Cinsiyetçilikten Eşitlikçiliğe
Yazar Seda Arı Üzer • 2 Ekim 2023 • Yorumlar:
Kükrercesine bağırıyordu kocası, zavallı ürkek kadına. O, isteklerinin hemen yerine getirilmesi için eşine bağırmayı kendinde hak gören biriydi. Kendi cinsinin karşı cinsten üstün olduğu yanılgısı daha küçücükken başlamıştı. Erkek evlada sahip olmak onların topraklarında, onur gurur meselesiydi. Oğulları oldu diye ailesi törenler inşa etmiş, kuzular kesmiş, kutlamış. Her isteğini hemen yerine getirip, kız kardeşlerinin uyması gereken kuralları onun için esnetmişti. O da tüm ilişkilerini çocukluktan şımartılmış bir erkek olarak kurmuş, evliliğinde de bunu sürdürmüştü. (Şımartılmış çocuklarda en sık rastlanan şemalar; Haklılık, Yetersiz Özdenetim ve Boyun Eğicilik Şeması'nın aşırı telafisi boyun eğdiriciliktir). Kadın da aynı kültürün esiriydi. Kız olarak dünyaya gelmesiyle annesine babasına eşine abisine erkek kardeşine...hizmet edeceği belliydi. Daha küçüçük bir kız çocuğuyken duygusal, fiziksel ihtiyaçları göz ardı edilmiş, çocukluk hakları elinden alınarak bir anda yetişkin sorumluluğu yüklenmişti. (Çocukluk ihtiyaçları görmezden gelinen, duygusal yoksunlukla büyüyen bireyler kendi ihtiyaçlarını unutup diğerlerinin ihtiyaçlarını giderme çabasına girebilirler. kişi kendi isteğiyle diğerlerinin ihtiyaçlarını gideriyorsa bunun adı Fedakarlık Şeması olurken; İçinden gelmeye gelmeye diğerlerinin isteklerini yerine getiriyor ve bunun için zorundalık hissediyorsa bunun adı Boyun Eğicilik Şeması olur). İtaat ettiren topulumun esiri kadın, evliliğinde gün geçtikçe evin kadını olmaktan çok hizmetlisi olmuştu. Toplumun kadına değer vermeyen sözleri, evliliğinde onu iyice geri plana itiyordu. Kendini var olduğu haliyle ortaya koyamadığı için evlilik onu yeterince mutlu etmiyor, evliliğindeki mutluluğuysa eşinin isteklerini hemen yerine getirip getirmediğine göre değişiyordu. Eğer eşinin isteklerini hemen yerine getirmezse, eşini yeterince mutlu edemezse eşinin bağırmasından, aldatmasından ya da terk etmesinden korkuyordu. (Terk edilmemek için, içindeki duyguları bastıran kadının eşinin isteklerini yerine getirme çabasında altta yatan şemalar; Terk Edilme, Duyguları Bastırma ve Boyun Eğicilik Şemalarıdır). Tedirgin yaşam süren kadın; yaşadığı duygusal şiddet karşısında daha fazla dayanamayıp, mutsuzluk hastalığına yakalanmıştı. Sürekli üzgün olduğundan işlerden elini ayağını çekince, eşi onun ne yaşadığını anlamayıp, hasta oluğu için evdeki aksayan hizmetten dolayı onu suçlamıştı. Karısına kör ve sağır olan adam, evdeki mutsuz eşine bakmaktan sıkılıp etrafındaki neşeli kadınlara bakmaya başlamış, eşini aldatmış bu durumdan ufak bir suçluluk ya da pişmanlık duymamış hatta bunun sorumlusunu eşi yapmıştı. (Eşini bu tür nedenlerle aldatan birinde; Dürtüsel Çocuk Modu, Haklılık ve Cezalandırıcılık Şemaları aktiftir). Aldatıldığını öğrenen kadınsa üzüntüsünü ve öfkesini her zaman olduğu gibi bir kenara koyup kocasını geri kazanmak için çaba sarf etmeye başlamıştı (Terk Edilme Şeması'nın aşırı telafisi terk edilmemek için çılgınca çabaya girmektir). Çünkü evliliğini devam ettirebilmek için susmalıydı, susmak zorundaydı (Terk Edilme, Boyun Eğicilik ve Duyguları Bastırma Şemaları yaşadığı şeyler karşısında üzüntüsünü, öfkesini içine atmasına neden olmuştur). Diğer yandan da kadın içine attığı duyguların ağırlığına dayanamadığından ölmek istiyordu. İntihar etmeyi her düşündüğünde kimi zaman çocuğu kimi zamansa inancı onu yaşama bağlıyordu. Derin üzüntü yaşadığını gören biri sonunda onu psikiyatriste götürmüştü. Olmazsa olmaz ilaçlarsa yaşadıklarına katlanabilme gücü veriyor duygularını uyuşturuyordu da mutlu etmeye gücü yetmiyordu. Psikiyatrist ise tedavinin yalnızca ilaçla olmayacağını, psikoterapi de alması gerektiğini söylediğinde yollarımız kesişti. Hayatına sirayet eden korku seanslarda da kendini gösteriyor, kolayca duygularını dışa vuramıyordu. Kaldı ki duygularını açığa çıkartması onun için hiç de kolay değildi. Daha kimse konuşmasını baştan sona hiç dinlememişti. O da duygularını içinde yaşamayı öğrenmişti. (Duygusal Yoksunluklarla büyüyen bir birey, duygularının önemsiz olduğunu düşünüp susuyorsa duygusal yoksunluk ve duyguları bastırma şeması birliktedir). Hayatı boyunca sevdiklerini kendi önüne koymuş, yaşamının amacı başkasını mutlu etmek olmuştu. Kimdi? Neyi severdi? En çok hangi renk onu yansıtırdı bilmiyordu. Ona ihtiyaçlardan söz ettiğimde bir taraftan bencillik olarak algılarken bir taraftan saygısızlık olarak yorumluyordu. Peki ne zamana kadar böyle sürerdi? Benim terapideki amacım ise geçmiş hayat tecrübelerinin ışığında ortaya çıkan uyumsuz baş etme yolları yerine sağlıklı yanı geliştirmeye çalışarak hayatındaki alma- verme dengesini kurabilmekti. Zaten verdiği kadarını alamadığından haznesi epey boşalmamış mıydı? Mutlu olmadan kimseyi mutlu edemeyeceğini anlamaya başladıkça, onu neyin mutlu ettiği arayışına düştük. İhtiyaçlarını fark eden biri artık onları görmezden gelemezdi. O da ihtiyaçlarını karşılamasını engelleyen korkularının adım adım üstüne gitmeyi seçti. Eşinin baskı ve manipülasyonları karşısındaki çaresizlikten yavaş yavaş sıyrılmaya başlayınca her istediğine hemen ulaşan eş ise bu durumdan oldukça şikayetçi oldu. İşte bu noktada kadının önemli bir karar vermesi gerekiyordu. Kendi isteklerini yine yok sayıp yine eşinin isteklerini yerine mi getirecekti? Yoksa ben de burdayım mı diyecekti? o, sağlıklı yanını seçti. Duygularını düşüncelerini, isteklerini özgürce ifade etmeye başlayınca ruhu nefes almaya başladı. Artık masada eşit iki insan vardı. Ve bu hikaye, bu koşullarda yeniden yazılacaktı...
Vladimir Mayakovsky der ki: "Sevmek her şeyi kabul etmek değildir. Bu arada her şeyin kabul edildiği yerde sevgi eksikliği olduğundan şüpheleniyorum" .
Sevgili okur, bu sayıda terapi odasında sıkça karşılaştığımız bir sorunla sizlerleydim. Kimimizin yaşamının tam ordasından kimimizin de kıyısından şahit olduğumuz onlarca hikayede en önemli unsurlardan biri de özgürlüğün dengesidir. Çünkü ilişkide birinin çokça özgür olması diğerinin esaret altında yaşamasına neden olmaktadır. İlişkilerdeki en önemli unsur 'denge'dir. Duygusal ihtiyaçlarınızın giderildiği mutlu ve eşit bir yaşam dileğiyle :)