Babalar Psikoterapiye Neden Daha Dirençlidir?

Yazar Müberra SabuncuPsikolog • 22 Mayıs 2020 • Yorumlar:

Babası akademik yaşamları ile ilgilenen çocukların, okul hayatında daha başarılı olduğunu biliyor muydunuz? Peki, baba – çocuk etkileşimi arttıkça çocuğun matematik zekâsının ve kelime haznesinin arttığını… Peki ya kimlik gelişiminde anneden çok babanın etkili olduğunu…

Yedi yaşındaki bir danışanım için anne babaya ayrıca bir seans verdim. Anne bir o kadar istekli ve gönüllü iken baba gergin ve geliş nedenini anlamsız bulmaktaydı. Aile ile görüşmeye, biraz kendilerinden bahsetmelerini isteyerek başladım. Kendi ailelerinden, kendi çocukluklarından, kendi anne ve babalarının tutumlarından konuşmalarını istedim. Birden seansta o zamana kadar konuşmayan baba: ‘‘Nasıl yani, biz buraya çocuğumuzu getirdik, neden biz konuşuyoruz? ’ diye araya girdi. Ben de onlara: ‘‘Öyle ya, siz çocuğunuzu getirdiniz buraya; ben de sizin çocukluğunuzu, içinizdeki çocuğu merak ediyorum ve konuşmak istiyorum.” şeklinde cevap verdim. Baba kızgın bir ifadeyle bakakaldı, ilk kez psikoloğa geldiğini ve çok gergin olduğunu ifade etti. Bir terapist olarak babanın gerginliğinin farkındaydım ve bu gerginliğinin altında yatan nedeni de merak ediyordum.

Aileye biraz daha süreci anlattım ve babanın da rahatlamasıyla birlikte çocukluğunu ve anne babasıyla alakalı bilgileri almaya başladım. Baba; annesinin çok baskın bir kadın olduğunu, babasının ise bir o kadar pasif olduğunu söylüyordu. Annesine karşı her zaman mahcup bir rol üstlendiğini, annesinin; kendi yaptığı hatalara karşı çok acımasız davrandığını, bu yüzden çok kez kendisini ifade edemediğini dile getiriyordu. Babasının varlığı ile yokluğunun bir olduğunu söylerken de aslında babasına olan kızgınlığını ortaya koyuyordu. Anlatırken kelimeler düğümlenmeye başladı ve gözleri doldu. Kendisini ağlamamak için zor tuttuğunun farkındaydım. Ona kendisini rahat bırakabileceğini, ağlamak istiyorsa da kendisini bırakabileceğini söyledim. Bunun üzerine baba kendisini bir anda bıraktı, eşinin de ona elini uzatmasıyla birlikte daha da yoğun duygular içerisine girdi ve ağlamaya başladı.

Aslında baba, terapiye neden geldiğinin cevabını kendi vermiş oldu. Bir erkeğin duygularının hep gizlenmesi ve kontrol altına alınması gerektiğini ona kim söylemişti? Belki kimse söylemedi ama çocukluğunda öğrendiği güçlü bir inanış vardı: ‘’Hata yapmamalıyım’’ ve ‘’Duygularımı gizlemeliyim’’ .

Terapiye çocuklarını özgüven için getiren anne baba, aslında nerelerde çocuklarına destek olduklarını, nerelerde olamadıklarını görmüşlerdi. Çocuklarımızı terapiye getirirken aslında kendi çocukluğumuzu da beraberimizde getirmiş oluyoruz. Bazen dirençlerimiz olabiliyor elbette ama önemli olan bu direnci kırabiliyor olmamız.

Erkekler ağlamaz! Hele ki babalar hiç ağlamaz!

Ataerkil bir toplumda yetişmemiz, erkeklerin ‘‘güçlü, ağlamayan, dayanıklı’’ bir tutum içine girmelerini sağlıyor. Aslında güçlülük ve dayanıklılık; duygularının ifade edilmesiyle ve özgür bırakılmasıyla olmaktadır. Erkeklerin ağlaması, kırılgan olması ya da duygusal olmaları onları daha zayıf yapmaz, aksine daha güçlü ve daha samimi yapar.

Özellikle son yıllarda önemli bir hal alan psikoterapi ve tedavi süreçleri, aileler tarafından ilgi görmektedir. Erkeklerin duygusal süreçlere girmek istememeleri (terapi dirençleri) oldukça fazla olmasına rağmen son yıllarda bu direnç azalmaktadır.

Seanslara çağrılan babalar, suçlanacağı veya eleştirileceği hissine kapıldıkları için seanslara gelmekte zorluk yaşamaktadırlar. ‘‘Ya yanlışımı bulurlarsa, ya suçlanırsam, ya kötü bir babaysam ya da kendimi anlatırken eksikliklerimi ele verirsem’’ gibi düşünceleri beraberinde getiren babalar sıklıkla karşımıza çıkmaktadır.

Unutmayın, babalar çocukların en kıymetlileri… Öz güven ve kimlik gelişimi için babaların, çocuklarının hayatlarındaki rollerini asla görmezden gelemeyiz. İyi bir baba, hatasız bir baba değildir. İyi bir baba; hata yapan, hatalarına rağmen kendini affedebilen, kendini hoşgörüyle iyileştiren ve çocuğunun da hatalarına karşı şefkatli geçişlerde bulunan bir babadır.

Az önce paylaştığım vakadaki baba, bir sonraki seansa gelir mi bilmiyorum ama böylesine zor bir sürece dahil olması ve bizleri desteklemesinden ötürü ona teşekkür ediyorum. Tüm babalara tavsiyem: “Geçmişte bir yaranız varsa, onları iyileştirmeden; acılarınızı kucaklamadan çocuğunuza katkı sağlamanız çok zor. Bırakın insanlar sizlere deli desin, bırakın çevreniz size terapiye geldiğiniz için tepki göstersin. Bunların hepsini görmezden gelip kendi gelişimimiz ve çocuklarımız için bazen ilk adımı atmak lazım…”

 

Unutmayın; belki de sorun içimizdeki çocukta değil, içimizdeki ebeveyndedir.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Müberra Sabuncu Psikoloji, Aile Danışmanlığı Uzm. Psk.

Randevu al Profili görüntüleyin

Yorumlar: (0)