Duygusal Vampirler: Narsistler
Yazar Ebru Özer • Aile Danışmanı • 11 Kasım 2019 • Yorumlar:
Yazıma narsisizmin kelime anlamını anlatan mitelojik hikayeyle başlamak istemedim. Zira azıcık okuyan bu hikayeyi bilir. Aslında narsizmin kelime anlamı değil hepimizi nasıl ve ne kadar etkilediği daha önemli bir durum.Bir narsisiti tanımak o kadar da zor değil. Günlük hayatta karşımıza çıkan tipler. Önce bir tanım yapmak lazım nedir narsisist kişilik bozukluğu yalın ve anlaşılır haliyle insanın kendini “bir şey “ zannetmesi halidir. Kendini beğenme başkalarını yetersiz görme hastalığı olarak da tanımlayabiliriz.
Toplumlarda görülme oranı %1 dir. Fakat yüzde bir hiç de azımsanacak bir rakam değildir. Bana kalırsa kişi başına düşen narsist sayısı her geçen gün artmakta. Bu tip bir kişilik patolojisinin temelleri elbette çocuklukta atılıyor. Bu insanlar empati yapamazlar yani kendini sizin yerinize koyup sizin haleti ruhiyenizi anlamalarına imkan yoktur. En çok zorlandıkları durum budur. Narsisit kişiler kırılgandırlar asla eleştiriye tahammül edemezler. Kimseye bağlanamazlar sadakat vefa gibi sözcükler onların semtlerine bile uğramazlar. Narsizim insan yaşamını sürdürebilmesi için gereklidir fakat makul ölçülerde… Sizce de ölçüyü kaçırmış çok insan yok mu?
Narsizmin çok özel bir türü de Roma Sezarları , dünyaca ünlü diktatörler ve firavunlar yetiştiren güçlü kişilik örgütlenmeleridir. Varlıklarının , güçlerinin sınırı yokmuş gibi davranmaya çalışırlar.Dış dünya da kendilerini “ ben “ olarak algılayamadıklarından sahte kendiliklerini şişirmek için bir sürü yol ararlar. Genelde üstün olma ,hükmetme insanların ölümüne ya da kalımına yönelik kritik kararları kendilerinin verdiği bir sahnede olmayı çok severler. Bu insanlar çok başarılı da olabilirler.kitleleri arkasından sürükleyecek karizması da olabilir..Kendilerini başkalarının yerine koyamaz ve başkalarını anlayamazlar . Sanki her şey sadece onlara hizmet ediyordur. Başkalarının fikirleri kendi amaçlarına hizmet ediyorsa vardır , aksi halde karşıt fikirlere tahammül edemez.Kendilerinin hedefleri ki bu hedefler gerçekle bağdaşmayabilir kendi planlarına uygun ,maddi ve manevi kazanç sağlayabilecek yapıda değilse öfkelerine hakim olamazlar saldırganlaşabilirler.
Neden son dönemlerde bu patolojinin görülme olasılığı yükseldi?
Bireyci bakış açısı narsizmi körüklüyor. Ne olursa olsun ben çok kazanmalıyım her durumda ve şartta benim olmalı hipnozu ( buna hipnoz diyorum çünkü toplum kolektifini işlemiş veziyette)her durumda çalışan “BEN “ kavramı …
İşte toplumlar bu karşı konulmaz ben kavramıyla çığ gibi büyüyor. Peki bunun önüne nasıl geçebiliriz. Çocuklarımızdan başlayarak ….Çocuk yetiştirirken de yapılmaması gereken şeyleri bi zahmet öğrenerek . O;nlara bazen kaybetmenin de bir erdem olduğunu öğreterek . Bağlanmaları için güvenli ortamlar yaratarak. Şimdi kantarın topuzunu kaçıran ebeveynler de türedi. Çocuklarını ne olursa olsun överek çocuğu potansiyel bir narsisit yapıyorlar . Çocukları yeri ve zamanı geldiğinde hareketinin sorumluluğunu almasını ve kendi duygularını ifade etmesi için fırsatlar vermek gerek. Bu çocuklar bir narsisit olduklarını bilmeden bu durumun normal olduğunu kabul edip birilerini sömürmeye devam edecekler . Bir narsist asla kendisinin bir narsist olduğunu kabul etmez. Kabul edilmeyen bir durumun bir tedavisi de mümkün olmayacaktır.
Duygusal vampirler den uzak olmanız dileğiyle…