Anne Ruh Sağlığı
Yazar Nazan Aydın • Psikiyatrist • 3 Nisan 2019 • Yorumlar:
Annelerin en çok yakındıkları ruhsal sorunlar nelerdir? Bunlar sadece anne olanlarda mı olur?
Annelerimizin şikayetleri daha çok yeterli bir anne olamamak ile ilgili endişeler ve anne olma ile birlikte yaşamlarında ortaya çıkan değişikliklere uyum sağlamada yaşadıkları sorunlar üzerinde yoğunlaşıyor. Bir de hastalık boyutuna varan durumlarda en sıklıkla karşılaştığımız şikayetler depresyon ve anksiyete bozukluğu ile ilgili oluyor.
Annelerin yeterli bir anne olamamak ile ilgili endişeleri nelerdir? Bu annelere neler önerirsiniz?
Özellikle ilk günlerde daha çok bebek bakımı ve beslenmesi ile ilgili oluyor endişeler. Sonraki zamanlarda da bebeklerinin hastalıkları ve kendilerini bunlardan dolayı yetersiz yada suçlu hissetmeyle ilgili duygular hakim olabiliyor.
Özellikle çevredeki insanların etkisiyle sütün bol olmasının sanki sağlıklı ve güçlü bir anneliğin göstergesi gibi ifade edilmesi, sütü nispeten az olan bir annenin kendini eksik ve suçlu hissetmesine neden olabiliyor. Çünkü kendine yeterince bakmadığından, önerilen gıdaları tüketmediğinden dolayı sütünün az olduğu eleştirilerine maruz kalabiliyor. Bazen de doğum şekli, özellikle sezaryen doğumları, sanki yeterince dirençli olup, acı çekmeye dayanamadığı için ‘’güçsüz olan annenin tercihi’’ iması ile eleştirilebiliyor. Bazen de özellikle ilk doğumlarda annenin etrafındaki daha tecrübeli olan kişiler, annenin bebekle ilgili yaptığı birkaç ufak tecrübesizliği çok abartarak, bebeğin tüm bakımını üstlenebiliyor ve anneyi sadece süt kaynağı gibi görebiliyor. Bu durumda zaten ilk günlerde bebek bakımı konusunda hassas ve güvensiz olan annenin kendine güveninin iyice azalmasına ve bebeğin iyiliği adına hep başkalarına bağımlı bir düzene geçmesine yol açabilmekte.
Tüm bunlar zaman içerisinde annenin kendini sorgulaması, başkalarıyla kıyaslaması ve özellikle de gaz ve uyku sorunu olan bir bebeği varsa da sorumlu olarak kendini görmesi ve suçlamasına neden olabilmekte.
Aslında doğum şeklinin güçlü olmakla yada acıya dayanma gücüyle ilişkisinin olmadığı ve herkesin ağrı eşiğinin farklı olduğu; ilk günlerde çoğu annenin sütünün az olduğu, sütün emzirmeyle arttığı; ilk günlerde çoğu annenin bebek bakımı konusunda acemi olduğu ama zamanla daha becerikli hale geleceği; bebeğe en iyi ilgi ve bakımın yakınlarından destek alarak bizzat anne tarafından verilmesi gerektiği; annenin en önemli destekçilerinin babalar olduğu ve annenin öncelikle onlardan yardım talep etmelerinin en uygun yaklaşım olduğunun özellikle hatırda tutulması gerekir. Bunun yanı sıra bebeğin hastalıklarının anneyle yada anenin verdiği bakımla doğrudan ilişkili olmasından ziyade, daha çok bebeğin kendi özellikleri ve hassasiyetleri ile ilgili olduğunun da bilinmesi gerekir.
Öncelikle de annelerin bunlara tam olarak ikna olması ve inanması, kendilerini eleştirmeden, suçlamadan bebeklerini ne kadar sevdiklerini ve sevginin esasen iyi bir anne olma ölçütü olduğunu kendilerine hatırlatmaları gerekir. Öte yandan bebeğine yeterince sevgi hissedemeyen anneler de olabilir, bu durumda muhtemelen başka şikayetler de vardır ve bu da kötü annelik değil bir ruhsal hastalığın işareti olabilir dolayısıyla bir uzmandan yardım istemelerini öneririm.
Annelerde ruhsal hastalıklar neden daha fazla sıklıkta oluyor? Bu durum önlenebilir mi?
Zaten doğumla birlikte hızla değişen hormonlar, uyku ve ev düzeninin etkisiyle anneler daha hassas hale geliyor. Normal zamanda etkilenmeyecek olsalar bile, doğum sonrası dönemde yaşananlar ve söylenenler onlar için oldukça incitici olabiliyor.
Özellikle anne, bebek bakımı konusunda yakınlarından da yeterince destek alamıyorsa yada yakınındakiler ona yeterince güven duymayıp tüm işlemleri kendileri yapıyorlarsa stres yaratan durumlar ortaya çıkabiliyor.
Bu durumlarda bazı anneler daha öfkeli, kızgın olabiliyor, bu da aile içi ilişkilere yansıyarak özellikle eş ile ilişkilerin bozulmasına ve aile içi çatışmalara yol açabiliyor. Bazı durumlarda da anne çok üzülse bile etrafındakileri üzeceği ve tamamen desteksiz kalacağı korkusuyla hiç tepki gösteremeyebiliyor ve bu birikimleri ileride ortaya çıkabilecek başka problemlere yada ruhsal hastalıklara zemin hazırlayabiliyor. Özellikle daha önce depresyon ve anksiyete bozukluğu geçirmiş bir kişide bu etkenler hastalığın yeniden ortaya çıkmasına neden olabiliyor.
Depresyon ve Anksiyete Bozuklukları, annelerde en sıklıkla gördüğümüz ruhsal bozukluklar. Gebelikte de doğum sonrasında da görülebiliyor. Gebelik yada doğum sonrası döenmde olmayan kadınlarda da bu hastalıklar görülebiliyor ama bu hastalıkların görülme oranı özellikle doğum sonrası dönemde yükseliyor. Çünkü doğum sonrası dönem, hem annenin vücudunda, hem çevresindeki ilişkilerde, hem yaşam düzeninde, hem de kendisi ve gelecekle ilgili düşünce ve beklentilerinde önemli değişikliklere yol açıyor. Anne bu değişimlere uyum sağlarken yeterince destek alamıyorsa, özellikle uykusuzluk ve yorgunluk da eklenince hastalıklar için riskli bir durum ortaya çıkabiliyor. Bazen de tüm bu saydığımız nedenler olmasa da genetik bir yatkınlık ve değişen hormonların etkisi ile de hastalık ortaya çıkabiliyor.
Ruhsal hastalıkların ortaya çıkma ihtimalini azaltmak için yapılabilecek şeyler elbette mevcut. Annenin uyku ve kendine zaman ayırma ihtiyacının karşılanması konusunda yakınlarının, özellikle de eşin desteğinin çok önemli olduğunu görüyoruz. Eş destek olduğunda anne, bebeğin bakımını paylaştıkları için başkalarına yük olduğu ve onların olumsuz tutumlarına katlanması gerektiği düşüncesine kapılmıyor. Öte yandan eşinden aldığı destek, kendisine yardım eden ve ihtiyaçlarını anlayan bir eşe duyulan güven ve sevgi ile daha yakınlaşmaya ve aile içi ilişkilerinin daha uyumlu olmasına yol açıyor.
Elbette bu bahsedilen destekleri herkes bulamıyor. Bazen aynı şehirde yaşayan yakınlar olmayabiliyor, bazen eş çok istese bile, yoğun çalıştığı için yeterince destek olamıyor. Bu durumlarda da akraba olmasa bile ailenin yakınlarında olan, onlara destek verebilecek başka kişilerden zaman zaman destek istenmesi de bir çözüm olabiliyor. Ayrıca, eş çok yoğun çalışsa bile, zaman zaman çocuğun bakımını birkaç saatliğine dahi olsa alabilir ve anneye sadece kendisine özel zamanlar yaşaması için fırsat sağlayabilir.
Tüm bunların sağlanması mümkün olsa da bazen ruhsal şikayetler hastalık boyutuna ulaşabiliyor ve tek başlarına bu destekler yeterli olmayabiliyor. Böylesi hallerde, annenin mutlaka bir psikiyatri uzmanı tarafından değerlendirilmesi ve tedavisinin sağlanması gerekir. Tedavisiz kalan bir hastalık, hem anne hem çevresi için olumsuz durumlara yol açabilir. Annenin tedavisiz kalması aynı zamanda bebeğin de ruh ve beden sağlığını ve çevresindekileri de olumsuz etkiler. Beklemek ne anne için nede bebek için işe yarar bir tercih değildir. Tedavi tercihi konusunda anneler tek başına karar vermemeli, yaşadıkları durumu eşleri ve güvendikleri kişilerle paylaşmalı ve yardım aramalıdır. Anne ruh sağlığı alanında çalışan sağlık elemanları, hem anne hem de bebeği için en uygun seçeneği sunacak ve yardımcı olacaktır.