Çocuklarda Kaygı ve Endişe Bozuklukları
Yazar Mustafa Erkan • Çocuk Psikiyatristi • 26 Eylül 2018 • Yorumlar:
Korku yaşamın olağan ve doğal bir parçasıdır. Korku evrimsel sürecimizin bir parçası olup hayatımızın belirli dönemlerinde ortaya çıkması doğaldır. Örneğin bakım verenden ayrılma korkusu veya yabancıları fark ettiğinde verdiği tepki insan oğlunda yaklaşık 9 ay civarında ortaya çıkar. Tabi bu durum çocuktan çocuğa değişiklik gösterebilir. Yaş ilerledikçe diğer doğal korkular da ortaya çıkmaya başlar. Örneğim hayvanlardan korkma, böcek korkusu, karanlıktan ve doğaüstü varlıklardan korku sık sık ortaya çıkar. Ergenlik dönemlerinde ise diğer çocukların daha çok farkına varmaya, kendini onlarla kıyaslamaya başlar. Bu dönemde gencin kendi ve çevresiyle ilişkilerini içine alan korku ve endişeler ortaya çıkabilir.
Kaygı ne zaman sorun haline gelebilir?
Tabi bu soruya net bir şekilde cevap vermek gerçekten güçtür. Ancak korku ve kaygılar diğer çocukların korku ve kaygılarından daha belirgin hale gelmişse, sorun çıkarıyor demektir. Örneğin çoğu çocuk mikroplardan ve hasta olmaktan endişe duyar, ancak bu endişesi hayatının merkezine koyan, günde 10 kez ellerini uzun uzun yıkayan çocukta bu endişe ve korkular sorun yaratma eğilimine girmiş demektir. Burada kritik soru şu olmalı korku ve endişeler çocuğunuzun günlük hayatını, okul yaşamını, uykusunu ve genel sağlık düzeyini ne ölçüde etkiliyor? Bu konuda çocuğunuzla iletişimde olmayı ihmal etmeyin. Onunla kaygıları ve onu ne şekilde etkilediğini konuşun. Böylelikle sorunun ciddi olup olmadığına daha rahat karar verebilirsiniz.
Çocuklarda endişe ve kaygı sorunları yaygın mıdır?
Kaygı bozuklukları çocukluk çağında en sık görülen psikiyatrik sorunlardan biridir. Teknik olarak on çocuktan birinde görülür. Ancak bu sorunları gösteren çocukların ancak %20’si tedavi alabilmektedir. Bunun en büyük nedeni ebeveynlerin de kaygı sorunları yaşayıp bu belirtileri “normal” olarak anlamlandırmasıdır.
Kaygı çocukları nasıl etkiler?
Tabi ki kaygı sorunları şizofreni, bipolar bozukluk veya uyuşturucu kullanımı gibi çocuğun hayatında dramatik etkiler yaratmaz. Yine de kaygı sorunları çocuğun yaşamını olumsuz etkiler bırakabilir. Kaygılı çocuklar genellikle daha az arkadaş edinme eğilimindedir. Kaygılı çocuklar genel olarak utangaç olduklarından yeni çocuklarla tanışmakta ve sosyal ortamlara girmekte güçlük çekebilir. Çoğu kaygı bozukluğu akademik sorunlara neden olabilir. Bu çocukların yeteneksiz veya daha az zeki olduğu için değil, endişeleri yüzünden kendilerini güvende hissetmemeleri ve derse gerekli önceliği verememeleridir. Ayrıca pek çok kaygılı çocuk ders sırasında başarılı olsa bile endişelerinin odaklanmayı etkilediği için sınavlarda başarısız olurlar. Bu konuyla ilgili sitemizdeki sınav kaygısı makalesini okumanızı öneririm.
Çocuklarda kaygı kendini nasıl gösterir ?
Her çocuk ayrı bir bireydir ve iki kaygılı çocuk tamamen aynı şekilde davranmaz. Ancak tanımlayabileceğimiz büyük benzerlikler vardır. Kaygı yaşayan çocuklar, bunun kendilerini üç şekilde etkilediğini bulabilirler. Birincisi kaygıyı zihinsel işlemlerde ya da düşüncelerde yaşarlar. Örneğin kendinin ya da yakınlarının yaralanmasından veya kendisinin gülünç duruma düşmesinden endişe duyar. İkincisi kaygıyı fiziksel olarak bedeninde yaşar. Örneğin kalbin hızlı atması, solunum sayısının yükselmesini, mide bulantısı, baş ağrısı veya terleme gibi. Üçüncüsü belki de en önemlisi kaygının çocuğun davranışlarını etkilemesidir. Kaygılı çocuk yerinde duramaz, dolaşıp durur, ağlar ve titrer. Bazı kaygılı çocuklar ise kaçınma davranışları sergiler. Okul fobisi olan çocuğun okula gitmemesi veya karanlık fobisi olan çocuğun gece çöpü dışarı çıkarmaması gibi.
Çocuk ve Ergenlerde Görülen Kaygı Bozuklukları Nelerdir?
Başlıca Kaygı bozukluklarına kısaca anlatmak gerekirse;
Özgül Fobiler: Özgül fobi belirli nesne ya da durumlardan duyulan korkulardır. Böyle bir fobisi olan çocuk belirli şeylerden korkar; örneğin karanlık, yükseklik, örümcek, kan, iğne gibi.
Ayrılık Kaygısı Bozukluğu: Ayrılık kaygısı bakım veren kişiden uzaklaşamaya karşı gelişen korkudur. Ayrılık kaygısı yaşayan çocuklar herhangi bir nedenle anneden veya bakım verenden ayrılmak zorunda olduklarında sarsılırlar. Bazı şiddetli durumlarda çocuk ebeveynin gözünün önünden ayrılmamak için odadan odaya dahi geçemez. Başka bir evde gecelemeyi red eder. Bazı çocuklarda ebeveynlerinden ayrı duruma düştüklerinde mide ağrıları veya fiziksel hastalıklardan şikayet ederler ve pek çoğunda öfke nöbetleri görülür.
Yaygın Kaygı Bozukluğu: Bu bozuktan muzdarip çocuk ve ergenler yaşamda ki pek çok alanda endişe ve kaygı duyarlar. Anne babalar bu çocukları genel olarak “endişe yumağı” olarak adlandırırlar. Böyle çocuklar evin güvenliğinden derslere, anne babasının sağlık durumundan memleket sorunlarına kadar pek çok sorun hakkında kaygı ve endişe duyarlar. Pek çoğunda akşam haberleri veya gerilim filmleri uzun günler sürebilecek kaygı nöbetlerine sokabilir.
Sosyal Kaygı Bozukluğu veya Sosyal Fobi: Sosyal kaygı bozukluğu veya sosyal fobi çocuğun diğer insanlarla ilişki kurmak veya ilgi odağı olmak zorunda kaldığı durumlarda duyduğu korku ya da endişe halidir. Bu çocuklar genellikle utangaç mizaca sahiptirler. Ana sorun diğer insanların onun hakkında kötü düşüneceği korkusudur. Bu çocuklar yeni insanlarla tanışma, telefonla konuşma, partilere katılma, sınıf önünde konuşma, parmak kaldırma, umumi yerlerde yemek yemekten kaçınabilirler.
Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB): Son dönemlerdeki bilimsel çalışmalar OKB’nin endişe bozukluğu mu yoksa başlı başına başka bir hastalık mı olduğu konusunda hem fikir olamamışlardır. Gerçekten de klinik açıdan hem tanısı hem takibi hem de tedavisi diğer kaygı bozukluklarından oldukça farklıdır. Ancak endişe ve kaygı bu hastalığın çok önemli bir parçasıdır. Halk arasında takıntı, vesvese de denilen bu hastalık çocuğu rahatsız eden zorlayıcı düşünceler (obsesyon) ve bu düşüncenin verdiği rahatsızlığı gidermek için çocuğun yaptığı davranışlardan (kompulsiyon) meydana gelir. Bu çocuklarda endişenin kaynağı çok farklı olabilir. Kirlilik ve temizlik ile ilgili düşüncelerden dini, cinsel veya saldırgan düşüncelere kadar bir çok alanda oluşabilir. Örneğin çocuk kir ya da mikroplara karşı sürekli bir endişe duyar ve bu endişesini gidermek için uzun süre ve tekrarlayıcı biçimde ellerini yıkayabilir. Bazen bu sorunlara çeşitli tikler ve nörolojik belirtiler eşlik edebilir. Böyle durumlarda çok fazla zaman kaybetmeden bir çocuk ergen psikiyatristine başvurma da çok büyük yarar vardır.
Panik Bozukluğu: Panik bozukluk panik atak geçirmekten duyulan korku ve endişe halidir. Panik atak ise ani başlayan bir dizi fiziksel (kalp çarpıntısı, terleme, baş dönmesi, karıncalanma, nefes darlığı, uyuşma) ve zihinsel (kalp krizi geçirdiğini, boğulduğunu veya aklını yitirdiğini düşünme) belirtilerdir. Panik ataklar beklenmedik şekilde ve ani olarak ortaya çıkar. Çocuk bu belirtiler olacağı için pek çok ortamdan kaçınır, okula gidemez, yalnız kalamaz ve aileye bağlılık gösterebilir. Özellikle ergenlerde bayılma ve ya bayılacakmış gibi olma durumlarında panik bozukluk akla gelmelidir.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu: Travma sonrası stres bozukluğu; çocuğun aşırı derecede korktuğu, yaralandığı ya da şahit olduğu ciddi travmatik olaya tepki olarak ortaya çıkar. Araba kazaları, terör eylemleri, savaş, doğal afet, cinsel taciz, gasp gibi bir çok olay travmatik olaydır. Bu olaylar neticesinde her çocuk az ya da çok bir takım endişe reaksiyonları gösterir. Bunlar birkaç hafta sürmesi doğal reaksiyonlardır. Ancak bazı çocuklarda tepkiler aylarca artarak sürer. Endişe tepkilerinin yanında ciddi kaçınma davranışları da ortaya çıkabilir. Özellikle cinsel istismar olguları ile çalışan profesyoneller bu tepkileri sıklıkla görürler. Bunun yanında bu çocuklarda ürkeklik, uyku bozuklukları ve sinirlilik gözlenebilir.
Çocuklarda Kaygı Yaratan Etmenler Nelerdir?
Bu konuda kesin bir yanıt vermek çok güç. Ancak yapılan çalışmalar kalıtımın önemli bir etken olduğunu bildirmektedir. Kaygı bozukluğu olan çocukların birinci derece akrabalarında benzer sorunlar olduğu gözlenmektedir. Ancak kalıtımsal olarak geçen davranış modelinden çok kaygıya yatkınlık yaratacak kişilik özellikleridir. Bu çocuklar daha duygusal, strese daha yatkın bir beyin kimyası ile dünyaya gelir. İşin iyi tarafı bu çocuklar daha duyarlı, düzenli ve mükemmeliyetçi kişilik yapılarına sahipken yanlış anne baba tutumları, olumsuz yaşam olayları ve yanlış rol modeller kaygı sorunlarının su üzerine çıkmasına sebep olur.
Kaygılı Çocuğa nasıl yardımcı olunmalı?
Bu konuda ailelere düşen görev kaygının nedenini ortadan kaldırmaktan çok kaygı ile çocuğun nasıl baş etmesi gerektiğine odaklanmaktır. Yukarıda bahsettiğimiz gibi kaygı bozukluklarının nedeni çoğu kez genler veya geçmişte yaşanan olumsuz yaşam olayları olabilir. Bunları değiştirmek şu an için mümkün görünmemektedir. Ancak aile içi iletişimi devamlı açık tutmak, iyi rol modelleri sergilemek ve destekleyici yaklaşım aileler için önem taşımaktadır. Eğer çocuğun hayatı kaygılar yüzünden olumsuz etkilenmeye başladıysa bir uzmandan yardım istemekten çekinilmemelidir.