Boşanmanın Çocuklar Üzerindeki Etkisi
Yazar Ebru Özkurt Topçu • Psikolog • 10 Aralık 2019 • Yorumlar:
Günümüzde, boşanma oranlarının giderek arttığına tanık oluyoruz. Terapi odalarında bizim tanık olduğumuz durum ise daha da çarpıcı: Boşanmak isteyip boşanamayan çiftlerin sayısı da bir o kadar yüksek. Eşler arası çatışmalar, her iki tarafın farklı beklentileri ve görüş ayrılıkları, aile yakınlarının müdahaleleri gibi pek çok faktör boşanma kararını etkiliyor. Henüz boşanmamış olan evli çiftler, bu nedenlere bağlı olarak kendilerini ciddi bir kısır döngünün içinde buluyorlar. Bu durumun uzun süre yaşanması, kişilerde depresyon, panik bozukluk, somatizasyon gibi psikolojik problemlere yol açabiliyor.
Boşanma İsteğine Rağmen Evliliği Sürdürme = Çaresizlik ve Mutsuzluk
Çiftler, ilişkilerini sürdürmek istiyorsa evlilik/çift terapisi ile evlilikte yaşanan huzursuzluğun, çatışmaların çözümlenmesine odaklanırız. Problemin kaynağı tespit edildikten sonra; çatışmaların çözüm yolları üzerinde çiftler ile birlikte çalışılabilir. Ancak evliliği sürdürme isteğinde, çiftlerin yola çıkış noktası; menfaat ilişkisi veya muhtaç olma düşüncesi olmamalıdır. İlişkinin devamlılığı; karşısındaki bireyle birlikte mutlu ve huzurlu olabilme arzusunun var olması önemlidir.
Hareket noktası bu olmadığı takdirde; ‘’Çocuklarım için evliliğimi sürdürmek istiyorum.’’ , ‘’Boşanırsam çocuklarım mahvolur.’’ , ‘’Ekonomik gücüm yok, boşanırsam sahip olduğum koşullar kötüleşecek’’, ‘’Bu yaştan sonra tekrar ailemin evine dönmek istemiyorum’’ gibi gerekçelerle sıkça karşılaşmaktayız. Bu doğrultuda evliliğe devam etme isteği; ne yazık ki evlilikte yaşanan sorunların çözümlenmesini engellemektedir.
Çocuklar İçin Boşanmamak Doğru Karar Mıdır?
Çocukların sağlıklı gelişimi için mutlu ve güvenli bir aile ortamı oldukça önemlidir. Ancak bu ‘’mutlu ve güvenli aile’’ kavramının içeriği büyük önem taşır. Bu mutlu ve güvenli aile ortamı; yalnızca aile bireylerinin aynı evi paylaşarak bir arada olmaları değildir. Var olan aile ortamında; aile bireylerinin birbirlerini dinlemediği, birbirlerinin duygusal ihtiyaçlarını fark edemediği, sürekli eleştiri, aşağılama, küçümseme gibi psikolojik şiddetin olduğu, ortak paylaşımların olmadığı bir ailede sağlıklı bir ortamdan söz etmek mümkün değildir.
Sürekli çatışmaların, sözel-fiziksel şiddetin olduğu; ancak bir arada olduğu bir ailenin, çocuklarına sağlıklı bir aile ortamı sağladığını düşünemeyiz. Aile bireylerinin birbirlerinin hak, sınır ve gelişimlerine saygı duyan, sevgi ile bağlı, güvende hissettiren bir etkileşimin olması önemlidir. Aile bireylerinin görüşme sıklığı değil; gerek sözel gerekse beden dili yoluyla kurulan iletişim, ilişkinin kalitesini belirler.
Dolayısıyla ebeveynlerin boşanmış olması değil; evli veya boşanmış ebeveynler olarak çocuklara sundukları iletişimin kalitesi önemlidir. Çiftler arasında yaşanan problemler; çocukların ihtiyaçlarını göz ardı ediyor, tahammül azalıyor ve öfkeli bir ebeveyne dönüşmesine sebep oluyor ise; boşanmanın, çocuk için daha doğru bir tercih olduğu düşünülebilir.
Çocuklar Boşanmadan Olumsuz Etkilenir mi?
Boşanma, bireyin ve var ise çocuklarının yaşamını etkileyen ve ortaya çıkan değişimlere adapte olması için zamana ihtiyaç duyulan bir durumdur. Aile bireyleri boşanma durumu ile değişen koşullara uyum sağlamak için özellikle ilk dönemlerde zorlanma yaşayabilir. İş/okul hayatında dikkatin dağılması, duyguların yoğun yaşanması, uyku ve iştah durumlarında değişiklikler ilk dönemlerde olağandır; bu yaşananlar uzun süreli olduğunda ve kişi üstesinden gelemediğinde bir uzmana danışarak psikolojik destek almak yararlı olabilir. Boşanma sonrası, ilk dönem yaşanması doğal ve normal kabul edilen sıkıntılar bazı bireylere boşanma kararını yeniden sorgulatabilmektedir. Bu durumun yaşanmaması için; boşanma kararı öncesinde evlilik süreci ve yaşanan problemler çok iyi değerlendirilmiş olmalıdır.
Çocuğun psikolojisinin olumsuz etkilenmemesi için evliliği sürdürme kararında; evliliği devam ettirip ettirmemek değil; devam ettiğinde sağlanacak aile ortamının çocuğa nasıl yansıyacağının düşünülmesi gerekir. Eğer siz mutlu olmadığınız bir evliliği sürdürerek, sağlıklı olmayan bir aile ortamında çocuğunuzu yetiştiriyorsanız; ilerde çocuğunuzun da eş seçimi ve kurduğu aile düzeninde mutsuz olmasına zemin hazırlıyor olabilirsiniz. Rol model olarak gördüğü ebeveynleri olarak sizden; mutsuz olsa, küçümsense, aşağılansa da evliliği sürdürmeyi, dayak yese bile susmayı, sürekli kavga ve tartışmaların olmasını normal kabul etmeyi öğrenmiş olacak. Dolayısıyla çocuğunuz da ilerde; kendisini mutsuz eden, psikolojik sorunlara neden olacak evliliğinde, boşanmayı, evliliği sonlandırmayı bir seçenek olarak bile düşünemeyecektir.
Boşanmanın etkileri; çiftlerin tutumlarına, boşanan çiftin çocuklarının yaşına, kişilik özelliklerine, boşanma sonrası yaşam koşullarına bağlı olarak değişir. Bu nedenle her boşanmanın çocukları olumsuz etkileyeceğini söylemek doğru değildir. Huzursuzlukla sürdürülen bir evlilik gibi, boşanma sonrası birbirine düşmanca davranan, çocuklarına-çevresine birbirini kötüleyen çiftler, çocuklarına boşanmadan çok daha fazla zarar verecektir.
Boşanma, toplumsal algıda olduğu gibi felaket senaryosu, bir kadının, bir ailenin başına gelecek en kötü senaryo değildir; olmamalıdır. Bazı durumlar için, çiftlerin birbirine zarar vermesinin önüne geçecek bir çözüm yolu, bazı durumlarda en doğru seçenek olabilmektedir. Evlilik/Çift terapisinde, tek amaç evliliği sürdürmek için çözüm yolları bulmak değil; gerekli durumlarda sağlıklı bir boşanmanın gerçekleşebilmesini sağlamaktır.