Depresyon

Günümüzde psikiyatrik problemlerin varlığı yadsınamayacak derecede çok artmıştır. Bu problemler hem bireysel hem de toplumsal boyutta, bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. Bu problemler arasında en sık görülenlerden bir tanesi ise depresyondur. Türkçeye çökkünlük olarak çevirebileceğimiz depresyon, tek bir hastalık değil bir hastalık kümesidir. Depresyon denilince akla ilk gelen majör depresif bozukluktur. Tıp ve teknolojideki birçok ilerlemeyle birlikte tıbbi hastalıkların birçoğu ortadan kaldırılmış olmasına ve birçoğuyla da etkin olarak baş edilebiliyor olmasına rağmen; depresyon bütün dünyada çok fazla artmakta ve büyük bir sağlık sorunu haline gelmektedir. Depresyonun bu kadar büyük bir sağlık sorunu haline gelmesinin en önemli sebeplerinden bir tanesi de depresyonun halk arasında bir hastalık olarak görülmemesi ve tedavisi yolunda adımlar atılmamasıdır. Depresyonlu hastaların birçoğu hekimlere ancak bedensel belirtileri olduğu zaman başvurmaktadır. Bu durum yalnızca ülkemize özgü bir durum olmayıp, dünya ülkelerinin çoğunda görülmektedir. Bu nedenle kliniklerde teşhis edilen depresyonlu hasta sayısı, mevcut hastaların ancak çok az bir kısmını oluşturmaktadır.

Depresyonun klinik belirtileri genel olarak; çökkün duygudurum, ilgi ve zevk kaybı, çok fazla ya da çok az uyuma, psikodevinsel yavaşlama ya da yerinde duramama, ağırlık kaybı veya iştahta değişme, enerji kaybı, değersiz ya da aşırı suçlu hissetme, odaklanma ve karar almada güçlük ve yineleyen ölüm ya da intihar düşünceleri olarak sayılabilir.

Depresyon kişinin yaşam kalitesini oldukça düşüren bir problem olmakla birlikte, oluşturduğu en önemli risk özkıyım riskidir. Ayrıca dünyada iş göremezliğin(yetersizliğin) önde gelen nedenlerinden bir tanesidir. Ayrıca, ölümün de dahil olduğu diğer sağlık problemleriyle de ilişkilidir. Özellikle depresyonla, başlangıcı şiddetli olan kalp-damar hastalıkları arasında kanıtlanmış güçlü bir ilişki vardır. Bu nedenle depresyon mutlaka takip ve tedavi edilmesi gereken bir bozukluktur.