Bağırsak Korunması
Yazar Salih Eken • Akupunktur Uzmanı • 24 Ocak 2018 • Yorumlar:
Bağırsağımızı Koruyalım
İnsan dâhil olmak üzere yeryüzündeki tüm canlıların temel metabolik işlevlerinden biri beslenmedir. Sosyolojik açıdan baktığımızda, insanın hayatını sürdürebilmesi için sahip olduğu temel içgüdülerin karnını doyurma (beslenme), soyunu sürdürme (cinsellik) ve barınma olduğunu görürüz.
Peki, insan vücudunun en önemli organı hangisidir? Kalp mi? Beyin mi? Yoksa akciğerler mi? Elbette vücudun bir bütünlüğü vardır ve en basit bir organın kaybı ya da işlevini yitirmesi bile bu bütünlüğü bozar. Ama bazı organlar vardır ki, onlar çalışmadığında hayat biter! Bu yüzden nefes almamızı sağlayan akciğerler, kan pompalayan kalp ve vücuttaki bütün sistemleri organize ve koordine eden, yöneten beyin, olmazsa olmaz organlardandır.
Şunu unutmamak gerekir ki, bu organlar ne kadar önemli olurlarsa olsunlar, beslenmeye ve işlevlerini yerine getirmek için enerjiye ihtiyaçları vardır. Bu da beslenmenin, daha doğrusu sindirim sisteminin önemini gösteriyor. İnsan su içmeden en fazla 3–7 gün yaşayabiliyor. Yemek yemeden biraz daha uzun yaşayabilir ama ölmese bile, oluşacak besin eksikliğinden kaynaklanan organ hasarlarının kalıcı olması kaçınılmazdır. Demek ki, hayati organların çalışabilmesi için de sindirim sistemindeki organların düzgün biçimde çalışabilmesi, gerekli suyu ve besinleri dışarıdan almaları ve vücudun ihtiyacı olan bütün besin maddelerini sindirebilmesi gereklidir.
Sindirim sistemi, ağızdan başlayan, kalın bağırsağın sonundaki rektum’da sonlanan, insan vücudunun büyük kısmını kapsayan organlar bütünüdür. Yemek borusunu, mideyi bir tarafa bırakın, sindirim sisteminin mideden sonraki kısmı olan ince bağırsaklar 6–6.5 metre, kalın bağırsak ise 1,5–2 metre uzunluğa sahiptir. Ve boyu yaklaşık 8 metre olan bu organlar yılmadan, yorulmadan besinlerin içindeki yararlı maddeleri ayrıştırıp kana karışmalarını sağlar, insanın yaşamak için ihtiyaç duyduğu proteini, vitamini, minerali ayırıp atık maddelerin, posaların vücut dışına atılmasını sağlarlar. Hiç de hafife alınacak bir iş değildir bu. 75 yaşına gelmiş bir kişinin sindirim sisteminden 50.000 litre su, 30 ton da yiyecek geçmiştir. Başka bir deyişle, mide 30 ton yiyeceği sindirmiş, küçücük parçalara ayırmış, bağırsaklar bu 30 ton yiyeceği harmanlamış, ince ince bölümlerine ayırmış, bir kuyumcu gibi titizlikle işlemiştir.
50.000 litreyi, 30 tonu bir tarafa bırakın, içinde çok az su olan bir bidonu bile belli aralıklarla temizlemek gerekir. İki üç kiloluk bir sebzeyi, meyveyi bir sepete koyun, birkaç gün içinde yiyecekler bozulmaya, kararmaya, yumuşamaya başlar, biraz daha uzun süre kalırlarsa bizim sepet deyim yerindeyse leş gibi olur. Kısacası, temizlik şart!
Peki, içinden tonlarca yiyecek içecek geçen midenin, bağırsakların temizliği için ne yapıyoruz? Kaslarımızı çalıştırmak, geliştirmek için spor yapıyoruz, akciğerlerimizi korumak için sigara içmiyoruz, cildimizin bakımı için çeşit çeşit kozmetik madde kullanıyoruz ama sindirim sistemimize özen göstermek, temizliğine, bakımına dikkat etmek kimsenin aklına gelmiyor!
Uzun yıllardır, akciğer kanserinden ve KOAH gibi akciğerin ölümcül hastalıklarından toplumu korumak için sigaraya karşı hem Türkiye’de, hem de ABD ve neredeyse tüm Avrupa ülkelerinde kampanyalar düzenleniyor, sağlık tedbirleri alınıyor ve sigaranın zararları konusunda toplumsal bir bilinç oluşturulmaya çalışılıyor. Elbette çok olumlu ve çok gerekli bir çaba bu. Ama, sindirim sistemi hastalıkları konusunda, sigaraya karşı gösterilen hassasiyetin yüzde onu bile gösterilmiyor. Bu konunun hem halk, hem hekimler, hem de yönetim birimleri tarafından ne kadar ihmal edildiğini, önemsenmediğini göstermesi açısından, İsviçre’de yapılan bir istatistiğe göz atmakta fayda var: Sigaranın yol açtığı sağlık sorunlarının ülkeye yıllık maliyeti 500 milyon İsviçre Frank’ı, sindirim sistemine bağlı olan hastalıkların yıllık maliyeti ise 2,7 milyar İsviçre Frank’ı.
Evet, akciğerlerimizi koruyalım. Ama bağırsaklarımızı da en az akciğerlerimiz kadar koruyalım, özen gösterelim