Depremin Olası Etkisi: Travma Sonrası Stres Bozukluğu
Yazar Yaşar Ertürk • Psikolog • 17 Ekim 2019 • Yorumlar:
Son zamanlarda depremle ilgili olumsuz yaşantıların meydana gelmesi, birçok kişinin ruh sağlığının olumsuz etkilenmesine yol açmıştır. Özellikle ülkemizde geçmişte depremle ilgili travmatik yaşantıların olması, travma ve ilişkili ruhsal rahatsızlıkların tetiklenmesine yol açmaktadır.
Bireyin ruhsal ve bedensel sağlığını birçok biçimde sarsan, inciten, yaralayan her türlü olay ‘’travma’’ olarak adlandırılmaktadır. Ancak insan hayatında üzüntü ve sıkıntı yaratan her olay ruhsal travma yaratmamaktadır. Deprem gibi doğal afetler, savaş, işkence, tecavüz gibi travmatik yaşantılar, ciddi hastalıklara yakalanma, beklenmedik ölümler ve kazalar psikolojik sıkıntılara yol açtığı belirtilen travma türleri arasındadır.
Travma Stres Bozukluğuna ilişkin belirtiler şu şekildedir: Kişinin ölüm, ağır yaralanma, cinsel saldırı gibi birçok olayla karşılaşması sonucu bu olaylara ilişkin, tekrarlayan, istemsiz gelen,
-
Sıkıntı veren anılar,
-
Rüyalar,
-
Kişinin çevreyi gerçek dışı bir şekilde algılaması,
-
Kişinin kendisini dışarından izliyormuş gibi hissetmesi (Bedeninden ayrılma hissi),
-
Yaşanılan olaya ilişkin uyaranlara karşı ruhsal sıkıntı, fizyolojik tepkiler (uykusuzluk, konsantrasyon güçlüğü, baş ağrısı, taşikardi vb.),
-
Travmatik olaylara ilişkin uyaranlardan sürekli kaçınma (Mesela kişinin olayı yaşadığı yere gitmemesi gibi),
-
Olaylara ilişkin düşüncelerde ve duygudurumunda olumsuz değişiklikler (Kaygı, öfke, huzursuzluk gibi),
-
Uyarılma belirtileri (Diken üstünde hissetme, aşırı tedbir alma, ani ses ve hareketlere karşı irkilme gibi aşırı tepkiler gösterme vb.),
-
Tepki gösterme,
-
Bu belirtilerin 1 aydan uzun süredir devam ediyor olması.
17 ağustos depremi sonucunda yapılan Travma Sonrası Stres Bozukluğuna ilişkin toplum taramalarında yaygınlık oranları %20, çadırlarda %47, tedavi için başvuranlarda %63 olarak saptanmıştır (Öztürk ve Uluşahin, 2016).
Travma Sonrası Stres Bozukluğu genel toplum araştırmasında ise yaşam boyu görülme sıklığının %1-%14 arasında değiştiği görülmektedir. Bu oran erkeklerde %5-%6, kadınlarda %10-%14 arasında değişmektedir (Breslau ve ark., 1991; Kessler ve ark, 1995; Perkonigg ve ark., 2000; Şalcıoğlu, 2001). Kadınlarda daha sık görülmesinin sebebi, kadınların tecavüz gibi travmatik olaylara ve kişilerarası şiddet biçimlerine maruz kalma olasılığının daha yüksek olmasıdır.
Genç yetişkinlik dönemlerinde travmatik olaylara maruz kalma olasılığı yüksek olduğu için Travma Sonrası Stres Bozukluğu en sık bu yaş aralığında görülmektedir. Kişide çocukluk çağı travmalarının yüksek olması, intihar riskini arttırmaktadır. Travmatik olaylar gelişmeden önce sosyal desteğin olması ise kişi için koruyucu bir faktördür.
Risk Faktörleri
Çocukluk çağında yaşanılan ruhsal rahatsızlıklar, kişide önceden varolan psikolojik rahatsızlıklar (Örn: Panik Bozukluk, Depresyon veya Obsesif Kompulsif Bozukluk gibi), sosyoekonomik seviyenin düşük olması, zihinsel gerilik, ırksal/etnik statü, aile geçmişinde varolan psikolojik rahatsızlıklar, düşük eğitim seviyesi, cinsiyet, genç yaşta olma risk faktörleridir.
Travmanın niteliği de risk faktörleri açısından önemlidir. Algılanan yaşamsal tehdit, bakımveren tarafından şiddet görme veya bakımverene uygulanan şiddete tanık olma, uygunsuz başa çıkma yöntemleri, tekrar eden üzücü anılara, sonraki yaşam olaylarına, kayıplara maruz kalma diğer risk faktörlerdir.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu ve Deprem
Deprem gerçekleştiği bölgede coğrafi olarak büyük bir yıkıma yol açmanın yanı sıra insanların yaşamlarını fizyolojik ve psikolojik olarak derinden etkileyen bir doğal afettir.
Yapılan çalışmalar göstermektedir ki depremi yaşayan kişilerin %20’sinde Travma Sonrası Stres Bozukluğu ortaya çıkmaktadır. Özellikle depremlerden sonra etkilenen kişi sayısının oldukça fazla olması, bu konunun ciddiyetini ortaya koymaktadır. Travmanın şiddeti, psikolojik etkisinin de derecesinin etkilemektedir. Deprem esnasında enkaz altında kalma, yakınını kaybetme, evin hasar görmesi, deprem sırasında yaşanılan korkunun derecesi önemli risk faktörleridir.
Çoğu kişide travma ile ilişkili belirtiler saatler ve günler sonrasında ortaya çıkabilmektedir. Bazı bireylerde yıllar sonra dahi ortaya çıktığı görülmektedir. Deprem gibi travmatik bir olay yaşayan bireylerde ise Travma Sonrası Stres Bozukluğu belirtileri ilk günlerde ortaya çıkmakla birlikte, birçok kişide günler veya haftalar içerisinde bu belirtilerde iyileşme görülmektedir. Ancak bazı kişilerde belirtilerin düzelmesi daha uzun bir süreci kapsamaktadır. Böyle durumlarda belirtilerden kaçınmak, olay hiç olmamış gibi davranmak sorunların daha da şiddetlenmesine yol açmaktadır.
Travma Sonrası Stres Bozukluğunda Tedavi Yöntemleri
Deprem sonrasında yapılacak ilk psikolojik yardım, kişinin fizyolojik ve psikolojik olarak rahatlamasını sağlamak, sosyal destek alması yönünde cesaretlendirmek, Travma Sonrası Stres Bozukluğu hakkında bilgilendirme yapmaktır. Kişi istemediği takdirde yaşadığı deneyimler konusunda konuşmaya zorlanmamalıdır. Kendisini hazır hissedip yaşadığı deneyimi paylaştığında ise empatik bir tutumla dinlenmelidir. Yaşamını yeniden düzenleme konusunda motivasyon sağlanmalı, yaşadığı sürecin geçici bir süreç olduğu belirtilmeli, travmatik yaşantıların dikkat ve odaklanmayla ilgili problemler yaratabileceği göz önünde bulundurularak araç kullanma gibi dikkat gerektiren durumlarda dikkat edilmesi gerektiği belirtilmelidir.
Beslenme düzeni, uyku hijyeni, düzenli egzersiz yapmak, alkol ve madde kulanımından uzak durmak, günlük aktiviteleri aksatmamak, duygu ve düşüncelerini dışavuracak etkinlikler yapmak (bir günlük tutmak, resim yapmak gibi) kişinin TSSB belirtilerini azaltmada etkili olacaktır. Bu öneriler uygulandığı halde belirtilerde düzelme görülmüyorsa, belirtiler 1 aydan uzun süredir bulunuyorsa ve kişi iş, okul, sosyal yaşamı gibi alanlarda işlevsellikte bozulmalar yaşıyorsa bir uzmana başvurmak doğru bir tercih olacaktır.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu’nda ilaç tedavileri ve psikolojik tedaviler kullanılmaktadır. Travmatik belirtiler her kişide farklı tablolar şeklinde ortaya çıkabilmektedir. Aynı şekilde deprem ve sonrasında verilen tepkiler, depremin şiddeti, kişilik yapısı, geçmiş yaşantılar gibi faktörlerden etkilenmektedir. Bu nedenle bireye özgü bir tedavi belirlemek doğru bir yaklaşım olmaktadır.
TSSB’de ilaçlı tedavilerde antidepresanlar tavsiye edilebişir. Ancak bu tedaviler psikiyatrist kontrolünde sürdürülmelidir.
Psikoterapiler, bu konuda eğitimi ve deneyimi olan psikiyatr ve klinik psikologlar tarafından yürütülmelidir. Bilişsel Davranışçı Terapi ve EMDR Travma Sonrası Stres Bozukluğu’nda önerilebilir.