Çocuk Yetiştirme Tutumları

Yazar Ali Rıza Erdoğan • 11 Ocak 2023 • Yorumlar:

İnsanların yaşadıkları ruhsal ve hastalıklara ya da hayatta yaşadıkları güçlüklere aşamadıkları bazı durumlara baktığımızda bunların hepsinin temelinde bazı çocukluk yaşantıları ve yetişme ortamının etkili olduğunu görmekteyiz. Çocuk yetiştirme tutumu sadece çocuk büyüyene kadar etki
eden bir şey değil bütün bir yaşamda nasıl olacağına ne sorunlar yaşayacağına hangi durumlarda güçlü hangi durumlarda güçsüz olunacağına etki eden bir süreçtir.
 
Bir çocuk aile içinde ifade edilen veya edilmeyen bir çok şeyi içine alarak iç dünyasını geliştirir. Bunların hepsi pozitif şeyler değil elbette ve bir çok şey gelecekte hayatını zorlaştırmasına yol açacak şeyler barındırmaktadır. Hiçbir aile çocuğunun elbette kötülüğünü istemez ve her ne yapıyorsa iyi olsun diye yapıyor. Fakat iyi olsun diye yapılan bir çok davranış sergilenen bir çok tutum çocuğa geleceği için iyilik değil kötülük sağlıyor onun mutlu olmasına değil gelecekte mutsuz olmasına yol açacak altyapıyı oluşturuyor.

Mesele aile olunca anne ve babanın ne kadar ruhsal olarak sağlıklı olduğu ve ikinci olarak da ilişkilerinin ne kadar sağlıklı olduğu meselesi gündeme gelir. Çünkü bu ilişki şekli bir aile atmosferi oluşturur ve çocuk da bu atmosferden iyi ya da kötü bir şekilde etkilenir. Yıllar sonra herhangi bir sebepten bir psikoloğa gittiğinde yaşadığı problemlerinin bağlantıları buralarda aranır.

Bazı aileler ben şöyle çocuk yetiştireceğim benim çocuğum şöyle olmalı böyle olmalı diye kalıplar geliştirirler. Çocuğun potansiyel ve eğilimlerini önemsemezler ve hatta zıt yönde zorlarlar ve kendilerinin yapamadıklarını çocuklarına yükleyerek bu eksiklerini tamamlama yolunu seçerler. Adeta çocukları kendi beklentilerine kurban ederler. Bazen çocuklar direnir bu zorlandıklarının tersi yönde hareket eder bazen de boyun eğer ve kendi eğilimlerinden vazgeçerek teslim olur. Ailenin en önemli yapacağı iş çocuğunu iyi gözlemlemek, yetenek ve ilgilerini keşfetmek ve desteklemektir. İlgilerinden rahatsız olup tersi yöne doğru zorlamak değil. Ona yetişeceği uygun ortamı, değerleri ve bilgileri aktarmak ve bu bilgilere ulaşmasını sağlamaktır. Ya da çocuk başka ailelerle yarışma aracı veya narsistik ihtiyaçlarının malzemesi yapılmamalıdır. Böyle olunca sürekli başka ailelerle ve başka ailelerin çocukları ile sürekli bir karşılaştırma faciası ortaya çıkmaktadır.

Her çocuk özeldir, değerlidir ve bu dünyada tektir. Koşulsuz sevgiye, güvene, değerli olduğunu hissetmeye ve hak ettiği bakıma ihtiyacı vardır. İlgiye ve bağ kurmaya ihtiyacı vardır.

Çocuklar bu dünyada ilk etkileşimde aile içinde bulunmaktadırlar. Hayattaki ilk deneyimleri aile içindedir, ilk korkuları ilk hayal kırıklıklarını ilk başarı ve başarısızlıklarını aile içinde yaşarlar. Ve bu yaşadıklarına ilk tepkileri vermeye ve verdikleri tepkinin nasıl karşılandığını burada öğrenirler. Bütün bu durumlar daha sonra dış dünyada yaşayacaklarına verecekleri tepkinin ve nasıl hareket edeceklerinin prototipini oluşturur. Dengesiz bir ailede dengeli bir çocuk yetişmez. Anne babada ruhsal sorunlar varsa, kişilik problemleri varsa, kaos varsa bu çocukları direkt etkileyecektir. Agresif bir ailede yetişen bir çocuk sorunlarını agresif yollarla çözmeyi öğrenecektir. Ailede güven içinde olmadığını hisseden çocuk yetişkinlik hayatında da kendini güvende hissetmeyecektir. Bir çocuğun kaderi daha doğmadan önce başlar. İçine doğacağı ortam, kültür değerler, beklentiler aile atmosferi ve aile yapısı o çocuğun nasıl olacağında belirleyici bir rol oynar. Elbette genetik özellikleri dışlamıyoruz bunları söylerken.

Çocuğuna yapışan anneleri çok görürüz ve yüksek kaygı içindedirler ve bu kaygılarından dolayı çocuklarına yapışırlar çünkü kendi anneleri ile olan bağlanma problemlerinin üstesinden gelmemişlerdir. Ailede yaşanan travmalar direk çocukları etkileyen ve bazı gelişim geriliklerine de yol açan durumlar oluşturur. Çocuğun ayrışmasına bağımsız olmasına izin verilmeyen ailelerde çocuklar bağımsız olmayı ve yapabilecekleri şeyler konusunfda beceri geliştirmeyi geç öğrenirler.
Çocuk anne babadan doğar fakat anne babaya ait değildir. Bu dünyada bağımsız bir bireydir kişidir. Anne babanın görevi ona uygun ortamı sağlamaktır onu istediği gibi yapmak değil.

Kendileri bağımsız olup ayrımlaşıp yetişkin olamayan ebeveynler çocuklarının da ayrımlaşıp yetişkinliğe doğru yol almalarını engellerler. Bazen çocuğun ihtiyacı olmadığı halde ona alınan gereğinden fazla şeyler, çocuğun ilgisine uymayan şeyler, kimin ihtiyacı diye bakılır. Ebeveyn aslında kendi çocukluğuna mı bir şeyler alıyor yoksa çocuğun ihtiyacını mı alıyor bazen işler karışır. Çocuk altına altına yapar anne ona meme verir. İhtiyaç ne sunulan ne.

Bazen aileler evde adeta prens ve prens yetiştirirler. Araçların arkasında yazılar görürüz arabada prenses var yazar. Patoloji burada başlar. Çocuğa ağam paşam aşkım diye hitaplar çocuğun aklını karıştırır. Kendi duygularını regüle edemeyen ebeveynler çocuklarda da duygusal karmaşaya neden olabilirler. Kişilik bozukluklarının temeli her zaman aile içinde atılır ve zamanla gelişir.

Çocuklarına uygun sınırlar koymayan ve sınır öğretmeyen aileler bu çocukların gelecekte sınır problemleri yaşamalarına neden olurlar. Çocuğu aile içinde kalacak şekilde değil toplumda bağımsız yaşayabilecek kararlarını verebilecek ve olası durumlarla başa çıkabilecek bağımsız bireyler olarak yetiştirmek esas olmalıdır. Ailelerin yaptığı önemli hatalardan bir tanesi de çocuğa sıklıla duygu yüklemek, kendini acındırmak ve bunu bir terbiye yöntemi olarak eğitim yöntemi
olarak kullanmak. Sıklıkla suçlanarak yetişen utandırılarak yetişen çocuklar kendine güvensiz olurlar ve duygusal karmaşa yaşarlar. Anneler bazen adeta çocuğu kendisinin bir parçası olarak yetiştirir ve çocuk anne olmadan kendisini zayıf ve güçsüz hisseder ve gelecekte bağımlı bir yapı geliştirir. Yetişkinlik hayatında diğer insanla bağımlı olmayı öğrenir kendi tercihlerini ortaya koyamaz ve kendi içsel dünyasından vazgeçmeyi öğrenir.

Yapılan en önemli hatalardan birisi de anne baba arasındaki çatışmalardan çocuğu taraf haline getirmektir. Ailede kabul ve onay ihtiyacını karşılamadan yetişen çocuklar ileride kendini sütrekli kabul ettirme ve onay almak için çırpınır dururlar. Anlam ve değerler eksikliği varsa ve sadece maddi şeyler sunulmuşsa ilgi ve sevgi ihtiyacı karşılanmamışsa bu çocuklar ileride mutsuz olurlar. Varlıklı ve mutsuz bireyler haline gelirler.

Çocuğu bağımlı hale getirmemek, koşulsuz sevgi vermek, karşılaştırma yapmamak, uygun tercihlerine izin vermek, kararlara ortak etmek, değerli olduğunu hissettirmek, onu onaylamak, ölçülü övgü, güven duygusu geliştirmek kısacası uygun sağlıklı ortamı sağlamak esastır.
Çocuğunu adeta faunus içinde yetiştiren aileler bilmeli ki bu çocuk büyüdüğünde bu toplumda yaşayacak başka biz gezegende değil. Bir ütopya içinde mükemmelliyetçi bir yaklaşım zarar verecektir. Sürekli çocuktan yüksek beklentiler ona kendisini değersiz hissettirecektir.
Ayrıca ev içinde kopuk yaşayan ailelerde çocuk kendi haline olmayı öğrenir. Kimse kimsenin iç dünyasından haberdar değildir. Beklentilerden haberdar değildir ve aile içinde ortak bir duygu yoktur. Bu durumda çocuk terk edilmişlik psikojisi ile yetişecek.

Bir de çocuğu yarış atı haline getiren aileler var. Tamamen başarı odaklıdırlar ve gelecekte ancak başarılı olursa sevileceği kabul edileceği inancı ile yetişirler. Aslında burada birbiri ile yarışan aileler oluyor. Çocuklar üzerinden birbiri ile yarışırlar.

Sorunluluk geliştirmek ve çocuğa kararlar vermeyi öğretmek de temel ihtiyaçlar arasındadır. Bağımsız olmasını teşvik etmek kararlar vermesini öğretmek çocuğun kendi başına olması demek değildir elbette. Durmadan çocuğu övü ile yetiştirmek ve onu narsits biri üstün biri olduğu
inancı içine sokmak gelecekte mutsuz olması ve ilişkilerinin bozuk olmasına ortam sağlayacaktır. Çocuğa sıklıkla müdahale edip çocuğu işgal etmek de onun kendini ortaya koymasını kısıtlamak anlamına gelmektedir. Çok koruyucu yaklaşım çocukta risk altında olduğu duygu geliştirirken ilgisiz aileler çocukta sevilmediği kabul edilmediği insancının yerleşmesine neden olurlar. Otoriter ailelerde korku ve kaygı içinde çekingen bireyler yetişmesine neden olurken tutarsız davranan ailelerde çocuklar doğru ve yanlışları öğrenemediği gibi sınır sorunları yaşarlar. Duygusal bir dengesizlik içinde gelişirler. Demokratik aile yapısında yetişmek elbette tercih edilen sağlıklı bir yaklaşımdır. Hem sağlıklı bir gelişim hem de mutlu bireyler böyle ortamlarda yetişir.

Çocuğu aşağılamayan tehdit etmeyen, rüşvete alıştırmayan, çıkarla bir şeyleri yaptırmaya alıştırmayan uslu olacağına dair söz istemeyen, sevgiyi koşullu dayatmayan aile modeli idealdir. Yeterince açıklama yapan neden bir şeyi yapmaması gerektiğini açıklayan, aşırı hoşgörü ile şımartmayan, keyfine göre kuralları esnetip keyfine göre sıkılaştırmayan, yaşa uygun olmayan kuralları koymayan, soyut konularda erken yaşta çocuğa belli şeyleri dayatmayan aile ortamı idealdir.

Durmadan emir vermekten kaçınmak, çocuğu dinlemek, kendisini ifade etmesine fırsat vermek, nutuk çekmek yerine çocukla birlikte bir şeyler yapmak daha sağlıklı yollardır.

Çocukları etiketlemek ad takmak aşağılamak güvensizlik yaratacak söylemlerde bulunmak onlarda yaralar açar. Sürekli aman şöyle yapma böyle yapma şöyle olur böyle olur diye tehditleri sıralamak tehlike içinde olduğunu hissettirmek son derece yanlış yaklaşımlardır. Dış dünyanın ve yaşamın tuzaklarla dolu olduğunu söylemek sürekli dış dünyadan zarar görebileceğini telkin etmek onu korumak değil güçsüzleştirmektir.

Aileler hep şimdiki kuşaklar farklı diyorlar elbette farklı. Siz de kendinizden önceki kuşaktan farklısınız. Anne babaların çoğu kendi anne babalarına kızdıkları davranışlarını kendi çocuklarına uyguluyorlar. Anne baba kararsız mı kuralcı mı iyimser mi karamsar mı tedirgin mi heyecanlı mı bu durumlarını çocuklarına aktarırlar. Çocukları öncelikle kendi korkularınızın esiri yapmayın. Sizin korkularınız onlarda yaşamaya devam etmesin.İnsanların yaşadıkları ruhsal ve hastalıklara ya da hayatta yaşadıkları güçlüklere aşamadıkları bazı durumlara baktığımızda bunların hepsinin temelinde bazı çocukluk yaşantıları ve yetişme ortamının etkili olduğunu görmekteyiz. Çocuk yetiştirme tutumu sadece çocuk büyüyene kadar etki eden bir şey değil bütün bir yaşamda nasıl olacağına ne sorunlar yaşayacağına hangi durumlarda güçlü hangi durumlarda güçsüz olunacağına etki eden bir süreçtir.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)