepkileri kendini doğrulayan kehanetler olabilir. Reddedileceğini ve olumsuz değerlendirileceğini ya da empati gösterilmeyeceğini öngören danışanlar, normal hayatlarındaki ilişkilerinde de bu olasılıkları ararlar. Danışanlar görüşmecinin başka sözcüklerle açıklamasını ya da duygu yansıtması yapmasını sert bir şekilde reddederek bu küçük hatalara olumsuz tepkiler vermeye başlayabilirler. Görüşmeci bu örüntüyü fark edemezse, danışan neticede kendisiyle ilgili olumsuz değerlendirmeyi sağlamadan başarılı olabilir (Sommers-Flanagan ve Sommers-Flanagan, 2007, s.177).
Aktarım belirtisi bazen bir savunma ile belirir. Örneğin terapistine karşı aşırı saygı ve terapisti sürekli överek göklere çıkarmak, çoğu kez olumsuz aktarım duygularını örtmeye yönelik karşıt tepkilerdir. Terapiste karşı hiç duygusu yokmuş gibi davranmak da bir yadsıma ve yalıtma düzeneğinin işlediğini göstermektedir. (Öztürk, 2008, s.170)
Aktarım çeşitli dirençlerde de ortaya çıkabilir. Örnek olarak; terapi seansına gelmeme, geç gelme, unutma, suskunluk gibi direnç belirtileri aynı zamanda aktarım tepkileri olarak da düşünülmelidir. (Öztürk, 2008, s.170)
Aktarım bilinçli ya da bilinçdışı olabilir. Bir hastanın terapistine bağlanmasının, onu sevmesinin, ona kızmasının çoğu zaman bilinçli bir yanı vardır. Danışan bu duygularının farkındadır. Çoğu zaman da danışan duygularını tanımaz, kabullenmez ve çeşitli savunma yolları kullanabilir. (Öztürk, 2008, s.170)
Danışanın terapi sırasındaki duygularını ve davranışlarını hemen çocukluk yaşantılarına bağlanmak ve bunların aktarım tepkisi olduğunu söyleyerek bir şey kazanamayabiliriz. Danışan bu durumu anlayamayabilir. Terapistin kendisini anlamadığını ve duygularının yanlış yorumlandığını düşünebilir. Danışana şimdi yaşamakta olduğu duygularının çocukluk duyguları olduğunun söylenmesi durumunda kendisine ve duygularına saygı duyulmadığı kanısına kapılabilmesine neden olabilir. (Öztürk, 2008, s.172)
Danışanın kişilik yapısı ne kadar çocukluk karmaşalarını ve çatışmalarını içeriyorsa, aktarım tepkileri de o kadar yoğun ve aşırılık gösterebilir. Ağır kişilik bozukluklarında, nevrotik durumlarda, psikozlarda aktarım belirtileri çok kısa zamanda ve yoğun bir biçimde ortaya çıkabilir. (Öztürk, 2008, s.172)
Aktarım davranışçı, bilişsel, varoluşçu dinamik terapilerin hepsinde aktarım ortaya çıkabilmektedir. Aktarımın gelişim ve oluşum şeklini bilen bir terapist, hangi tedavi tekniğini uyguluyor olursa olsun, danışanını tedavi ve motive etmek istiyorsa, kendisine yönlendirilen aktarımın ne olduğunu çok iyi çözümleyebilmelidir. (Özakkaş, T. 2007, s.295)
Danışanın terapistine karşı her duygu ve davranışının aktarım olarak yorumlanmaması gerekmektedir. Danışanlar terapistlerine karşı saygılı davranabilir, onları gerçekten sevebilir veya kızabilirler. Bunlar gerçek tepkiler olabilir. Bunların çocukluk döneminden kalma karmaşa ve çatışmalarla ilgili aktarım belirtileri olduğu düşüncesi her zaman doğru olmayacaktır. Unutulmamalıdır ki her ilişkide biraz gerçek biraz aktarım payı bulunmaktadır. (Öztürk, 2008, s.173)
INTREATMENT BÖLÜMLERİNDE YAŞANAN AKTARIM ÖRNEKLERİ
1.Bölüm; Barda tanıştığı adam Laura’ya “Çok üzgün görünüyorsun, Evet öylesin, sana yakışıyor” demiştir. Laura da Paul’a dönerek “Sen ne düşünüyorsun? Yani üzgün olduğumda güzel miyim?” Paul “Kimsenin üzgünken güzel olduğunu sanmıyorum der. Laura Paul’dan beklediği cevabı alamaz. Laura barda tanıştığı adam ile seks yapmasının Paul’u tiksindirip tiksindirmediğini sorar. Paul bu durumun kendisini tiksindirmediğini söyler. Bardaki adam ile Laura tuvalette yakınlaşırlar. Fakat Laura cinsel ilişki yaşayamaz. Aklına Paul’un geldiğini ve devam etmediğini söyler. Andrew ile kavgalarından sonra Paul Laura ile aldatma konusunu konuşmak istediğini söyler. Laura Paul’a dönerek “Fark etmedin mi?” diye sorar. Paul anlamaz ve Laura Paul’a âşık olduğunu fakat tepkisinin bu olmaması gerektiğini söyler.
2. Bölümde; Alex tanışırken “ Söylendiğine göre en iyisiymişsiniz. Çevresindekilerle aynı frekansta olan adam sanırım bu siz olmalısınız. Siz en iyisiniz.” Paul Alex’e “İyi olmam sizin için önemli mi?” diyor. Alex’te “Evet. Her zaman en iyiye giderim. Dişçi, tamirci”. Alex Paul’u ona emir vermesini beklediği üst amiri gibi görüyor. Paul emir versin Alex de verilen emri yerine getirsin.
3. Bölüm; Sophie Paul ile annesinin konuşup konuşmadığını sorar ve annesi ile konuşmuş olabileceğini ima eder ve sinirlenmeye başlar. Paul’u annesinin iş birlikçisi gibi görür. Annesine olan öfkesini Paul’a yansıtır. Annesini Paul’a aktarır.
7. Bölüm; Paul’un yine başarısı ya da başarısızlığı eşleştiriyor. Paul’a “Benden daha zeki olman gerek.” diyor. Alex yine sormuş olduğu sorular karşısında kararlarını onaylayan bir yetkili gibi donanmadaki komutanı gibi görüyor.
8. Bölüm; Sophie yaşamış olduğu sorunlar ile ilgili konuşurken aniden Paul’a “Burada neler oluyor?” diyerek sinirleniyor. Paul’a kızının bir ucube olduğunu söylüyor. Paul’un kızı üzerinden değerlendirmeler yapıyor. Kızı ile özdeşim kuruyor. Burada Sophie kendi babasının bilmesi gerekenleri Paul’a yansıtıyor. Paul’un kendisi hakkındaki değerlendirmesini yazıp yazmadığını soruyor ve yazmadığını düşünerek öfkeleniyor. Paul yazdığını söylüyor ve değerlendirmesini okuyor. Sophie Paul’a inanmayarak kendi ebeveynlerine olan güvensizliğini ortaya koyuyor.
13. Bölüm; Sophie kazanın öncesinde yaşananları Paul ile paylaşır. Daha detaylı anlatmaya başlayınca anlattıklarının Paul’un yazacağı değerlendirmeyi etkileyip etkilemeyeceğini sorar ve yeniden Paul’a karşı öfkelenir. Paul’u suçlar. “ Sen de diğerleri gibisin” der. Annesine ve babasına olan kızgınlığını Paul’ a yansıtır.
14. Bölüm; Amy seansa yalnız gelir. Seansa geldiğinden Jake’in haberi yoktur. Seansın başında Paul’a kur yapar. Jake’in kendisini ve Paul’u suçladığını söyler. Paul’a bir flörtüymüşçesine yaklaşır. Erotik aktarım gerçekleşir.
KARŞIT AKTARIM
Karşıt aktarım danışanlarda değil görüşmecilerde görülen ve aktarıma benzeyen bir durumdur. Karşıt aktarım bilinç düzeyinde yaşanmayan çatışmalar, davranışlar ve güdülerden kaynaklanıyor olabilmektedir. (Sommers-Flanagan ve Sommers-Flanagan, 2007, s.178).
Tedavi edilenin yaşadığı aktarıma karşılık tedavi eden de karşı aktarım yaşar. Çünkü tedavi edilen için anlatılmış olanlar tedavi eden için de geçerlidir. Aralarındaki fark, tedavi ortamı içinde duyguları yönetme farklılığından kaynaklanır. Bu farklılığı sağlamak amacıyla psikiyatrist de tedavi ettiği kişiye yönelik olumlu ve olumsuz duygular ile bu yaşantıları kendi geçmişiyle olası ilişkisini sürekli göz önünden bulundurma durumundadır. (Geçtan, E. 2018, s.52).
Karşıt aktarım tepkileri nadiren bilinçli olur ve bu tepkilerin farkında olunmama ihtimali yüksektir. Görüşmeci bu tepkilerini fark edemez ve kontrol edemezse terapi sürecinde olumsuz etkileri olabilir. Karşıt aktarımla başa çıkabilmeye yardımcı yönergeler vermekte fayda vardır. Bunlardan birincisi; terapistin karşıt aktarım tepkilerinin normal ve kaçınılmaz olduğu gerçeğini kabul etmesidir. İkinci olarak; terapistin danışana karşı güçlü duyguları ve davranışları varsa, bir meslektaşından ya da süpervizöründen yardım alması gerekebilir. Üçüncü olarak; karşıt aktarım konusunda okumalar yapmalıdır. Dördüncü ve son olarak; duygu, düşünce ve davranışları tüm başa çıkma çabalarına rağmen devam ediyorsa danışanı başka bir terapiste yönlendirebilir ya da baş edemediği duyguları hakkında kendi terapi sürecine başlayabilir. (Sommers-Flanagan ve Sommers-Flanagan, 2007, s.179).
Terapistin çocukluk çağlarındaki önemli kişilerle olan ilişkilerinden kaynaklanan ve danışana yöneltilen tepkilerine karşı aktarım denilmektedir. Karşı aktarım danışanın terapistine yönelttiği aktarımına karşıt bir olay değildir. Danışanın tepkileri zaman zaman terapistin karşı aktarım tepkilerini harekete geçirebilir ancak kökeni bunlarla ilgili olmayıp, terapistin kendi çocukluk yaşantısı, çatışmaları, çözülmemiş çocuksu duyguları ile ilgilidir. Danışanın aktarım tepkilerinde olduğu gibi, karşı aktarım tepkilerini de tanımak ve kaynaklarını araştırarak bunların denetim altında tutulması görevi terapisttedir. (Öztürk, 2008, s.179)
Karşı aktarım kavramı ilk tanımlandığından bu yana önemli değişimlere uğramıştır. Freud’un tanımlaması psikanalistin hastasına karşı geliştirdiği aktarım ya da hastanın aktarımına karşı geliştirdiği tepki olarak sınıflandırmıştır. Sonraki yıllarda Winnicott, psikotik hastalarda yaptığı çalışmalarda farklı bir aktarım olgusu gözlemlemiş ve tedavi edenin çözümlenmemiş bilinçdışı çatışmalarından kaynaklanmayan ve hastanın rahatsız edici davranışlarına karşı doğrudan ortaya çıkan doğal tepkilere nesnel nefret adını vermiştir. Nesnel sözcüğünü, hastalarının bazı kışkırtıcı davranışlarına çoğu psikiyatristin aynı tepkiyi gösterebileceğini vurgulamak amacıyla kullanılmıştır. (Geçtan, E. 2018, s.52).
Karşıt aktarım tepkileri birçok yerde karşımıza çıkabilir. Terapist öncelikle kendi kişisel süreçlerini halletmelidir, aksi halde bu tepkilerin olması kaçınılmazdır. Karşıt aktarım aynı anda birçok yerde karşımıza çıkabilir, çünkü karşıt aktarım pek çok farklı değişkenle tetiklenebilir. (Sommers-Flanagan ve Sommers-Flanagan, 2007, s.183).
Karşı aktarım tepkileri de aktarım tepkilerine benzer şekillerde ortaya çıkabilir. Terapist görüşme saatini unutabilir, danışanına gereksiz yere kızabilir ya da aşık olabilir. Danışanı dinlemek ve onu anlamak yerine çoğunlukla kendisi konuşabilir. Hastasını kendisine dert ortağı yaparak ona aşırı bağlanabilir ya da hastasına alaycı incitici, kırıcı sözler söyleyebilir. Gereksiz tartışmalara girebilir, başka hekimler hakkında dedikodu yapabilir, görüşme sırasında uykusu gelebilir ve esneyebilir. Tüm bu durumlar değerlendirildiğinde görülür ki terapist danışanı, bir kardeş, anne, baba gibi görebilmekte ve farkına varmadan böyle tepkileri olmaktadır. (Öztürk, 2008, s.179)
Karşıt aktarımdan her zaman etkilenmek mümkündür. Baskıcı abiniz gibi davranan danışanınıza boyun eğmeyerek tepki göstermeyi deneyebilirsiniz. (Sommers-Flanagan ve Sommers-Flanagan, 2007, s.183).
Terapistin de duyguları, beklentileri ve sıkıntıları olabileceği unutulmamalıdır. Danışanına karşı yakınlık, sempati duyabilir ve zaman zamanda kızabilir. Bunlar gerçek bir durumla ilgili olabilir ve her zaman karşı aktarım tepkisi olarak yorumlanmaması gerekmektedir. (Öztürk, 2008, s.180)
Psikoterapideki ilişki her zaman tek yönlü gelişmemektedir. İlişki her zaman karşılıklıdır. Ancak terapist iyi eğitim görmüşse ve karşı aktarım konusunda yeterli eğitime ve donanıma sahipse, kendi duygu ve davranışlarını fark edebilir ve bunları olumlu bir ilişkinin gelişebilmesi için kullanabilir. Kendi duygu ve davranışlarını fark edemeyen ve bilinçsizce sürüklenen kişi psikoterapi yapamaz. (Öztürk, 2008, s.181)
INTREATMENT BÖLÜMLERİNDE YAŞANAN KARŞI AKTARIM ÖRNEKLERİ
4. Bölümde; Jake Paul’un terapi esnasında sorduğu sorular karşısında çıldırır. Amy hamiledir ve “Çocuğu aldırıp aldıramayacaklarını” sorar. Paul Jake’e “Bebeği aldırmalısınız” der. Paul kendi evlilik sorunlarını Jake ve Amy’ e yükler. Çifti kışkırtır. Karşı aktarım yapar.
5. Bölümde; Paul Gina’ya giderek profesyonel yardım almak ister. Laura ile olan erotik sapma konusunda Gina’nın onayını bekler. Paul Gina’yı otoriter bir figür yani onaylayıcı bir merci olarak görür. Paul danışanları ile olan tüm olumsuzlukları Gina’ya aktarır.
6. Bölümde; Laura Paul’a Andrew ile evleneceğini söyler. Davetli listesinde olabileceğini söyler. Fakat Paul Laura’nın evlilik kararına tepkiyle yaklaşır. Karşı aktarım yapar. Laura bu durumu fark eder ve Paul’a “Keyfimi kaçırmak mı istiyorsun?” diye tepki gösterir. Laura Paul ile yatmak istediğini söyler. Paul Laura’nın tepkilerine çok da kayıtsız kalamaz. Laura ile tartışmaya başlar. Terapist hasta ilişkisinden çok karı-koca kavgası gibidir. Laura Paul’un davranışlarını yakalar ve “Seninle ben “Biz” olduk” der. Erotik aktarım tek bir farkla devam eder. Laura Paul’un da onu istediğinin farkına varır.
9.Bölümde; Jake ve Amy seansa gelir fakat seansın ortasında Amy bir acı hisseder. Seansı yarıda keserler. Oturduğu koltuğa Amy’den kan bulaşmıştır. Paul bu konuda Kate’den yardım ister. Fakat Max üzerinden tartışmaya başlarlar. Kate Paul’a onu birisiyle aldattığını söyler. Paul öfkelenir. Bunun kendi başına gelmesinden dolayı kontrolünü kaybeder.
10. Bölümde; Paul Gina’ya Kate ile yaşadığı tartışmadan bahseder. Gina Paul’a “Etrafında sana saldıran iki kadın var” der. “Paul “Üç kadın var” der. Kate ve Laura ile sorunlu ilişkisini bulunan Paul bu durumu Gina’ya aktarır. Gina Laura’nın terapi sürecinin Paul tarafından bitirilmesi gerektiğini ve başka bir terapiste devam etmesinin daha yararlı olacağından bahseder. Paul bu durumu kabul etmez. Gina bu konuda ileri gider ve Paul’a ültimatom verir. Paul bunu farkeder ve “ Sen de benzer bir durum ile karşılaştın” der. Gina kendi yaşadıklarını Paul’a aktarır. (Karşı aktarım)
11. Bölümde; Laura 25 dk seansa geç gelir. Paul bu durumun üstüne gider. Laura ile zıtlaşır. Duygularının açığa çıkmasından korkan Paul Laura ile seanslarını sonlandırmak istediğinden bahseder. Laura buna tepki gösterir. Laura Paul’a sevgiliymişcesine davranır. Aktarım gerçekleşir. Paul duygularını saklayamaz. Laura bu durumu fark eder ve Paul’a “Beni tedavi edemezsin çünkü sen de bana aşıksın” der. Paul Laura’ya duygularını yansıtmıştır. Karşı aktarım gerçekleşmiştir.
12. Bölümde; Alex seansın başında Laura ile tanışmasının etik bir problem oluşturup oluşturmadığını sorar. Paul bunda bir sakınca olmadığını söyler. İlerleyen dakikalarda Alex Paul’a Laura ile olanları anlatmak ister. Paul kıskançlık gösterir. Alex’e Laura ile nasıl tanıştığını sorar. Alex günleri karıştırdığını ve seans çıkışında Laura ile karşılaştığını ve birlikte kaza geçiren köpeğin yanına gittiklerini ve bulamadıklarını söyler. Daha sonra Alex, Laura birlikte kahve içerken o bölgenin krokisini çizdiğini anlatır. Paul bu samimiyeti kıskanır. Alex’e kahveyi Paula’nın evinde mi içtiniz?” diye sorar. Alex “Hayır bu da nereden çıktı” der. Paul Alex’i rakibi gibi görür. Karşı aktarım yapar.