Depresyon
Yazar İpek Akalp İnal • Psikolog • 22 Aralık 2020 • Yorumlar:
Kendini hüzünlü veya moralsiz hissetme, belli zamanlarda bir süreliğine keyfimizin yerinde olmaması veya günlük aktivitelerde ilgi veya zevk kaybı hepimiz için tanıdık duygular değil midir? Hepimiz hayatımızda genel geçer ruh hali dalgalanmaları yaşamıyor muyuz? Ancak bu tür dalgalanmalar hayatımızı büyük ölçüde etkilemeye devam ediyorsa, o zaman konumuz depresyon olabilir.
Depresyon, sürekli bir üzüntü hissi ve ilgi kaybını içeren bir duygudurum bozukluğudur. Aynı zamanda majör depresif bozukluk veya klinik depresyon olarakta adlandırılır. Düzenli olarak deneyimlediğimiz ruh hali dalgalanmalarından farklıdır. Nasıl hissettiğinizi, düşündüğünüzü ve davrandığınızı etkiler ve çeşitli duygusal, zihinsel ve fiziksel sorunlara yol açabilir fakat tedavi edilebilir bir ruhsal hastalıktır. Normal hayatımızdaki günlük aktiviteleri yapmakta güçlük çekebilirsiniz ve bazen hayatın yaşamaya değmediğini hissedebilirsiniz. Fakat; eğer bir kişi en az iki hafta boyunca, kendini umutsuz ve üzgün hissediyorsa, daha önceleri zevk veren şeylere karşı ilgisizlik yaşıyorsa ya da motivasyon eksikliği ve şiddetli yorgunluk hissediyorsa bunlar depresyon belirtileridir. Depresyon, genellikle farklı nedenlerin bir araya gelmesiyle etkilenir veya tetiklenir. Nadiren tek bir nedenden kaynaklanır. Yas, bir işin kaybedilmesi, mevsim değişiklikleri, evlilik, aile sorunları, doğum ve lohusalık süreci gibi önemli olaylar depresyona neden olabilir.
Depresyonu ve tanısını alma sürecini şu şekilde tanımlanabilir;
-
Sürekli depresif ruh hali (üzüntü, mutsuzluk, boşluk hissi)
-
Bir zamanlar zevk alınan aktivitelere olan ilginin veya zevkin azalması
-
Cinsel istek kaybı
-
İştahta değişiklikler (aşırı yeme veya iştahsızlık)
-
Kiloda aşırı değişkenlik (artma veya azalma)
-
Uykuya dalmada zorluk, sık uyanma veya aşırı uyuma
-
Ajitasyon, huzursuzluk ve ruhsal olarak dalgalanmalar (yukarı ya da aşağı)
-
Yorgunluk ve enerji kaybı
-
Değersizlik veya suçluluk duyguları
-
Düşünme, konsantre olma veya karar verme zorluğu
-
Tekrarlayan ölüm veya intihar girişimleri
Eğer semptomlardan en az üç tanesine sahip ve en az iki hafta boyunca yaşıyor iseniz depresyonla ilgili klinik bazlı bir tedavi önerilmektedir. Hemen hemen her yaş grubunda, her 100 kişiden en az 20’sinde depresyon görülür. Kadınların ve gençlerin depresyona sahip olma olasılığı erkeklerden iki kat daha fazladır. Benzer şekilde, kronik hastalığa (kanser, diyabet, vb.) sahip olan insanlarda da depresyona sıklıkla rastlanır. Depresyonun ağırlık derecesi, kişinin şikayet ve belirtilerinin sayısına göre belirlenir. Depresyon, geçici değil devam eden bir rahatsızlıktır yani tedavisi uzun sürebilir. Kiminin tedavisi birkaç hafta, kimisinin aylar veya yıllar sürebilir. Ama bütün bunlar cesaretinizi, gayretinizi ve güveninizi kırmasın. Depresyon bir suç veya zayıflık değildir. Depresyonu olan çoğu birey, tedavi sürecinde ilaç, psikoterapi veya her ikisiyle birlikte daha iyi hissedilebilir. İyileşme süreci zaman alır ve herkesin süreci birbirinden farklı işler; bunun sebebi ise herkesin yaşanmışlıkları birbirinden farklıdır.
Depresyonun tedavisinin olmasının yanı sıra düşündüğünüz kadarda tedavisi zor değil. Depresyona sahip olan kişiler öncelikli olarak etraflarında olan kişilere kendilerini açarak adım atabilirler. Aileden bir yakınını veya yakın bir arkadaşını kendine bir dert ortağı olarak seçmesi ve bu kişiyle duygu ve düşüncelerini paylaşmayı bir rutin haline getirebilirler. Tabi ki bunu yaparken de kişinin kendini karşı tarafa yük oluyor gibi görmemesi veya hissetmemesi önemlidir. Çünkü bizler bazen çevremizdeki insanların bizlere destek olduklarında mutlu olduğumuz gibi bizler de çevremizdeki insanlara destek olduğumuzda mutlu olduğumuzu unutabiliyoruz.
Ayrıca yaşadıklarınızı, iyileşme sürecinizde size yardımcı olabilecek bir uzmanla paylaşmakta, size ihtiyaç duyduğunuz cesareti sağlayabilir ve bu süreçte depresyon belirtilerini yönetmenize yardımcı olabilir. Bu yüzden, bu tür depresif düşüncelerle başa çıkmanın en önemli yolu duygularımızı ve düşüncelerimizi paylaşmaktır. Duygu ve düşünceler gerektiği şekilde ele alınmadığında, içimizde katlanarak büyür ve bizleri etkisi altına alır. Unutmayın ki acılar ve üzüntüler paylaştıkça azalır, mutluluklar paylaştıkça çoğalır. :)