Çocukta Yakın Kaybı ve Yas Süreci
Yazar İlayda Atıcı • Psikolojik Danışman Ve Rehber • 2 Ağustos 2021 • Yorumlar:
Ölüm, her yaştan birey için anlaşılması zor bir kavramdır. Geride kalanlarda büyük çaresizlik yaratır ve yoğun duygular uyandırır. Kişi yakınını kaybetmesi ya da yakınının ölümüne şahit olması durumunda yas tepkileri geliştirir.
Kübler- Ross’a göre, bireyin ölüm yoluyla bir kayıp yaşadığında geliştirdiği tepkiler ‘sağlıklı tepkiler’ ve ‘sağlıksız tepkiler’ olarak ikiye ayrılır. Sağlıklı tepkiler inkar ve yalıtılmışlık, şiddetli öfke ve kızgınlık, pazarlık, depresyon, kabul ve umuttur. Bu yas tepkileri belli bir sıra izlemeyebilir, her bireyde farklı zamanlarda yaşanabilir (Yıldız, 2004).
Tıpkı yetişkin bireylerin yas tepkilerinin birbirinden farklı olması gibi, çocukların yası yaşama şekilleri de yetişkinlerinkinden farklıdır (Kıvılcım ve Gümüş Doğan, 2014).
Sevilen birinin ya da ebeveynin kaybı, özellikle çocuk ve ergen için yıkıcı yaşam olaylarının başında gelmektedir (Bowlby, 2008). Çocuklar için ebeveynler güvenli bir liman ve hayatı öğrenecekleri rol modellerdir. Çocuğun onu koruyacağına, kollayacağına ve her zaman destekleyeceğine inandığı ebeveynini kaybetmesi, yaşamındaki dengenin bozulmasına neden olur.
Çocukların ölüm karşısında nasıl tepki vereceğinde; çocuğun yaşı, kişilik özellikleri ve ölen yakınıyla olan ilişki düzeyi etkilidir. İlk etapta gerçekleşmiş olan ölümü inkar ederler, sonrasında kaybın yarattığı duygu karmaşışından dolayı öfke yaşarlar ve duruma itiraz ederler. Suçlama, saldırganlık, çeşitli uyum ve davranış sorunları sergilemeye başlarlar (Yavuzer, 2003). Çocuklarda yas tepkileri sözel ifadelerden çok fiziksel ve davranışsal alanlarda gözlemlenir (Kıvılcım ve Gümüş Doğan, 2014).
Genel olarak ilk yas tepkileri şok ve inanmama, korku ve itiraz, hissizleşme ve günlük hayata devam etme şeklindedir. Bu sıra çocukların gelişim dönemleriyle uyumlu bir yol izler. Yas tepkilerinin yoğunluk ve süre olarak her çocukta belirgin farklılıklar taşıdığı, sabit bir yol izlemediği göz önünde bulundurulmalıdır. Onların yas tepkileri dalgalıdır, bir öfke nöbetinin ardından daha sakin davranışlar sergileyebilirler (Waldinger, Vaillant, Orav, 2007; akt. Kıvılcım ve Gümüş Doğan, 2014).
Peki anne- babalar çocuklara ebeveyninin ya da yakınının ölümünü açıklarken nelere dikkat etmelidir?
1. İlk olarak ölüm ile ilgili gerçek, çocuğa geciktirilmeden söylenmelidir. Çocuğun gelişim dönemi dikkate alınarak yapılacak bir açıklama, çocuğun yakınlarının gösterdiği yas tepkilerini anlamlandırmasına yardımcı olur.
2. Gerçek açıklanırken ‘ölüm’ kelimesi kullanılmalı ve ölüm sebebi doğru şekilde anlatılmalıdır. Genelde çocuğu koruma amacıyla kullanılan ‘Uzağa gitti’, ‘Seyahate çıktı’, ‘Uykuda’ gibi terimler, çocuğun kafasının karışmasına ve ölen kişinin bir gün döneceği beklentisine girmesine neden olacaktır. Daha somut kavramlar kullanılarak, ‘Artık bizimle olamayacak, ona dokunamayacağız. Bir daha yanımıza gelemeyecek ama biz onu sevmeye devam edebiliriz.’ Şeklinde bir açıklama yapılabilir.
3. Yetişkinin kayıpla ilgili acısını çocuğun yanında yaşamaktan çekinmemesi, duygularını mümkün olduğunca çocukla paylaşması gerekir. Böylece çocuk da ölümle ilgili tepkilerini daha rahat gösterebilir.
4. Ölüm sebebi çocuğa aktarılırken, yaşla ya da hastalıkla ilgili bir bağdaştırma yapılmamasına dikkat edilmelidir. ‘Çok yaşlı olduğu için öldü’ , ‘Hasta olduğu için öldü, artık aramızda yok.’ gibi açıklamalar, çocukta hayatta kalan ebeveynini/ yakınını da yaşlanınca kaybedeceği ya da hasta olan herkesin öleceği ile ilgili düşünceler uyandırabilir.
5. Çocuk ölümle ilgili konuşmaya hazır olduğunda, yetişkinler çocuğun iletişim isteğine karşı duyarlı olmalıdır. Sorduğu sorulara basit ve tutarlı cevaplar verilmelidir. Cevapların çocuğun yaşına uygun olması önemlidir. Örneğin ölümün ne olduğunu soran çocuğa, canlıyken yapılan şeylerin artık yapılamadığı bir durum açıklaması yapılabilir.
6. Ebeveynler çocuğu ölüm hakkında konuşmaya zorlamamalıdır. Az önce bahsettiğimiz gibi, çocukların yas tepkilerinde geçişler görülür. Çocuğun duygularını açığa vurması, elbette önemlidir ancak bu yaşantılar zorlama yoluyla olmamalı, çocuğa duygularını dilediği şekilde yaşaması için fırsat tanınmalıdır.
7. Çocuk kaybın ardından gerçekleşen yas ortamından ve ritüellerden özellikle uzak tutulmamalıdır. Bu durum ilerleyen yıllarda suçluluk hissetmesine ve depresyona yatkın davranışlara neden olabilir.
8. Hayatta kalan ebeveyn ya da yakınlar çocukla açık iletişim kurmalı ve ona sosyal destek sağlamalıdır. Çocukla ölen kişi hakkında konuşulmalı, mezarı ziyaret edilmeli, resimlerine bakılmalıdır.