Bilişsel Davranışçı Terapi Nedir?
Yazar Sümeyye Sağlam • 24 Nisan 2024 • Yorumlar:
Bilişsel Davranışçı Terapi 1950’li yıllarda Amerikalı Psikiyatri Profesörü Aaron Beck tarafından ortaya konmuştur. Beck depresif bireylerle çalışırken, bu bireylerin olaylara karşı olumsuz bir algı içerisinde olduklarını fark etmiştir. Depresyonun tedavisiyle başlayan bilişsel davranışçı terapi anksiyete bozukluklarından yeme ve uyku problemlerinden, bağımlılığa kadar pek çok sorunun tedavisinde kullanılmaktadır. Ayrıca bilişsel davranışçı terapide her yaş grubuyla çalışılır. Grup, çift ve aile terapilerinde de kullanılmaktadır.
Bilişsel davranışçı terapi “beceri kazandırma deneyimi”olarak tanımlanan bir yaklaşımdır ve kanıta dayalıdır. Bilişsel davranışçı terapi, kişinin kendi düşünce şeklini iç konuşmalarında kullandığı cümlelerinin yeniden düzenlenmesinin o kişinin davranışlarında işlevsel bir düzeltme yaratacağı görüşüne dayanır. Düşüncelerimiz, duygularımız ve davranışlarımız arasındaki ilişkiye vurgu yapar. Özetle olaylar hakkında ne düşündüğümüzle ilgili bilişsel yaklaşımın açıklaması; duygusal tepkiye neden olanın durumlar değil, durumlar hakkında ne düşündüğümüzdür.
BDT’de terapi süresi, genellikle kişinin rahatsızlığına ve tedaviye verdiği cevaba bağlı olarak değişebilir. Seanslar yaklaşık olarak 50 dakika sürer ve haftalık seanslarla yürütülür. Terapilerin tamamlanma süresi ise 8-20 seans arasında değişiklik gösterse de kişinin bireysel özelliklerine ve ihtiyaçlarına bağlı olarak değişir. Bilişsel davranışçı terapi ve ilaç tedavisi birlikte yürütülebilir. İlaç tedavisi, belirtilerin daha hızlı kontrole alınmasına yardımcı olmakla birlikte, terapi sürecini de kolaylaştırır.
Yapılan araştırmalara göre gün içinde zihnimizden 40.000 düşünce geçmektedir. Doğal olarak bunların hepsinin işimize yarar olmasını bekleyemeyiz. Bilişsel davranışçı yaklaşım bu düşüncelerden işlevsiz olanları “bilişsel çarpıtmalar” olarak adlandırır. Bilişsel çarpıtma, gerçeklere dayanmayan abartılı bir düşünme kalıbıdır. Olaylara gerçekte olduğundan daha olumsuz bakmaya neden olur. Zihnimizin bizi kendimiz ve dünyamız hakkında her zaman doğru olmayan olumsuz düşüncelere inanmaya bizi ikna etmesidir. Hepimiz zaman zaman bilişsel çarpıtmalar yaparız ve bunu yapmaya meyilliyizdir de ancak bunlarla çok sık meşgul olursak psikolojik sağlamlığımız darbe alır. BDT’ye göre bilişsel yapımız üç bölümden oluşur: otomatik düşünceler, temel inançlar ve ara inançlar. Otomatik düşünceler “beceriksiz biriyim” gibi kişinin daha sabit olan inançlarından ve şemalarından kaynaklanır. Temel inançlar bireyin geçmiş yaşantıları sonucu kendisi ve dünyayla ilgili varsayımlarını içeren bilişlerdir. Ara inançlar “sevilmiyorsam değersizim” gibi mutlak bilişlerdir.
Bilişsel davranışçı terapide danışan ve terapist bu bilişsel çarpıtmalar ve düşünceler üzerinde bir takım arkadaşı gibi çalışırlar, iş birliği son derece önemlidir. Terapi sürecinde danışan; sokratik diyalogda bulunma, ödev yapma, varsayımlar ile ilgili veri toplama, bilişsel yeniden yapılandırma, günlük kaydı tutma, alternatif yorumlar getirme gibi yöntemleri kullanarak otomatik düşüncelerini kanıtlara dayandırarak incelerler. Bilişsel davranışçı terapi sayesinde kişiler düşüncelerini, ruh halini ve davranışlarını geçmişe oranla daha fazla kontrol edebilirler, stresle yaşam durumlarıyla başa çıkmayı öğrenirler ve daha iyi iletişim kurmayı öğrenirler. Bunun yanı sıra tedavi sonrası kişinin kazandığı beceriler, ilerleyen dönemlerde ortaya çıkabilecek durumlara karşı bilinçli yaklaşımı sağlar. Pek çok bilimsel çalışmadan elde edilen sonuçlar bilişsel davranışçı terapinin etkililiğini kanıtlamıştır. Ayrıca yapılan birçok araştırmada; çeşitli bozuklukların tedavisinde, bilişsel davranış terapi sonuçları ile ilişkili nörobiyolojik değişiklikler olduğu da kanıtlanmıştır.