Erteleme Davranışı
Yazar Ebru Özer • Aile Danışmanı • 25 Şubat 2021 • Yorumlar:
Zamanın iyi kullanılması gerekliliği dakikliğin günümüz ortamında oldukça önemli bir değer olması öte yandan pek çok insanın görevlerinin yada yapmak istedikleri işlerini istemeyerek ertelemek ve sonrasında biriken iş yükünün altında hiç bir şeye yetişememenin verdiği zorlanmayla başa çıkmak zorunda kalmakta ve zaten pek de iyi olmayan duygu durumlarını bozmaktadır.
Araştırmalar üniversite öğrencilerinin en az%50-70 ‘inin akademik erteleme sorununa sahip oldukları gösterilmiştir.(Gallagher ve ark.,1992) Herkes için erteleme davranışının sebepleri farklı olabilir. Ağırlıklı olarak erteleme davranışı başarı-başarısızlık korkusu ve özsaygının düzenlenmesi gibi duygu durum düzenlemelerinin zorlukları ile ilgili olduğu gözlenmiştir. Ellis ve Kaunas (1977) Ertelemeyi Yenme kitabında erteleme davranışının nedeni olarak kişilerin sahip olduğu bazı temel inançlardan bahsetmişlerdir. Kişi iyi bir performans sergilemek zorunda hissettiği eğer bunu yapamazsa yeterince iyi ve değerli olmadığına dair temel inancıdır. Bu sebeple yapacağı işi erteleyerek yada yapmayarak başarısız olmaya tercih etmesi hiç bir şey yapmayınca başarısız olma ihtimalimde kalkıyor ortadan. Başka bir etken de yapılacak işlerin kolay olması gerektiğine olan inanç ve işlerin zor olmasına tahammül edememek . Sonuç olarak uzun vadeli hedeflere ulaşmak için yaşanan kısa süreli engellenme hisleriyle başa çıkamamak. Bir başka tartışılması gereken konu da başarılar arttıkça başarısız olma ihtimali çok daha korkunç bir hale gelmes ide olabiliyor. Kişi başarısızlığı hissetmemek için işin en başından ilk adımı sürekli öteleyebiliyor.En son olarak bir başarının ardından bir ceza ile eşleştirilirse kişi bu durumu erteleyerek başarılı olmaktan kendini uzak tutabiliyor. Tüm bunlar tabi ki kırılgan kendilik değeriyle oldukça bağlantılı görünüyor. Kişi kırılgan kendilik değerini korumak için bir strateji olarak kullanıyor. Erteleyen kişi işlerini son dakikaya bırakıp iyi bir iş çıkarma olasılığını azaltarak kendine bir bahene yaratabiliyor, böylece kendi kapasitesinin ölçülmesine de izin vermiyor. Aynı zamanda bu kapasiteyi kendisinin de kabul etmesi gerektiğinden zamansızlıktan dem vurarak bu yüzleşmeden kendini uzaklaştırmış oluyor. Bazı durumlarda ise kendi başarısının diğer insanları kötü hissettireceğinden endişelenip işlerini erteleyerek performansını düşürüp ve böylece hissettiği suçluluk hissinde de uzaklaşmış oluyor.Erteleyen kişi çok fazla dikkat çekmeyerek insanların olumsuz hislerini yada hasetlerini üzerine çekmemekte çok farklı kullanılan içsel dinamikler olabiliyor.
Burada patolojik narsizm ve narsizm deyince aklımıza ilk gelen isim Kohut’tan bahsetmeden geçemeyeceğim. Kohut psikanalizde, narsisistik gelişim kuramını farklı bir şekilde ele almış merkeze kendilik kavramını almıştır.Ona göre bebeğin libidosunun tamamen bebeğin kendiliği üzerinde bulunduğu birincil narsizm durumu ,bakım verenlerle yaşanan gerçek hayattaki engellemeler sebebiyle yavaş yavaş kırılmaya başlar (Kohut,1966)bunun nedeni bakım verenlerin bebeğin ihtiyaçlarını kaçınılmaz olarak mükemmel bir şekilde karşılayamamasıdır.Bebek bununla başa çıkmak için narsistik yatırımın bir kısmını dışarıda bir kısmının kendiliğinde tutmaya devam eder…Narsistik gelişim ülküleştirilmiş ebeveyn imajından ve büyüklenmeci teşhirciliğin arkaik hallerinden daha olgun hallere dönüştürülmelidir. Kohut bireylerin kendilik bütünlüğünü canlılığını ve ahengini sürdürebilmeleri için temel olarak iki ihtiyaç tespit etmiştir. Bunlardan ilki kişilerin büyüklenmeci teşhirci kendiliklerinin görülmesini istemeleridir kişi bu ihtiyacının karşılanması ile özsaygısını düzenleyebilir gerçekçi hırsların peşinden koşabilir.Diğer ihtiyaç ise kişinin tüm güçlü ,sakin ,bile ve cesur bir nesne ile kaynaşma deneyimi yaşayabilmesi ve kişinin duygularını dürtülerini kontrol edebilmeyi öğrenmesi gerekmektedir.Kohut psikopatolaojik durumları dürtü- savunma- çatışma süreçleri ile açıklamak yerine gelişimsel duraklama ve psikolojik işlevlerin eksikliği ile açıklamaktadır.Normal gelişimde kişi hayatını sürdürürken değerleri doğrultusunda sahip olduğu gerçekçi hedefleri doğuştan getirdiği veya sonradan öğrenip geliştirdiği becerileri kullanarak yaşama zevki veren doğasını açığa çıkarır.
Gelişimsel duraklamanın yaşandığı durumlarda ise eylemlerini yönlendiren davranışlar edinmekte zorlanır.Hedefleri gerçekleştirmesi mümkün olmayan büyüklenmeci fantezilere takılıp kalmış ve dış dünyadan yetenek ve beceri edinmekte zorlanır.Bu psikoterapi sırasında geçmişteki kendilik nesneleriyle yaşanan kötü deneyimler sonucunda karşılanmayan kendilik nesnesi ihtiyaçları teapiste yönelik ortaya çıkar.Terapistin görevi bu ihtiyaçları empatik bir şekilde anlamaya çalışmak ve bu ihtiyaçları yorumlamak olacaktır.
Erteme ve öteleme davranışının altında yatan nedenlerin çok çeşitli olması bu durumun basit bir motivasyon kaybıyla mı ilgili olup olmadığının araştırılması da elbette kişiye özgü olacaktır.Kişinin sınava yada performans değerlendirmesine açık olmayışının araştırılması çok daha derinlerde erken çocukluğunuzdaki örseleyici tutumlara kadar gidebilen bir süreç olduğunu belirtmek faydalı olur.