Ergenlerde Madde Kullanımı
Yazar Melek Sarıçiçek • Psikolog • 20 Mayıs 2019 • Yorumlar:
Ergenlik dönemi çocuk olmaktan yetişkin olmaya geçilen, kimlik kazanımı yolunda rol karmaşasının yaşandığı merakın yanında kaygıyla dolu bir dönemdir. Bu dönemde çocuklar ailelerinden uzaklaşırken kendi sosyal ortamlarını kurmaya ve orada istenen kişi olmaya çabalarlar. Madde kullanımının başlangıcı çok büyük oranda bu sosyal ortamlarda olmaktadır. Araştırmalara göre ilk defa madde kullananların çoğunluğunu 18 yaşın altındaki gençler oluşturuyor. Uzmanlar, gençleri madde kullanımını denemeye iten başlıca nedenleri şöyle sıralıyorlar:
-
Merak,
-
Sosyal ortamda kabul edilme arzusu,
-
Stres,
-
Yaşamındaki duygusal zorluklar,
-
Kaçma arzusu.
Uyuşturucu maddeler beyni doğrudan etkileyerek bağımlılık oluştururlar. Bu fiziksel bağımlılığa çoğu zaman yukarıdaki faktörler eşlik eder ve birinci denemeden sonra rahatlama yaşayan genç için ikinciyi denemek kaçınılmaz hale gelir. Bağımlılık düzeyi arttıkça, uyuşturucuya ulaşamadığı dönemlerde krizler yaşamaya başlar kişi ve depresyon, kaygı bozukluğu, saldırganlık, uyku bozuklukları, yeme sorunları gibi bütün sistemini etkileyen yan sorunlar geliştirmeye başlar. Dahası, genç yaşta başlanan madde kullanımının, müdahale edilmediğinde, yetişkinlikte bir bağımlılık olarak devam etme ihtimali hayli yüksektir.
Yeşilay’ın 2016 raporuna göre Türkiye’de madde kullanımı giderek artıyor, özellikle de gençlerde. İyi yanından bakmaya çalışırsak, tedavi talebi de aynı şekilde artıyor. Dolayısıyla, tespit edildiğinde düzeltilme şansı oldukça yüksek. Raporda, madde kullanımının tespiti için şu işaretlere dikkat edilmesi gerektiği belirtiliyor;
-
Notların çok düşmesi,
-
Kanlanmış gözler,
-
Sebepsiz yere kahkahalar,
-
Çevreye olan ilgisinin azalması,
-
Özbakımında azalma,
-
Göz temasından kaçınma,
-
Sürekli olarak acıkma hali,
-
Nefesinin veya kıyafetlerinin duman kokması,
-
Sürekli olarak birşeyler gizlemesi,
-
Normalin dışında yorgunluk hali,
-
Evden kaçma.
Elbette ki bu faktörler tek başına veya birlikte, madde kullanımının kesin kanıtı olarak alınmamalılar fakat ailelerin biraz daha dikkatli olması ve çocuklarıyla iletişimlerini arttırmaları için önemli işaretler olarak görülüyorlar. Bunu anlamanın en iyi yolu çocuğunuzla doğrudan ve yakından bir iletişim içinde bulunmaktır.
Ergenlik dönemi, bir özne olarak görülme, saygı duyulma ve anlaşılma ihtiyacının en yoğun olduğu dönemlerden biridir. Çocukluktan çıkıp yetişkin olmaya çalışan birey, artık çocuk olmadığını, kendi duyguları düşünceleri olduğunu ve bir yetişkin kadar söz sahibi olduğunu göstermek ister. Fakat aileler açısından, o henüz kendi kararlarını verebilecek olgunlukta olmayan bir çocuktur çünkü fiziksel olarak öyle görünmektedir. Ergenler ile ailelerinin çatışmaları çoğunlukla buradan doğar. Bir özne olarak görülmeyen ergen, bunu sosyal ortamında göstermek için riskli davranışlarda bulunmaya meyil eder. Ailesi buna dair yasak koyduğunda da bu onun kendi kararını vermesi için bir şans gibi görülür ve o yasağı çiğneyerek, örneğin evden kaçarak, onlardan ayrı bir kişi olduğunu gösterir ailesine. Buna mahal vermemek için ailelerin yapması gereken şey çocuklarıyla anlayışa ve saygıya dayalı bir iletişim sürdürmektir. Gözünüze ne kadar küçük görünürse görünsün, çocuğunuz küçük hissetmiyor olabilir, sözlerinin ve kararlarının ciddiye alınması onun için önemli olabilir ki ergenlik dönemindeki biri için şüphesiz önemlidir. Onun duygularını, belirli bir konudaki düşüncelerini ilgiyle merak ettiğinizi göstermek, çocuğunuzun kendisini göstermek için başka ortamlar aramasının önüne geçecektir.
Bunun için geç kalınmış gibi görünen zamanlarda bile denemek önemli olabilir. Yukarıda belirtildiği gibi, madde kullanımı kadar tedavi talebi de gençler arasında artış göstermektedir. Dolayısıyla çocuğunuzun madde kullanımından şüphelendiğiniz noktada yapılabilecek en iyi şey ona destekleyici ve anlayışlı bir biçimde sormaktır. Zira sosyal destek madde kullanımı tedavisinde en önemli araçtır.
Tespit edildiğinde bunun için fiziksel ihtiyacı önlemek adına uygulanan ilaç tedavisinin yanı sıra çeşitli psikolojik tedavi teknikleri de takip edilebilir. Çocuklara kendi istekleri doğrultusunda bireysel terapi uygulanabileceği gibi aile üyelerinin tümünün dahil edildiği aile terapisi de izlenebilir. Bireysel terapide de çocuk yalnız değildir elbette, ailelere düşen rol büyüktür. Gençlere sorunlarıyla baş etmekte daha fonksiyonel teknikler bulmada yardımcı olunurken, ailelere de psiko-eğitim verilip, etkin iletişim kurma, dürüst, destekleyici ve anlayışlı bir tutumda olmaları ile ilgili veya tedavi sonrasında yeniden tekrarlanmaması için dikkat etmeleri gereken noktaların belirtildiği bir süreç izlenmektedir. Aile terapilerinde ise aile içi çatışmalar ve iletişim sorunları ile çevreden kaynaklı sorunlar doğrudan ele alınmaktadır.