Çocuklarda Özgüven Gelişimi Ne Zaman Başlar?
Yazar Tolga Nasuh Aran • Psikolog • 17 Aralık 2019 • Yorumlar:
Özgüven, kişinin yeteneklerini ve duygularını tanıması, kendini sevmesi ve kendisine
güvenmesi olarak tanımlanabilir . Çocukta özgüven, doğumla birlikte gelişmeye başlar ve
hayat boyu gelişen bir olgudur. Çocuğun ilk yıllarında ailenin çocuğa verdiği mesajlar
aracılığı ile gelişmekte olan özgüven, çocuğun okula başlamasıyla birlikte öğretmen ve
arkadaşlarından oluşan çevresiyle gelişmeye devam eder. Çocuklarda özgüven gelişiminde
pek çok önemli faktör vardır; ancak bunların en önemlisi bebeğin güvenle bağlandığı ilk
kişiler, anne babalardır. Anne babanın çocuğa karşı tutumu, ebeveynlik stili, çocuktan
beklentileri, çocuğun kendisiyle ilgili olumlu düşünceler geliştirmesinde yapıcı veya yıkıcı
etkiler oluşturur.
Bebeklik döneminde çocuğun anne ve babasıyla arasında kurduğu ilişki, onun gelişiminde
oldukça önemli bir rol oynamaktadır. Çocuğun ilk karşı karşıya geldiği sosyal çevre ailesi
olduğundan çocuğun fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının ne kadarının ve nasıl giderildiği onun
gelişiminde önemli rol almaktadır. Çocuğun karşılaştığı bu ilk sosyal çevre olan, ailesinin
verdiği tepkiler ve göstermiş olduğu davranışlar onun tüm gelişim sürecini etkiler. Çocuk ait
olduğu sosyal çevreye göre duygu ve davranışlarını şekillendirir dolayısı ile de özgüven
duygusu ilk sosyal çevre olan ailede oluşur. Çocukluk dönemindeki ilk ebeveyn tutumları ve
yetiştirilme şekli çocuğun kendi duygularının oluşumunda ve özgüveninde çok önemli bir rol
oynamaktadır. Aile içerisinde sevildiğini hisseden, ihtiyaçlarının giderildiğini ve değerli
bulunduğunu hisseden çocuk etrafından gelecek olumsuz tepkilerden çok fazla
etkilenmeyecektir veya etkilense bile bu durumla kolaylıkla baş edebilecektir.
Çocuklarda Özgüven Eksikliği Belirtileri
● Kendi duygu ve düşüncelerini ifade edemiyorsa,
● Görev ve sorumluluklardan kaçıyorsa,
● Yanında güvende hissettiği kişilerden ayrılmakta zorluk yaşıyorsa,
● Yeni ortamlara girdiğinde kaygılanıyor yanında bir yetişkin istiyor ve kendini rahat hissetmiyorsa,
● Karar vermekte güçlük çekiyorsa,
● İlişkilerinde sınır koyamıyorsa,
● Sosyal ortamlarda bulunmaktan kaçınıyorsa
● Sürekli utanç, suçluluk ve sevilmeme hissi duyuyorsa
Çocuğun özgüveni nasıl desteklenir?
● Çocuğun duygu ve düşüncelerine önem verip nasıl olduğu sorulabilir? “Bugün seni mutlu eden ne vardı?” “Bugün canını sıkan bir şey oldu mu?”
● Ailenin çocuktan beklentisinin yaşına uygun olması çok önemlidir. Kendisinden hiçbir şey beklenilmeyen çocuk görev almaktan kaçınır ve kendini geliştirmek için desteklenmemiş olur. Öte yandan kendi kapasitesinden yüksek beklentiler ile yetiştirilen çocuk, yanlış yapmaktan kaygı duyabileceğinden kendini geliştirmekten uzak durabilir.
● Kendi becerilerinden emin olamadıklarında yetişkin desteğine ihtiyaç duyabilmektedirler. Yeni bir şey denemek için onu yüreklendirmek, yapabileceğini göstermek adım atmasını kolaylaştıracaktır. “Sen başla, yardıma ihtiyacın olursa ben buradayım” cümlesi adım atmasına fayda sağlayacaktır.
● Ufak sorumluluklar verip ona başarı duygusu tattırılmalıdır.
● Var olmalarının sizin için ne kadar önemli olduğunu onlara hissettirin. Onlara olan sevginizin başarı ya da başarısızlıklarına bağlı olmadığını, sizin için ne kadar önemli olduğunu ve onu ne kadar sevdiğinizi hep söyleyin.
● Çocuğunuzu kendi ilgi alanı ve yetenekleri doğrultusunda faaliyetlere ve aktivitelere katılmasında destek olun. Böylece kendilerinde var olan yeteneklerin ortaya çıkmasını sağlayarak kendilerine özgüven duymalarını sağlamış olursunuz.
● Çocuğunuzdan beklentilerinizi onun seviyesinin üstünde tutmayın. Ulaşabilecekleri hedefler koyun ve bu hedefleri başarmasında yardımcı olun.
● Evinizde herkesin birbirine güvenebileceği, rahatça mutluluklarını, üzüntülerini, başarısızlıklarını, hayal kırıklıklarını paylaşabilecekleri bir ortam oluşturun.
Ergenlik dönemi 11-12 yaşlarında başlayan bedensel, ruhsal ve davranışsal değişimlerin oldukça hızla gerçekleştiği bir gelişim dönemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu dönemde anne babalar tarafından kabullenilmesi gereken bir olgu daha ortaya çıkmıştır, artık çocuğunuz özerkleşmekte ve bireyselleşme yolunda bağımlı ilişkiden çıkıp size daha az gereksinim duyan bir birey haline gelmektedir. Bu kabul edilmesi zor olgu ile hayatına yeni bir farklılık giren anne baba, çocuğu ile yaşadığı ilk isyan ve ilk çatışmayla birlikte, bu durumla karşı karşıya gelmiştir. Evet, o hala kaç yaşına gelirse gelsin sizin çocuğunuzdur. Fakat artık bir ‘çocuk’ değil büyümeye çalışan bir ‘genç’tir. Uyumlu, söz dinleyen ve dengeli ilkokul çocuğunuzun yerini daha kaygılı, dalgın, kararsız ve zaman zaman hırçınlıklar gösterebilen bir ergen alır.
Bu dönemde duygulanımlar anlık değişimleri beraberinde getirmekte ve ergenin tepkileri önceden kestirilememektedir. İşte tam da bu noktada akıllardaki o önemli soru belirivermiştir:
Çocuğuma nasıl davranmalı ve ona nasıl sınır koymalıyım?
Son zamanlarda çok sık duyduğumuz çocuğun özgürlüğünü ilke edinen demokratik’ ve çocuğun paylaşımını yüreklendirmeyi hedefleyen ‘arkadaş’ gibi davranan anne baba tutumları ön plana çıkmaktadır. Acaba bu noktada sınırı tam olarak nerede çizmek gereklidir? Her
çocuk önündeki bilinmeyen dünyada yol gösterici bir ebeveynin varlığını arzular. Dünyayı güvenli bir yer olarak algılamaları için öncelikle anne babaları ile güvenli bir birliktelik ve ayrışmayı temellendirebilmeleri gerekmektedir. Bu ayrışmada çocuk içinde bulunduğu eylemlerin ne kadar güvenli olup ne kadar güvenli olmadığının, ebeveyn otoritesi tarafından çerçeve içine alınmasına gereksinim duyar. Yani kimliğini aradığı bu karmaşık dönemlerde yolunu şaşırdığında onu tutacak bir yetişkin ve tehlikeli bir durumla karşılaştığında nedenini açıklayarak ona ‘hayır’ veya ‘dur’ diyebilecek bir anne baba beklemektedir.
Çocukluğun çok erken dönemlerinde temelleri atılan kontrol ve sınırlandırma düzenekleri yeniden gündeme geldiği ergenlik döneminde de bu gereksinimi barındırmayı sürdürmektedir. Çocukluk döneminde yaşanan güvenli bir sınır koyma eylemi daha sonra ergenlikte bu süreci kolaylaştırmaya yarayan bir hazırlık dönemi olmuş olacaktır.
Neden sınıra gereksinim vardır?
Kim olduğuna dair soruların ortaya çıktığı, kimlik gelişiminin önemli evrelerinden biri olan bu dönemde çocuk kendi öz benliğini oluşturmaya çalışmakta ve kendilik imgesini inşa etmektedir. Kendini yeniden tanımlamak durumunda kaldığı bu evrede çocuk yaslandığında dağılmayan güvenli ve sınırlı bir ebeveyn figürü görmek isteyecektir.
O yüzden arkadaş ilişkilerinin de oldukça arttığı bu dönemde ihtiyacı olan birer arkadaş değil, onu güvenle sınırları belli bir çerçevede tutabilecek birer yetişkin anne baba imgesidir. Tüm iyi niyetleriyle onların kendi fikirlerini ortaya koyabilmeleri ve özgüvenlerini oluşturabilmelerini desteklemeye çalışan anne babalar, sınır koymayı çocuklarını engelleyen ve durduran bir eylem olarak nitelendirebilmektedir. Hâlbuki sınır koymak engellemek değil, çocuğun uçsuz bucaksız doğasında onlara bir yol göstermek, sağlıklı ve güvenli kişilik oluşumunda rehber niteliği taşımak demektir.
Çocuklar tıpkı birer ördek yavrusu gibi anne babasının eylem ve davranışlarını, ebeveynin güvenli yolundan gitme yönelimi ile sürdürmektedir. Birey olma çabası içinde olan çocuk net sınırlara ve kurallara gereksinim duyar. Bu ihtiyacını da zaman zaman sınırlarını zorlayarak dile getirmeye çalışır. Bazı anlarda çocuk ebeveynin görmesi için ‘biri beni durdursun’ dercesine bazı uç eylemlerde bulunmakta, bu eylemleri defalarca tekrar etmekte ve güvenli olarak var olabilmek için sınırlara duyulan gereksinimi göstermektedir. Her ne kadar çocuk anne babaya bu evrede ‘beni bırak’ diyerek dış dünyaya açılma eğiliminde olsa da aslında anne baba tarafından görülmek ve fark edilmek istemenin sessiz sinyallerini vermektedir.
Demokratik aile ne demektir?
Çocuğun ergenlik evresinde belki de en hassas olarak üzerinde durulması gereken demokratik aile anlayışının yanlış yorumlanmasıdır. Demokratik aile yapısı anne-baba-çocuğun eşit haklara sahip olup, eşit olarak karar verme anlamı taşımamakta, tüm aile bireylerinin düşüncelerini ve hissettiklerini paylaşabilecekleri fakat nesil farkının korunacağı bir sistem olmalıdır. Yani çocuk alınan kararlar ve konulan sınırlamalar üzerine fikrini söyleyip, eleştirisini yapabilmeli ama yine de bu kurallara uymak durumunda olduğu bilmelidir.
Bu noktada ebeveynlerin ‘tutarlı’ ve ‘kararlı’ duruşu oldukça önemli bir yer almakta ve davranışın güvenli ortamda şekillenmesinde anahtar görevi üstlenmektedir.
Akran İlişkilerinin Anlamı?
Bu dönemde, akranlarla olan iletişimin öneminin artığı ve verilecek güncel kararlarda arkadaş fikirlerinin ön plana çıkması görülen değişimlerin başında gelmektedir. Kendi duyuş ve yaşam biçimlerini anlamlandırabilmek için çocuğun evden ayrışması sağlıklı gelişimin bir parçası olarak görülmektedir. Bu süreçte aile iletişiminde zorluklar çıkabilmekte ve anne baba zaman zaman evle bağları gevşeyen genç için endişelenebilmektedir. Bu dönemde kendisi gibi ortak endişeleri olan, onu anlayabilen ve aile dışında da aidiyeti yaşayabileceği bir akran grubuna gereksinimi vardır. Bu anlamda davranış olarak yoğun bir sınırsızlık içerisinde var olmayan gruplar birbirlerini destekleyici ve çocuğun bağımsızlığını kazanmasında önemli rol üstlenen bir toplumsallaşma aracı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Güvenli ve Sınırlı Bir İlişki İçin
Çocuğun içinde bulunduğu bu evrenin getirdiği zorlukları ve özgürlüğünü yok saymayan bir tutunma ihtiyacını ve bu noktada gereksinim duyduğu sınırlandırılma eylemini unutmamak, çocuğun karşısına anne baba olarak tutarlı ve tek bir söylem ile çıkmak, çocuğa neyin niçin yasaklandığını ve neyin niçin hoş karşılanmayacağını açıklamak, çocuğu başkalarının önünde eleştirmemek, çocuğun kişiliğine yönelik değil onun davranışına yönelik olarak ithamda bulunmak, kısacası çocuğa ergen olma yolunda bireyselleşmesi adına yol göstermek ve özgürleşme çabasına güvenli sınırlar eşliğinde destek olmak oldukça önemli bir yer almaktadır.
Çocuğumuzun sağlıklı ve potansiyelinin farkında olan güvenli bireyler olarak gelişebilmesinde yetişkin ve sağlam anne baba imgelerine gereksinimleri vardır. Bu anne baba figürleri çocuklarının kendi kişilik oluşumlarında onlara katabilecekleri en kıymetli değer olacaktır. Çocuğunuza sonunda ‘evet’ diyeceğiniz bir şey için baştan ‘hayır’ demeyin.