Çocuklarda Yas
Yazar Tolga Nasuh Aran • Psikolog • 16 Ekim 2018 • Yorumlar:
Yas, kişinin bir yakınının ya da sevdiği bir nesnenin kaybına karşı verdiği tepkilerin bütününü içeren düşünce, duygu ve davranış sürecidir. Yaşamın en büyük acılarından olan yas yaşantısında, bireysel farklılıklar olmakla beraber benzer duygular yaşanmakta, benzer tepkiler verilmektedir.
Yas kavramı ise kayıp yaşayan kişilerde bu kayba karşı verilen uyum tepkilerini ifade eder ve yas tutmak, sonuna kadar tamamlanması gereken ve ancak sonuna gelindiğinde vefat edenden ayrılabilmeyi mümkün kılan bir süreçtir (Bildik 2013).
Çocuklarda ebeveyn kaybı
Önemli bir yaşam olayı olan anne baba kaybı, bireylerin yaşamında her zaman karşılaşabilecekleri bir durum olmakla birlikte, çocuklar için daha kritik bir hal almaktadır. Anne baba kaybı yaşamış ve yas sürecindeki çocukların doğru bir şekilde ele alınması gerekmektedir. (Attepe, 2010).
Bir çocuk, evcil bir hayvanın ölümüne üzülüp ağlayabilir, çünkü buna dayanabilir. Ama ana baba ölümü karşısında üzüntü belirtisi göstermeyebilir, çünkü bu üzüntüye dayanacak yaşta değildir (Oral, 2012).
Ebeveynin kaybı çocuk için oldukça travmatik bir durumdur. Gelişme süreci devam eden çocukların ebeveyn kaybı sonrası destek sistemlerinin azalması ve biyopsikososyal ihtiyaçlarının karşılanamaması durumunda gelişimleri sekteye uğrayacaktır.
İlk 6–9 ay arasında bebek annesini tanır ve annenin kaybından sonra yerine geçerek kendisine bakan kişiyi kabullenebilir. Ancak 9 aydan sonra bebek eğer ölen anneyle çok iyi bağlar oluşturmuşsa yerine geçecek kişiyi çok çabuk protesto edebilir veya kabullenmeyebilir. Görülmektedir ki, bebeklerin yaşadıkları kayıp yaşamlarının ilk 9 ayından sonra, tüm yaşamlarını etkileyecek boyutlara ulaşabilmektedir (Attepe, 2010).
2-5 yaş arasındaki çocuklar ölümün bir son olduğunu anlamazlar. “Babamın mezardan gelmesine yardım edemez miyiz?” ya da “Benim kız kardeşim ne zaman geri gelecek?” tarzında sorular sorarlar. Vücudun ve vücut parçalarının nasıl çalıştığını anlamazlar, ölüm onlar için geri dönülebilir bir süreçtir, bir kişinin sonsuza dek gittiğini
kavrayamazlar (Dyregrov, 2000).
Gene bu yaşlarda çocuklar gömülmeyle ilgili yanıtlanması oldukça güç sorular sorarlar: Ölülerin toprak altında nasıl kımıldayabildikleri, ne yiyip ne içtikleri, nasıl hava aldıklarına ilişkin sorulardır bunlar. Bu sorular çocukların, ölümün bir son, geri dönülmeyen bir bitiş olduğu düşüncesini benimsemekte güçlük çektiklerini kanıtlar (Yörükoğlu, 2003).
Çocuk- yetişkin yas farklılıkları
Çocuklarda görülen yas genellikle döngüseldir. Her yeni gelişim dönemiyle beraber çocuk ölüme ilişkin duygu ve davranışlarını tekrar edebilir. Erken çocukluk döneminde ebeveyn kaybı yaşayan bir çocuk, ergenlik döneminde üzerinden zaman geçmiş olmasına rağmen tekrar yas tepkileri gösterebilir (Willis 2002).
Çocuklarda zaman algısı ve zamana yapılan atıf erişkinlerden farklıdır. Erişkinler zamanla bir şeylerin değişeceğine ve işlerin düzeleceğine dair yaşam deneyimlerine sahipken, çocukların bu konudaki deneyimleri oldukça sınırlı kalmaktadır.
Ayrıca ölüm kavramının geri dönülmezlik ve son bulma öğeleri ile beraber anlamlandırmakta güçlük çekildiği çocukluk dönemindeki yas süreci, erişkinlerde görülen süreçten daha farklı olarak gerçekleşmekte ve daha zorlu bir deneyim olarak kabul edilmektedir (Kaufman & Kaufman 2005).
Çocuğun kaçınılmaz bir gerçek olan ölümü, kavram olarak algılayışı yaşına, bulunduğu gelişim düzeyine ve kişilik özelliklerine göre farklılaşmaktadır. Bunun için çocuğun yaşına ve gelişim dönemine uygun açıklamalar yapılması gerekli olmaktadır. Bu süreçte çocuğun kendini ifade etmesinin sağlanması, duygularının açığa çıkarılması, yaşına uygun açıklamalar yapılması şarttır. Çocuğun çevresindeki yetişkinlerin yas belirtilerine duyarlı olması ve gerekli görüldüğü takdirde profesyonel meslek elemanlarından yardım alınması yararlı olacaktır (Attepe, 2010).
Çocuklarla ölüm üzerine konuşulurken bilinmesi gereken en önemli şeylerden ilki, çocukların bu konuda neyi bildikleri diğeri ise neyi bilmedikleridir. Eğer korkulan, rahatsızlıkları ve yanlış bilgileri varsa, gerekli bilgiler verilerek korku, endişe ve şaşkınlıkları giderebilmek mümkündür. (Yıldız, 2004).
Ne söylediklerine dikkat edilerek bu konudaki ilgilerine saygı gösterilmeli ve iletişime girmeleri cesaretlendirilmelidir. Açık, dürüst ve rahatlatıcı bilgiler birçok şeyi kolaylaştırmaktadır.
Ölümle ilgili yapılacak açıklamaların, çocuğun bu bilgiye ihtiyaç duyduğu zamanda, açık, anlaşılır ve basit bir şekilde yapılması önemlidir. Ölümü, uyku, hastalık, uzağa gitmek, yaşlılık gibi kavramlarla eşleştirerek açıklamaktan kaçınılmalıdır.
Kayıp yaşayan çocuğun dikkat edilmesi gereken bazı tepkileri şunlardır:
Okul başarısında değişiklik, çok çabalamasına karşın düşük başarı, okula gitmeyi, uyumayı, akranlarıyla oynamayı şiddetle reddetme, ölen kişi hakkında konuşmayı reddetme, ölen kişiye ait şeylerden fiziksel olarak kaçınma, sıklıkla öfke nöbetleri, öfkeli tepkiler, aşırı hareketlilik, düzenli oyunlarda sürekli hareket etme, huzursuzluk, anksiyete ve fobiler, kazara hareketler, kendini suçlama veya dikkat çekmeye çalışma, uyku bozuklukları, gece kabusları, çalma, saldırganlık, tahripçilik vb davranışlar, 6 aydan uzun süren saldırganlık, başkalarının haklarına saldırı, şiddet, asilik, otorite figürlerine karşı gelme, sıklıkla nedeni açıklanamayan huysuzluk nöbetleri, sosyal içe çekilme, alkol veya madde bağımlılığı, günlük aktivitelerle veya sorunlarla başa çıkmada yetersizlik, ısrarlı fiziksel şikayetler, ölüm düşüncesi, iştah kaybı, uyku bozuklukları nedeniyle depresif eğilimler, uzun süreli duygu yokluğu, sık panik ataklar (Yıldız, 2004).
Kayıp yaşayan çocuklara yardım konusunda yetişkinlere birkaç
öneride bulunmak gerekirse;
1. Kayıp durumlarında çocuğunuzla açık ve dürüst iletişim çok önemlidir; kayıp hakkında çocuğunuza yaşına ve gelişim düzeyine uygun açıklamalar yapın. Onlara yaşamın ve doğumun ne demek olduğunu anlatmak için canlıların doğduğunu, büyüdüğünü, yaşlandıklarını ve öldüklerini söyleyin ve bunun için gerekirse çevredeki hayvanlardan örnekler verin (mesela kediler, köpekler, kuşlar, vs.).
2. Çocuğunuzdaki kafa karışıklığını engellemek amacıyla soyut açıklamalardan uzak durun. Örneğin ölümü bir tür seyahat veya yolculuk olarak açıklamayın.
3. Bir yakınının ölümünü çocuğunuza aniden söylemekten kaçının; bu durum onun şoka girmesine sebep olabilir. Bu gibi durumlarda olay çocuğa aşamalı olarak anlatılmalıdır (kaza geçirme, hastaneye kalkma, vs.) ve tüm uğraşlara rağmen kurtarılamadığı belirtilmelidir. Bu sırada çocuğunuzun vereceği tepkileri paylaşıp ona destek olabilirsiniz.
4. Açıklama yaparken çocuğunuzun soru sormasına ve konuşmasına izin verin. Bu dönemde çocuğunuz aynı soruları tekrar tekrar sorabilir. Ona sabırla yaklaşın ve verdiğiniz cevaplarda tutarlı olmaya çalışın. Başka bir deyişle, olayı hiç değiştirmeden anlatın ve hayatta kalanların güvende olduklarını ona söyleyin.
5. Çocuğunuzla beraber fotoğraf albümlerine bakın.
6. Kaybı çocuk için gerçek kılabilmek önemlidir. Bu nedenle çocuğunuzun cenaze törenine katılmasına izin verin. Onunla mezarlık ziyaretleri yapın.
7. Kendi duygularınızı çocuğunuzdan saklamayın ve en önemlisi ölen kişiyi hatırlatacak şeyleri ortadan kaldırmayın.
8. Çocuğunuzun duygusal anlamda ölümle ve kayıpla başa çıkabilmesine yardımcı olabilmek için gereksiz ayrılıkları engelleyin (Bu süreçte çocuğun yaşanılanlara tanık olmaması için bir süreliğine yakınlara bırakmamak gibi.).
9. Çocuğunuzla anne-babasına ya da kendine bir şey olacağına dair korkuları ve doğabilecek suçluluk duyguları hakkında konuşun.
10. Çocuğunuz üzülmesin diye çaba sarf etmeyin. Bunun yerine onun üzüntüsüne ortak olun.
Kübler-Ross (1997), “bırakın ölenin yakını konuşsun, ağlasın veya gerekiyorsa bağırsın. Duygularını dökmesine ve paylaşmasına iziz verin, ama hep yanında olun. Ölenin sorunları çözülmüş olmasına karşın, yakınının önünde yas tutacağı uzun bir zaman vardır” şeklinde duyguların yaşanmasının önemini vurgulamıştır.
11. Kaybı takip eden dönemde çocuğunuzun çevresinde, ilişkilerinde ve günlük aktivitelerinde herhangi bir değişiklik yapmayın. Çocuğunuzun günlük ihtiyaçlarını yerine getirmeye devam eden tutarlı bir tavır sergileyin.
12. Bazı durumlarda ise çocuğunuzun profesyonel psikolojik yardım alması gerekebilir.