Ben Her Şeyin En İyisini Hak Ediyorum

Yazar Burcu Çetin ŞekerPsikolog • 13 Haziran 2022 • Yorumlar:

İnsanlar neden kendisinin her şeyin en iyisine layık olduğunu düşünür? Hayatta her şeyin en iyisini elde etmek mümkün müdür? Daha da önemlisi her şeyin en iyisi aslında nedir? Ve ben her şeyin en iyisini hak ediyorsam ve benim gibi milyonlarca insan daha en iyisini hak ettiğini düşünüyorsa o zaman gerçekten iyi olanı kim elde eder?

Bu konu hakkında bir şeyler yazma ihtiyacı, bir dönem moda olan ve çocuğu sınırsız, özgür bir şekilde dünyanın merkezi yerine koyarak, çocuğa sürekli ne kadar özel olduğu ve her şeyin en iyisine layık olduğu mesajıyla yetiştiren ebeveynlik akımına dair gözlemlerimden ortaya çıktı. Yukarıdaki sorularla bu konunun ne ilgisi var derseniz şöyle açıklayayım:

Bir dönem insanı, hep başkalarını düşünerek, elalem ne der diyerek, kendi değerini görmezden gelerek, tabiri caizse saçını süpürge ederek büyüdü ve bundan dolayı isteklerini yerine getirememiş, hayatta istediği noktaya gelememiş ve bunun için de başkalarını suçlayan bir nesil ortaya çıktı. Onların yetişkinlik çağında yaşadıkları bir aydınlanma ile (bu böyle olmamalı) de “biz çocuğumuzu böyle yetiştirmeyelim, bizim gibi başkaları için yaşamasınlar, kendileri için yaşasınlar, özgüvenleri yüksek olsun” düşüncesi ortaya çıktı. Peki bu kötü bir şey miydi? Teoride hayır. O zaman neden sorun haline geldi?

Hayat maalesef 2X2=4 değil. Hangi konuda uçlara gidilirse gidilsin, hayat tam tersini insana daha acı bir yoldan öğretiyor.  “Aman çocuğum başkaları için yaşamasın, kendisi için yaşasın, kendi kararlarını versin, özgür olsun, kısıtlanmasın, özgüvenli yetişsin, ben onun için her şeyin en iyisini sunarım” diyerek yetişen çocuklar; belki ailelerinde çok sevildiler, özgüvenleri çok yüksek oldu, herşeyi yapabileceklerine inandılar ve her şeyin en iyisini hak ettiklerine dolayısıyla da bunları elde edeceklerine inandılar. Peki dış dünyada işler bu şekilde mi yürüyor? Maalesef hayır. Ne zamanki o çocuklar, dış dünyanın gerçekleriyle karşılaşır, o zaman benliklerinde narsistik kırılmalar oluşmaya başlar. Ve bunu görece daha geç yaşlarda yaşayanlar için bu kırılmaların sonuçları çok daha zor olmaya başlar.

 

Düşünsenize, her şeyin en iyisini hak ettiğine inanan ve bunun için çabalaması bile gerektiğini düşünmeyen birisi (çünkü çocukluk hayatı boyunca zaten aman kızım/oğlum sen herşeyin en iyisine layıksın diyerek önüne sonsuz imkanlar sunularak büyütülmüş) hayatın aslında böyle bir yer olmadığını, iyi bir şeyler elde etmek için çok çabalamak gerektiğini hatta bazen çabalasa bile o şeyleri elde edemeyeceği durumlar olabildiğini gördüğünde ne yaşar? Büyük bir yıkım çünkü benliğine ve dünya algısına tamamen ters bir durumdur. Hani o her şeyin en iyisine layıktı, zaten en iyiler gelip onu bulacaktı? 

 

Bu kırılmayı herkes hayatının bir döneminde yaşar. Aile ortamında, okul ortamına adım atan çocuklar aslında bir nevi gerçek hayatla karşılaşırlar. Artık orada sadece kendileri değil birçok çocuk vardır ve aslında kendilerinin bir toplum içerisinde o kadar da özel olmadıklarını bu şekilde yavaş yavaş anlamaya başlarlar. Bu sağlıklı olandır, yani aslında her çocuk okula başlama döneminde bir narsistik kırılma yaşar ve bununla baş etmeyi bu şekilde öğrenir. Ama bunun yaşanmasına izin verilmeyen durumlarda (çocuğunu sürekli başka çocuklardan farklı gören ve ona öyleymiş gibi davranan ebeveynler, herhangi bir olumsuzlukta bunun suçunu okula, öğretmene ya da diğer çocuğa, ebeveyne atan bir tutum içerisinde olmak) , çocuğun yaşadığı olumsuz durumlardan da bir şeyler öğrenerek benliğini geliştirecek öğeler bulması engellenmiş olur. Bu şekilde ileri yaşlara kadar taşınan ve hayatın her kırılma noktasında bununla baş etme fırsatı verilmeyen çocuklar için ise, narsistik kırılmalar yetişkinlik dönemlerinde çok daha acı verici olarak yaşanır. Bu durum yetişkinlik döneminde; kendi hayatının sorumluluklarını alamama, suçu sürekli başkalarına atma, kendi ayakları üzerinde duramama, yaptığı işlerde tutunamama, sağlıklı bir partner ilişkisi kuramama gibi temel problemlere yol açabilir. 

 

Çocuğa ailede sevgi ve özgüven aşılamanın önemi asla yadsınamaz, ancak bu sevgi ve özgüvenle birlikte çocuğun sorunlarla baş etme mekanizmasının gelişmesine alan tanımak, izin vermek gerekir. Çocuğun asla hiçbir sorunla karşılaşmadığı, ayağına taş değmediği bir dünya oluşturma, dış dünyanın tüm kötülüklerinden koruyacak bir balon içerisinde sadece onun özel olduğu fikri ile yetiştirme tarzını bu anlamda sorgulamak gerekir diye düşünüyorum. 

 

NOT: Bu yazı herhangi bir çocuk yetiştirme tavsiyesi olmamakla birlikte amacım bireyleri hem kendileriyle ilgili hem de varsa çocuklarıyla ilgili sorgulamaya teşvik etmektir.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)