Bunu hangi sen yapıyor?
Yazar Nurçin Eğercioğlu • Psikolog • 24 Ağustos 2016 • Yorumlar:
Hiç benliğinizin birden fazla parçadan oluştuğunu düşündünüz mü?
Noam Shpancer "İyi Psikolog" adlı romanında bir psikoterapistin öyküsünü anlatıyor. Babası tarafından erken yaşta tacize uğramış bir danışan ile yaptığı seansta terapist şöyle bir müdahalede bulunuyor:
"-Babanız yanıldı...Size karşı davranışları sizi değil onu yansıtır.
-Ben ondan geldim.
-...Ondan geliyorsunuz ama ne osunuz ne de onunsunuz. Babanızın sözleri artık hayatınızda bir etki yaratamaz. Çocukken başka şansınız yoktu. Ona inanmak zorundaydınız. Artık çocuk değilsiniz. Bir şeyler biliyorsunuz. Kötü ve değersiz olmadığınızı biliyorsunuz...Babanız burada değil ve siz de artık çaresiz bir çocuk değilsiniz. Biliyorsunuz ki acınız çocukluk döneminden geliyor ama artık siz çocuk değilsiniz. Yetişkin bir kadınsınız. Olgun,güçlü, bağımsız bir kadın..."
Terapistin burada yapmaya çalıştığı şey travmaya uğramış tarafın danışanın geçmişteki çocukluğuna dair parçasının olduğu ama içinde bulunduğu yaşta benliğin hepsinin travmatize olmadığı, bir de yetişkin tarafının da olduğunu danışana hatırlatmaya çalışmak; çünkü travmalarda Prof. Dr. Franz Ruppert'in de aşağıda belirttiği gibi ruh yani benlik bölünür:
" Travma kavramının özünde ruhun bölünmesi vardır. İnsanoğlunun travmatik deneyimlerle baş etmede kullandığı doğal yol, kişinin duygusal ve ruhsal yapısının bölünmesine dayanır. Bu, travmanın yarattığı koşullar altında, algı, düşünce ve anıların bütünselliğinden oluşan bir sisteme artık ait olmadığımız anlamına gelir...Ruhun bir parçası, olabildiğince travma durumundan korunur. Bu ruhun sağlıklı parçasıdır. Travmaya rağmen sonradan gelişebilmeyi başarır (kendisini kurban olarak görmeyen dayanıklı insan tavrı ile). Travma deneyiminin kaydını tutan diğer parça ise ruhun travmatik parçası olarak kalır. Bir parça daha yaratılır ki bu da travma parçasının ayna imgesidir ve sadece travmatik deneyimin üstesinden gelmekle meşguldür. Bu da hayatta kalma parçasıdır. Hayatta kalma parçası büyürken ruhun travmatize parçası o olayın olduğu zamanın dışında kalır. Çünkü bölünme olayı olduktan sonra travmanın şiddetine göre yeni deneyimler yaşayamaz. Geri kalan yaşamında travmanın oluştuğu dönemdeki gelişim düzeyinde kalır. Sadece travmanın anısını yaşatmakla ilgilenir. Gerçeklikle bağı kopar."
Ruppert'in de belirttiği gibi ruhumuz her travmada travmatize taraf, hayatta kalan taraf ve sağlıklı taraf olarak üçe bölünür ve bu taraflardan her birinin yaşamın farklı anlarında aktive olur. Çoğunlukla travmanın oluştuğu gelişim düzeyinde takılı kalan travmatize taraf, travmayı kendisine hatırlatan bir olay yaşadığımızda aşırı tepki vermemize neden olur; çünkü canı o kadar yanar ki gerçeklikle bağı kopar. Bu nedenle siz babası ile çocuklukta çok sorun yaşamış bir kişinin yöneticisine karşı aşırı öfkeli olduğunu görebilirsiniz. "Siz ne var ki bunda bu kadar kızacak?" derken o kişinin öfkesine hakim olamadığını gözlemleyebilirsiniz; çünkü o öfke geçmişte onları yaşamış içindeki o çocuksu tarafın, travmatize olmuş parçasının öfkesidir...gösterilen öfke yöneticiye değil aslında hala babasınadır...
Ben bu ruhsal bölünmelerle sürdürdüğümüz yaşamımızı bir arabayı sürmeye benzetirim. Herkes kendi ruhundaki farklı parçaları ile kendi arabasını sürdürüyordur yaşamda... Ve danışanım bir olaya aşırı bir tepki verdiğinde ona hep aynı soruyu sorarım "Şimdi hangi sen direksiyonda? Şimdi arabanı hangi parçan kullanıyor?" Bu durum, yukarıdaki terapistin yaptığı gibi benliğin hepsinin travmatize olmuş içimizdeki çocuktan ibaret olmadığını, onu bu zamana kadar getirmiş başka güçlü tarafları da olduğunu hatırlatır danışanıma. Ayrıca bu durum danışanımım yaptığı davranışların benliğinin hangi parçasına ait olduğunu düşünmesini ve ben yanında olmasam da içinde bulunduğu çocuksu üzgün tarafın kontrolünden çıkıp sağlıklı tarafın yardımı ile yetişkince bir tutum sergilemesini sağlar.