Ayna Nöronlar
Yazar Dila Hotlar • Psikolog • 16 Mart 2020 • Yorumlar:
Birisine baktığınızda onu esnerken görüp siz de esnemeye başladınız mı hiç? Ya da tok olduğunuz halde biri karşınızda yemek yerken ağzınız sulandı mı? Bunlar ve bunları gibi yapmasak da izlediğimizde bizi duygusal ya da bilişsel olarak harekete geçirenler bilimin son keşiflerinden "ayna nöronlar"ın işi.
Ayna nöronlar başta işitme ve görme olmak üzere bütün duyular vasıtasıyla, dış dünyadan gelen sinyalleri alıp, onların adeta fotokobisini saklayan hücrelerdir. Bazen kendimizi gayriiradi olarak başkalarıın mimiklerini taklit ederken yakalamak ya da nerede duyduğumuzu bile hatırlamadığımız bir şarkının sözlerini dilimize dolanması gündelik hayatta karşımıza çıkan ve ayna nöronların taklit özelliğini gösteren durumlardır.
Ayna nöronların tanımı ise şöyle olacaktır: Bir canlıyı herhangi bir hareketi kendisi yaptığında ya da aynı hareketi yapan birini gözlediği durumlarda her ikisinde de ateşlenen nöronlardır.
İtalya'da Parma Üniversitesi'nden Giovanni Rizzolatti,Vittorio Gallese ve ekibi 1996 yılında makak maymunlarının ön lobunda ayna nöron adını verdikleri değişik bir motor hücresi keşfettiklerini duyurdular. Bu nöron birisi bir şeyi yaparken seyrederken sanki kendisi yapıyormuş gibi aktive olmaktaydı. Bu keşif bir bilim adamının deney sırasında bir maymunun karşısında muz yerken maymunda muz yemediği halde, sanki muz yiyormuş gibi beyninden yüksek voltajlarla cevap vermesiyle ortaya çıktı. Bu tür nöronların insanlarda da mevcut olduğu 2010 yılında Kaliforniya Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmayla kanıtlanmıştır. İnsanlarda bu ayna nöronların beynin sadece motor bölgesinde değil, görsel ve hafızaya ait bölgelerinde de olduğunu kaydettiler. Bu şu anlama gelir; ayna nöronlar insan beyninde sanılanın aksine çok daha fazla bölgede bulunur.
Peki bu ayna nöronlar ne işe yarıyor?
Bunlar sayesinde ötekinin eyleminin anlamını akıl yürütmeye başvurmadan anlayabiliyoruz. Bu gündelik hayatta alışkanlıkla "sezgi", "empati" ya da "önsezi" adını verdiğimiz şeydir. Türlerin uzun dönemde hayatta kalma sürecinde doğal seçilimin sadece daha güçlü olanı değil, "gelmekte olan rüzgarı" hissedeni de desteklediğini söyleyebiliriz. Bunun yanında evrimsel süreçte insan türünün empati yetisi ve ahlaki değer yargılarının gelişimine ve yayılmasına da etkisi olduğu ifade edilebilir.
İnsan beyninin ve bedeninin keşfedilmeyi bekleyen milyonlarca faaliyeti vardır; gülmek, ağlamak, esnemek, çoşku gibi. Bunlar insanlar arasında kolaylıkla yayılabilen ve taklit edilen duygulardır. Yüz ifadeleri de hem insanlar hem de hayvanlarda iletişimin öncül aracıdır. Duygular çoğunlukla yüz ifadelerine yansıyan süreçlerdir. Ayna nöronlar da duygu ifadelerinin zihinsel temsil ve taklidini gerçekleştirerek onların tanınması görevini yürütür.
Ayna nöronların kaşiflerinden biri olan Giacomo Rizzolatti ayna nöronların işlevlerini açıklamıştır. Ona göre en önemli özelliği, bizzat kendimiz bir davranışta bulunduğumuzda ya da başka bir kişinin bir davranışta bulunduğunu anladığımızda etkinleşiyor olmalarıdır. Ayna nöronların mekanizmasında bir davranışın tasviri beynin karmaşık görme alanından alınır ve motor alana yansıtılır. Bu sayede davranışları idrak ederiz ve gerektiğinde daha sonra yeniden tekrarlayabiliriz. Başka bir insanın davranışını gördüğümüzde de, bizzat kendimiz o davranışı deneyimlemeden, o kişinin o davranışı neden yaptığını anlarız. Rizzolatti'ye göre bu idraki ayna nöronlara borçluyuz; bunlar vasıtasıyla davranışı anlamakla da kalmaz bir sonraki gelecek davranışı da önceden tahmin edebiliriz.
Ramachandran ayna nöronlarının sanıldığından çok daha büyük bir işleve sahip olduğunu ifade ediyor. Toplumsal anlamda yeteneklerimizi açıklayan, insanlarda öğrenme, algılama ve kültürün oluşumuna önemli hizmetler verdiğini, bu mozaiğin önemli bir parçası olduğunu ifade edebiliriz. Ayna nöronlar herşeyi açıklamada yetersiz kalabilir ama şimdiye kadar açıklamakta zorlandığımız pek çok konuya ışık tutuyor.
Son yıllarda yapılan araştırmalarda ayna nöronların "sürü psikolojisi"nin anlamlandırılmasında önemli bir rolü vardır. Maç izleyen insanların ortak tepkileri, mitinglerde ya da toplumsal olaylarda insanların daha sonra kendilerinin bile hayretle karşıladığı aşırılık ve taşkınlık hali bu nöronlara atfedilen durumlardır.
Şizofreni, otizm ve diğer bazı psikiyatrik bozukluklarda bu ayna nöronların rol oynayabileceği de düşünülen olasılıklar arasındadır. Buna kırık ayna teorisi adı verilir ve bu kişilerin karşı tarafa "ayna" olamadığı yani empati kuramadığı, duygusal anlamda bir yoksunluk içinde oldukları söylenir. Bu teoriye göre otizmi çocukların ayna nöronlarına dair merkezleri kırıktır. Otizmli çocuklarda ayna nöronun etrafının fotokobisini çekme manasında gayet iyi işlev gördüğü görülür. Duyu organlarından gelen sinyaller ayna nöronlarında cevap ve görüntü meydana getirmekte ancak bunlar beyinde daha öteye ek kabiliyeti, mimikler ve konuşma merkezlerine iletilemediği için, bu çocuklarda mimikler, el kol hareketleri ve konuşma kabiliyeti gelişmemektedir.
Son olarak; bütün bu yargılardan şuna varabiliriz; birbirimizi anlamak aslında fizyolojimizin, beynimizin bize bahşettiği bir hediye adeta kaderimiz. Bu da aslında başkalarının acısına, mutluluğuna ya da davranışsal tepkilerine kayıtsız olarak kalmamızın biyolojik olarak mümkün olmadığı anlamına geliyor. Zihninizin size verdiği bu hediyeyi işlevsel olarak kullanmanız dileğiyle...