Deprem ve İnsan Psikolojisi
Yazar Fatih Yiğit • Psikolog • 26 Ekim 2018 • Yorumlar:
Deprem ve benzeri (Sel, yangın vb.) doğal afetlerin tahribatı sadece yıkım ve ölümlere sınırlı olmadığı gerçeğinin önemini, deprem sonrası insanda görülen psikolojik sorunlarla da değerlendirmek gerek.
Depremi ciddi bir travmatik olay olarak düşününce deprem sonrası görünen en yaygın rahatsızlığı Posttravmatik stres bozukluğu olarak ele almak daha doğru olacaktır Posttravmatik stres bozukluğu, kişinin ruhsal ve bedensel bütünlüğüne ciddi bir tehdit olarak algıladığı ve kişide derin tahribatlara yol açabilecek her türlü olay olarak tanımlanabilir.
Deprem gibi afetin neden olduğu posttravmatik stres bozukluğunun insanda yarattığı, huzursuzluk, güvensizlik, her an kötü olayların yaşanacağı kaygısı vb depresif belirtiler ile yaşam kalitesinin bozulması gibi etkilerde, kişinin üretkenliğinden sosyal yaşamındaki ilişkilerine kadar negatif etkilerin olacağı ve bu yönden de bakılarak önlemlerin alınmasını gerektiren sosyal bir sorundur.
Depreme maruz kalmış bireyler uzun süre bunu zihninde tekrar tekrar canlandırır ve yaşar. Olayın ilk yaşandığı evrede akut stres tepkisi oluşur ve bu evre ilk dört hafta içinde ortaya çıkar 2 gün ile bir ay sürer. Şok durumu, şaşkınlık, donukluk, ne yaptığını bilememe hali, dehşet, korku, çaresizlik, panik hali görülebilir. Yaşanan artçı sarsıntılar, akut durumun yoğun yaşanmasına, kaygı ve korkunun tekrarına sebep olur.
Daha önce deprem geçmişi olmayan bireyler yaşama ve dünyaya kendini güvenle bağlı hissederlerken deprem gibi ani bir olay sonucunda yaşama olan güvenini kaybetmiş hisseder ve bu durum yoğun kaygıya sebep olur, ölüm korkusu, yakınlarının güvenine dair oluşan korku hiç bir şey yapamama, olanı değiştirme gücüne sahip olamama duygusu bireye çaresizlik hissini en üst düzeylerde yaşatacaktır.
Ani seslere karşı aşırı duyarlılık, her an kaygı hali, huzursuzluk gibi semptomlara akut dönemde çok sık rastlanır, yaşanan tüm bu olumsuzluklar düşlerde çok sık yinelendiğinden uyku bozulur ve bazen kişi sırf bu olumsuzlukları tekrar yaşamamak için kaçınma davranışı olarak uykudan kaçabilir ki bu durum sonraki süreçte ciddi uyku problemlerine sebep olabilecektir. Kişi korku ve çaresizlik içindedir, umutlarını, geleceğini yitirmiştir, yaşadıklarına inanamamaktadır, aşırı sinirlilik ve ani öfkelenme olabilir. Bazen duygularını yitirmiş gibi hissedebilir, ağlayamaz, duygularını ifade edemez. Yaygın vücut ağrıları, taşikardi (çarpıntı), kendinden geçme, nefes darlığı gibi fiziksel
Depremin olduğu anda kişinin nerde olduğu ve ne şekilde konumlandığı da sonraki süreçte yaşayacağı psikolojik rahatsızlığın şiddetinde önem arz etmektedir, Örneğin, 1999 Körfez depreminin gece yarısı olması bir çok insanı yatağında yakalamış olması, sonraki süreçte yapılan izlenimlerde yatak odasına girememe, yatağa yatamama gibi fobik davranışların oluştuğu gözlemlenmiştir. Deprem üzerinden yirmi yıla yakın bir süre geçmiş olmasına rağmen yapılan bazı çalışmalarda Posttravmatik stres bozukluğu rahatsızlığının yaygınlığı %23-43 aralığında olduğu saptanmıştır.
Depremin yarattığı Posttravmatik stres bozukluğunun tahribatlarının onarılmasında neler yapılmalı?
Deprem sonrası yapılacak ilk müdahalenin, gıda, barınma, fiziksel yaralanmaların tedavisi gibi daha çok hayatta kalmaya dönük birincil ihtiyaçları karşılamaya yönelik olmalı, yaşamın bir an önce normalleştirilmesi ileriki dönemde çıkacak psikolojik sorunların azalmasında yararlı olacaktır.
Travma ve kayıp sonrası duyguların paylaşılması, sıkıntıyı azaltacağından, Depreme maruz kalmış kişilerin üzüntülerini, korkularını, kaygılarını, yakınları ile paylaşmasının zemini hazırlanarak, bu yolla duygusal boşalım ve rahatlama sağlanmalıdır.
Deprem sonrası akut dönem (ilk bir ay) atlatıldıktan sonra, kurulacak psikoterapist ekiplerince, yapılandırılmış görüşmelerin, bir takvim çerçevesinde başlanması ve minimum üç yıl izlenmesi sağlanmalıdır.