Çocukluk Çağı Korkuları
Yazar Sema Nur Atıcı • Psikolog • 16 Ekim 2020 • Yorumlar:
Korku, kişileri tehlikeli bir durum anında uyaran ve korunmalarını sağlayan bir duygudur. Korku sayesinde bireyler önlem almaları gerektiğini fark ederler. Yaşamı tehdit eden durumlarda bir alarm sistemi gibi çalışan korku duygusu kişinin güvenliğini sağlaması için yardımcı olur. Tıpkı mutluluk, neşe gibi gerekli ve olağan bir histir. Ancak her duyguda olduğu gibi korku duygusunun da aşırı düzeyde hissedilmesi kişinin yaşamını kısıtlayan ve zorlaştıran bir haldir.
Kişinin mevcut tehdidi olduğundan daha tehlikeli algılaması sonucunda olması gerekenden fazla korku hissedilebilir. Bireyler belirsiz durumlarda kendilerini daha az güvende hissettikleri için bu durumların içinde korku duyma ihtimalleri artar. Çocukluk dönemi hayatın yeni tanınmaya başlandığı, çevreye dair belirsiz oldukça durumun olduğu bir dönem olduğu için korku duygusunun fazla hissedilmesi normaldir. Çocuklar birçok nesne ve duruma kendilerini yabancı hissettikleri için bunları tehdit olarak algılamaları doğaldır. Bu sebeple çocukların gelişim dönemlerine göre karşımıza çıkması muhtemel birtakım korkular bulunmaktadır.
Hayata dair en az bilgiye sahip olunan zaman olan bebeklik döneminde bebeğin tanımadığı bir yüzü, sesi, farklı bir mekanı dahi tehlikeli görmesi ve korku tepkisi vermesi olağandır. 2-3 yaşlarında çocuklar genellikle karanlıktan, yüksek sesten, yalnız kalmaktan, gök gürültüsünden korkabilirler. 3-6 yaş arasında çocukların korkuları daha çok hayalet, öcü, hırsız, karanlık, aileden ayrılma ve başına kötü bir şey geleceği gibi korkulardır. Bu dönemde çocuklar somut olayların yanında hayallerinde ürettikleri durumlar hakkında da korku duyarlar. 6 yaşlarında çocuklar okul başarısı, dış görünüşleri, kabul görme gibi konularda korku hissetmeye başlarlar.
Çocukların korkularının gelişimsel dönemine uygun olup olmadığını anlamak önemlidir. Çünkü bazı durumlarda çocukta oluşan korkular gelişimsel kaynaklı olmayabilir. Kimi zaman çocuklar ailelerini gözlemleyerek onların hayata duydukları korkuları model alabilirler ve bu korkular ailesi tarafından pekiştirilirler. Bu durumda aile çocuğa bazı korkuları öğretmiş olur.
Aileler, çocuklarının korkularına yaklaşırken bu durumu küçümsememeli, eleştiriden uzak durmalıdır. Öncelikle çocuğu anlamaya çalışarak ne hissettiği hakkında iletişime geçilmelidir. Korkunun somutlaştırılması bu noktada önemlidir. Çocuğa korku hakkında sorular sorulabilir ya da resimler çizdirilebilir. Çocuklar kendilerini bu yaşlarda tam olarak kelimelerle ifade edemedikleri için resim ya da oyun yolu ile korku anlaşılmaya çalışılabilir. Korkusu olan bir çocuğa yanında olduğunu hissettirmek, fiziksel temasta bulunmak, sarılmak, elini tutmak dikkat edilmesi gerekilen bir başka noktadır. Çocuk bu sayede kendini daha güvende hissedecektir. Çocuk korkusu karşısında yalnız bırakılmamalı ve korkusunun üstüne gitmesi noktasında zorlanmamalıdır. Örneğin karanlıktan korkan bir çocuk zorla karanlık bir odaya tek başına gönderilmemelidir. Ancak karanlıkta tek başına yatmaktan korkan bir çocukla devamlı beraber yatmak da aksi yönde yapılan bir başka yanlış davranıştır. Zorlamak ya da aşırı koruyucu olmak korkuyu besleyecektir. Çocuğa destek olarak, onun yanında bulunarak kademeli şekilde korku ile yüzleştirilme sağlanmalıdır. Korkunun aşılmasında ailenin rolü çok önemlidir.