Ergenlik Dönemi Değişimleri İle Gelen Kaygı Bozuklukları ve Özgüven Sorunları
Yazar Melek Sarıçiçek • Psikolog • 20 Mayıs 2019 • Yorumlar:
İnsanların gelişim dönemlerini sekiz evrede tanımlayan Erik Erikson, ergenlik dönemini kimlik kazanımına karşılık rol karmaşası olarak ifade eder. Çocukluktan yetişkinliğe geçiş süreci olarak da ifade edilen ergenlik döneminde, kişiler ayna karşısına geçerek sürekli kendilerini izlemeye ve üstlerinde kimlikler denemeye, bir özne olmaya çalışırlar. Yaşadığı görüntüsel ve hormonal değişiklikler sonucu beğenilme ihtiyacında olan ergen için, ötekilerin gözünde nasıl göründüğü belki de diğer bütün yaşlarından daha önemlidir bu dönemde. Yeni bir saç stili, yeni bir giyim tarzı, konuşma biçimi vs hepsi üstlerinde denedikleri kimliklerdir. Bunu genellikle idealize edilen bir kişinin özelliklerini üstüne alma biçiminde gerçekleştirirler. Yani o yeni saç stili tesadüfi değildir de iyi bir kimliğe sahip birinin bir özelliğidir aslında. Bu kadar imajıyla ilgili olduğu bir dönemde, imajına gelen küçük bir darbe bile kişinin özgüvenini sarsmaya yetebilir. Araştırmalara göre ergenlerin yarısından fazlası özgüven sorunlarıyla uğraşıyor. Bu sorunların sağlıklı olarak atlatılması ise büyük önem taşıyor.
Gelişim psikologları, gençlerdeki pozitif benlik değerinin, yeni şeyler denemek, kendini geliştirmek, sağlıklı riskler almak ve krizleri yönetebilmek anlamında önemli olduğunu; çocuğun yetişkin olduğu dönemde de bu durumun bağımsız ve olgun davranmak, başarılarından gurur duyabilmek ve bunun yanında başarısızlıklarını kabul edip bunların sorumluluğunu alabilmek, ve gerektiğinde herkese yardımcı olabilmekle sağlıklı bir gelecek oluşturmalarında büyük katkısı olduğunu belirtiyorlar. Hikayeye öbür taraftan bakmaya kalktığımızda ise başarısızlık, utanç veya hata yapma ihtimali olan durumlardan kaçan, okul yaşamında ve sosyal ilişkilerinde sorunlar yaşayan bir çocuk çıkıyor karşımıza. Müdahale edilmediği durumlarda düşük özgüven, çocukların, utangaç, öfkeli, üzgün ve kaygılı, düşük motivasyonlu, bedenini beğenmeyen, daha iyi hissetmek için alkol veya madde gibi riskli davranışlara yönelen biri olmalarına neden olabiliyor.
Bu dönemde yaşanan özgüven sarsıntıları ve kaygı bozukluklarında arkadaşların etkisi büyük olsa da korucuyu bir faktör olarak ailenin rolü yadsınamaz. Çocuklar kendilerini ilk olarak anne babalarının bakışından tanıdığı için, ilk özne kurulumları da onların bakışından olur. Çocuklar, anne babalarından, herkesten olduğundan daha fazla etkilenirler. Hepimiz, çoğunlukla farkında olmadan, bizi onların gözüne güzel gösteren kimliklere bürünürüz aslında. Çocuk için de çevresinden gelen tüm tepkilere karşın ailesinin ona biçtiği kimlik, bir referans olarak durmaktadır kenarda. Bu anlamda, ailelerin çocuklarının özgüvenlerinin desteklenmesinde tahmin ettiklerinden çok daha fazla etkileri vardır.
Çocuklar için özgüven genellikle onları seven ve değer veren bir aileye sahip olduklarını bilmeleri ile gelişir. Sevginin doğrunun ifade edilmesinin yaygın olmadığı toplumumuzda, çocuklar bunları dolaylı olarak anlamaya çalışıp, bunu söylemenin normal olmadığını yetişkin hayatlarında da devam ettirebiliyorlar. Yani sevginizi açıkça söylemekten çekinmeyin, çocuğunuzun buna ihtiyacı var. Ayrıca çocuklar için önemsediği konularda cesaretlendirilmek ve yaptığı işlerin övgü alması da özgüvenlerini destekleyen şeylerdir. Bunlara ek olarak çocuğunuzun özgüvenine motor gücü olabileceğiniz şu stratejileri izleyebilirsiniz:
-
Çocuğunuzla ilgili veya yaptığı bir şeyle ilgili iyi hissettiğinizde, bunu ona söyleyin. Çocuklar onlara söylediğimiz pozitif ve negatif şeyleri çok iyi saklarlar.
-
Çocuğunuz bir yeteneğini sergilediğinde veya bir konuda iyi bir iş çıkardığında onu överken cömert olun. Hiçbir zaman çok fazla övmüş olmazsınız. Ayrıca överken kullandığınız pozitif karakter özelliklerini çocuğunuzun gelecekte tamamen benimsediğini göreceksiniz.
-
Çocuğunuza kendisine dair pozitif şeyleri hatırlamasını öğretin çünkü ne düşündüğümüz nasıl hissettiğimizi ve nasıl hissettiğimiz de nasıl davrandığımızı etkiler.
-
Çocuğunuza karar verebilmeyi öğretin ve karar vermesi gereken anlarda verdiği iyi bir kararı hatırlamasını öğütleyin.
-
Çocuğunuzla kaliteli zaman geçirmeye çalışın; aktif şekilde dinleyin onu, yeni şeyler öğrenmesine ve hedeflerine doğru yürümesine yardımcı olun.
Bunların tümünde ortak olan şey çocuğunuza sizin desteğinizle kendi ayakları üzerinde yürümesini öğretmenizdir. Ergenlik dönemindeki çocuğunuz için özellikle aktif zaman geçirmek ve onu dinlemek önemli olacaktır. Unutmamanız gereken şey şudur ki gençlerdeki özgüven sık iniş-çıkışlarla gelişir. Bunları yapmanıza karşın çocuğunuz bir anda pozitif özgüven işaretleri göstermeye başlamadıysa, bu, yanlış bir şeyler yaptığınız anlamına gelmez, yalnızca biraz zamana ihtiyacı var anlamına gelecektir.
Bunların yanında ailelerin kaçınmaları gereken bazı davranışlar da bulunmaktadır. Çocuğumuz her zaman bizim hoşlandığımız biçimde davranmayabilir ve biz onun bazı davranışlarını değiştirmeye çalışıyor olabiliriz. Böyle durumlarda;
-
Çocuğunuza karşı sert veya negatif bir dil kullanarak onu duygusal olarak cezalandırma yoluna gitmek yerine, o davranışı yerine yapabileceği bir alternatifi belirtmek ve onun fikrini de alarak üstüne konuşmak,
-
Sinirinizi kontrol ederek özellikle başkalarının da olduğu ortamlarda çocuğunuza bağırmamak (özellikle ergenlik dönemindeki çocuğunuz için bu utanç kaynağı olacaktır, ve sizden tamamen uzaklaşmasına neden olabilir),
-
Aşağılama biçimini alan eleştirilerden uzak durmak,
-
Çocuğunuzu tek başına hissettirecek konuşmalardan kaçınmak (örneğin isteğimizin dışında davrandığında ‘Ne yaparsan yap’ gibi bir söylem içine girmek),
-
Onları görmezden gelmemek,
-
Başkalarıyla -özellikle de diğer kardeşlerle- kıyaslamamak önemlidir. Her çocuk özeldir ailesi için fakat o bunu ancak ailesinin aktarımıyla öğrenebilir. Bu yüzden öyle olduğunu hissettirin.