BU BAYRAM İŞTAHINIZIN ESİRİ OLMAYIN!
Yazar Deniz Zünbülcan Adıtatar • Diyetisyen • 22 Aralık 2017 • Yorumlar:
Dini bayramımız olan kurban bayramının bizler için manevi değeri büyüktür. Bayram yaklaşırken insanları saran telaş bayram boyunca devam eder. Bayram telaşı öğünlerin atlanmasına, bayram ziyaretleri ise beslenme alışkanlıklarımızın değişmesine neden olur. Kurban bayramında yaşanan değişikliklerden biri et tüketiminin artmasıyken bir diğeri ise tüketilen tatlı miktarının artmasıdır.
Obezite, mide hastalığı, hipertansiyon, kalp-damar hastalıkları gibi rahatsızlıkları olan bireylerin bu dönemde beslenmesine daha çok dikkat etmesi gerekmektedir. İkram edilen hamurlu tatlılar, çikolatalar, şekerlemeler yerine sütlü tatlıları tercih etmek ve porsiyonları küçültmek iyi bir çözüm olacaktır. Tatlı tüketimi kan şekeri dengesinde bozulmalara neden olabilir, kan şekerini dengede tutmak için tatlının yanında protein içeren bir besin tüketmemiz gerekmektedir.
Peki, bayram ziyaretlerine gittiğimiz zaman nelere dikkat edelim? Evde öğün atlamayarak bayram ziyaretine gitmek gereğinden fazla tatlı tüketimini önlemenize yardım edecek bir yöntemdir. Diğer bir konu ise çay, kahve ve asitli içeceklerin tüketimidir. Artan çay, kahve, asitli içeceklerin tüketimi beraberinde uykusuzluk, kalp ritim bozuklukları gibi hastalıkları getirir. Bu içecekler yerine ıhlamur, ada çayı, rezene gibi doğal bitki çaylarını tüketmek iyi bir alternatif olacaktır. Su tüketimi bayramda da dikkat edilmesi gereken bir konudur. Çünkü çay, kahve diüretik (idrar atıcı) içeceklerdir. Günde 2-2,5 litre su tüketmeye özen gösterilmelidir.
Yaşam kalitemizin devamlılığı için sağlıklı olmak şarttır. Sağlıklı yaşamının temelinde de yediklerimize dikkat etmemizin yanında fiziksel aktivitede gelmektedir. Bayram boyunca günlük yürüyüşlere dikkat edilmelidir.
Hayvanlardan insanlara geçen hastalıklar ‘zoonoz’ olarak bilinmektedir. Ülkemizde sağlığımızı tehtid eden ve zoonoz olarak bilinen hastalıklar kist hidatik, teniyoz, toksoplazmozis, brusellozis, verem ve şarbondur. Bu hastalıkların bulaşma riski özellikle kurban bayramında artmaktadır. Kurbanlık almadan önce veterinere danışılması, kesim öncesi ve sonrası gereken hijyen kurallarına dikkat edilmesi, etlerin çiğ veya az pişmiş tüketilmemesi gibi önlemler alındığı takdirde ortaya çıkabilecek olumsuz sonuçlar önlenebilmektedir.
Kurban etleri kesildikten hemen sonra tüketilmemelidir. Hayvanlarda bulunan mikroorganizmaların ölüm süresi 1 gün içinde gerçekleşmektedir. Hayvan kesildiği zaman et ölüm sertliği (rigormortis) denen bir sertlikte olur. Kavurma ve kırmızı etlerin en azından öğle öğünlerinde tüketilmesine dikkat edilmelidir. Etlerin yanında rafine şeker içeren pilav-makarna yerine bulgur, asitli içeceklerin yerine ise ayran-yoğurt tercih edilmelidir. Kahvaltıda hemen kesilmiş eti yemek yerine peynir, domates, salatalık, tahıllı ekmek, süt, sebzelerden oluşan hafif bir kahvaltıyı tercih etmek daha doğru olacaktır. Akşam öğününde ise sebze, kuru baklagiller gibi posadan zengin besinlerin tüketilmesi gerekmektedir.
Etler proteinlerin önemli bir kaynağıdır. Protein, yağ gibi besin öğelerini içerirken demir, çinko, magnezyum gibi mineralleri de içerir. Fakat E ve C vitaminlerini içermezler bu nedenle etlerin sebzeler ile pişirilmesi ve besin çeşitliliğinin sağlanması önemlidir. Et tüketirken porsiyon kontrolü önemlidir. Öğünlerimizde tükettiğimiz et miktarı 2-3 porsiyon yani 60-90 gram arasında olmalıdır.
Organ etlerinin doymuş yağ oranı yüksektir ve karaciğerde toksik madde birikimi yüksek oranda olduğu için tüketilmemesine dikkat edilmelidir. Etler içinde yağ dokusu bulundurur. Görünür yağlardan temizlenmiş olsa bile etin yağ yüzdesi %20 oranındadır. Bu nedenle et yemeklerine ek olarak yağ konulmasına gerek yoktur. Özellikle doymuş yağ oranı yüksek olan kuyruk yağı ve tereyağının tüketilmemesine dikkat edilmelidir. Bu yağlar kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, mide rahatsızlıkları gibi hastalıklara neden olmaktadır. Yapılan son çalışmalar yağlı kırmızı et tüketiminin kan yağında ve ürik asit düzeyinde artışa neden olduğunu göstermiştir.
Etin ne kadar tüketildiğinin yanında hangi yöntemlerle pişirildiği de önemlidir. Kızartma, kavurma gibi yöntemler sağlığı olumsuz yönde etkilemektedir. Ve kanserojen maddelerin oluşumunu hızlandırmaktadır. Yanlış pişirme yöntemleri bireylerde kolon ve mide kanserine yakalanma riskini arttırmaktadır. Izgara, haşlama gibi yöntemler tercih edilmelidir. Etler mangalda pişirilecekse kömürleşmemesine dikkat edilmelidir. Etin ateşe yakın olması B1, folikasit, B12 vitaminlerinde kayıplara neden olmaktadır. Izgara yaparken et ile ateş arasında 15 cm mesafe olması besin kaybının az olmasını sağlayacaktır. Etin çiğ kalmaması da önemli bir ayrıntıdır. Etin iç sıcaklığı pişme esnasında 75 derece olmalıdır. Çok yüksek sıcaklık etin kurumasına ve su kaybı ile besin kaybına da neden olmaktadır.
Etlerin bıçaklarının ve doğrama tahtalarının diğer besinlerinkinden farklı olmasına ve çiğ et suyunun başka besinle temas etmemesine dikkat edilmelidir. Etlerin saklanması da çok önemli bir yere sahiptir. Kesilen etler küçük parçalar halinde buzdolabı poşetlerinde muhafaza edilebilir. Buzlukta -2 derecede yaklaşık bir hafta muhafaza edilebilir, -32 derecede dondurulduktan sonra -18 derecede maksimum 3 ay saklanabilir. Etin çözdürülme işlemi de buzdolabının alt bölmesinde veya mikrodalgada uygulanmalıdır.