Bel Fıtığı
Yazar Kaan Akın • Fizik Tedavi Uzmanı • 26 Eylül 2019 • Yorumlar:
Günümüzde çoğu meslek grubu bel ve boyun fıtığı için yüksek risk altındadır. Çalışma şartları uzun süre masa başında ve hareketsiz olmayı gerektirdiğinden dolayı omurganın bazı bölgelerine aşırı miktarda yük biner. Bunun sonucunda omurganın bu bölgelerinde fıtıklar, sinir sıkışmaları ve eklem kilitlenmeleri gibi rahatsızlıklar oluşmaktadır. Bununla birlikte telefon ve tabletlerde geçirilen sürenin fazlalığı bu hastalık için ciddi tehdit oluşturmaktadır. Baş pozisyonunun uzun süre gövde önünde durması, başın ağırlığının gövdeye aktarılmasına değil de boyun bölgesindeki eklemlere ve kaslara yüklenmesine neden olur. Bu durumu ilk safhada boyun düzleşmesi olarak görmekteyiz ve sonrasında da koşullar değişmezse ciddi eklem ve disk problemleri kaçınılmaz olmaktadır.
Bir diğer parametre de stresli yaşamdır. Genel olarak stresin sadece zihinsel olarak bir yük olduğu düşünülse de bedensel olarak vücudumuza ciddi zararlar vermektedir. Stres düzeyi uzun süre yüksek olan bireylerde dokuların kan dolaşımı azalmaktadır. Kan dolaşımının azalması dokuların yapısal kalitesini düşürür ve sakatlanma ihtimalini arttırır. İnsan vücudundaki kan dolaşımı en az olan yerlerden biri omurgadaki disklerdir. Bu fizyolojik duruma ek olarak bir de stresin yarattığı etki ile bu disklerin beslenmesi bozulmakta bunun sonucu olarak daha kolay hasarlanmakta ve iyileşememektedir.
Kısacası modern şehir yaşamının getirdiği hareketsiz yaşam ve çalışma koşulları omurga problemlerinin oluşmasında büyük paya sahiptir.
‘Fıtık nedir?’ sorusu ile devam edecek olursak. Fıtık kelimesi arapçadan dilimize geçmiş olup aslında yırtılmış sökülmüş anlamı taşımaktadır. Boyun ve bel fıtığında ise yırtılma, vücut ağırlığının aşağı doğru aktarılmasında görev alan omurlar arasındaki küçük yastıklarda olmaktadır. Bu harabiyet sonucunda yırtılan yastıkların içinden çıkan jelimsi yapı elektrik kablolarına benzeyen sinirlere baskı yapar. Görevi bilgi almak ve aktarmak olan sinirlerin basılanması sonucunda çeşitli şikayetler oluşur. Bu şikayetler ilk olarak hissetme duyusunun tam algılanamaması ile başlar; hasta bu durumu uyuşma, karıncalanma olarak hissederken daha sonra sinir görevini yapamaz hale geldiğinde ciddi güç kayıpları veya kasılmalar oluşmaktadır.
Genel olarak hastalarda fıtık varlığını daha doğrusu problemlerin kaynağını fıtık olarak düşünmek için 4 tane parametrenin aynı anda bulunması beklenir. Bunlar; sabah tutukluluğu ve hareket ile tutukluğun azalması, uyuşma ve karıncalanma, güç kayıpları ve his kayıplarıdır. Kişilerin ağrı hissetmeleri sadece fıtığın habercisi değil, belki bir eklem problemi ya da kas spazmı gibi birçok sebebin de habercisi olabilir.
Bu hastalığın 4 ana evresi vardır. Evreleme yapılırken fıtığın büyüklüğü ve taşma miktarı göz önüne alınmaktadır. Hastalığın evresi belirlendikten sonra hastanın şikayetleri ile birlikte ameliyatın gerekliliğine beyin cerrahları tarafından karar verilir. Burada en önemli nokta hastanın günlük yaşam kalitesindeki düşüş ve evreleme sisteminde varılan sonuçtur. 3 ve 4. Evre disk fıtıklarında yine hastanın durumuna göre ameliyat gerekebiliyorken genellikle hastalığın ilk iki fazında konservatif yöntemler dediğimiz ameliyatsız tedavi yöntemleri kullanılarak iyileşme sağlanabilir.
Gün geçtikçe bilinirliği ve faydalanma oranı giderek artan ameliyatsız tedavi yöntemlerin birçoğu ülkemizde uygulanmaktadır. Öncelikle hekimler tarafından uygulanan mezoterapi ve proloterapi gibi doku kalitesini arttırıcı uygulamaların yanında fizyoterapistlerin uyguladığı manuel terapi ve medikal egzersiz yöntemleri hastalara ciddi fayda sağlamaktadır.
Kısaca bel fıtığında uygulanan manuel terapi ile ilgili bilgi verecek olursak, bel bölgesi 5 adet omurdan oluşmaktadır ve bunları bir arada tutan büyük kas gruplarıyla birlikte güçlü bağlar vardır.
Normal şartlarda vücudun üst bölgesindeki ağırlığı bu omurlar eşit olarak paylaşırlar. Kişinin günlük yaşamdaki hareketin az olmasına bağlı bu omurlardaki yük paylaşımı bozulur. Orantısız olarak fazla yük binen omurlarda harabiyet ve sonucunda fıtıklaşma oluşur. Manuel terapide kullanılan teknikler ile her bir omurun hareketliliği değerlendirilir ve ona göre tedavi edilir. Bu sayede yük paylaşımı dengelenir ve hastanın şikayetleri ortadan kalkar.
Ameliyatsız tedavi yöntemleri rahatsızlığın her evresinde uygulanabilmektedir. Burada belirleyici nokta hastanın şikayetleri ve klinik bulgularıdır. Hastanın değerlendirmesi sonucunda manuel terapiye uygunluğuna ve tedavi amacına karar verilir. Bu süreçte kısa vade ve uzun vade hedefleri belirlenir. Kısa vadede ağrıyı geçirmek, kasları gevşetmek gibi parametreler düşünülürken; uzun vade hedefleri kişileri günlük yaşamlarında tam bağımsız kılmayı amaçlar.
Fıtık teşhisi, hekimler tarafından MR görüntüsüne göre konulmaktadır. Fakat hastanın MR görüntüleri ile şikayetleri uyumlu olmayabiliyor. Burada uyumdan kastım, omurgadan çıkan her sinir kendine has bir bölge boyunca seyreder, fıtık teşhisinin konulduğu omurga seviyesi ile hastanın şikayetlerini ilgilendiren omurga seviyesi tutarlı olmalıdır.
Hastanın şikayetlerinin temel kaynağı olarak bel ve boyundaki disk fıtıklarının ya da omurgadaki diğer problemlerin ayrımı yapıldıktan sonra ameliyatsız tedavi yöntemlerinden biri olan manuel terapi uygulanabilmektedir.
Manuel terapinin ilk aşaması ayrıntılı değerlendirmedir. Bu değerlendirmede kişinin günlük yaşam aktivitelerinin değerlendirilmesi, vücut yapısının belirlenmesi, genel ve bölgesel kas kuvvetinin ölçülmesi, omurgada bulunan her bir omurun fonksiyonel analizi gibi onlarca parametre bulunmaktadır. Hiçbir şikayeti olmayan kişilere yapılan bu değerlendirme ile ileriki zamanlarda birçok problemin yaşanmasına engel olunabilmektedir. Sakatlık yaşandığında iyileşme süreci haftalar alabiliyorken, koruma amaçlı değerlendirmeler ile bel ve boyun fıtığı öncesinde önlem alınabilmektedir.