Evlilikte Cinsellik ve İletişimin Önemi
Yazar Gönül Öztürk • Psikolog • 17 Ocak 2018 • Yorumlar:
Kişinin sosyal açıdan gelişmesi için önemli bir etkiye sahip olan evliliğin çok farklı tanımları dikkati çekmektedir. Evliliği bireylerin mutluluğunu sağlayan ve kişiliklerinin gelişmesinde önemli rol oynayan bir birim olarak tanımlamaktadır (Glenn,1991).
Sağlıklı ailelerdeki çiftlerin uyumlu ve doyum sağlayıcı evliliklerinin olduğunu belirterek, eşler arasındaki etkili iletişimin, destek ve onayın, aile ile ilgili görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinin, çocuklarla ilgilenebilmenin, karşılıklı saygı ve değer vermenin, boş zamanları birlikte paylaşmanın, problemlere birlikte göğüs germenin, eşlerin aileye ekonomik anlamda katkıda bulunmasının ve bir meslek sahibi olmalarının evlilikteki psikolojik doyumu etkilediğini vurgulamaktadır (Terry ve Kottman,1995).
Evlilik Kavramı
Evlilik ve aile olgusu her ne kadar tarih içinde ve bir toplumdan diğerine farklı anlamlar taşıyabilmekte ise de, içinde neredeyse evrensel sayılabilecek bazı gelişimsel olayların yaşandığı bir birimi ifade eder. Bu sosyal üniteyi oluşturan bireylerin birbirlerine olan güçlü bağlılıkları ve sadakatleri uzun yıllar sürmesi beklenir (Gülerce, 1996).
Glenn (1991), evliliği bireylerin mutluluğunu sağlayan ve kişiliklerinin gelişmesinde önemli rol oynayan bir birim olarak tanımlamaktadır.
Rhoden (2003), evlilik niteliğinin çok boyutlu bir kavram olduğunu, evlilikte mutluluğun evlilik tatmini ve eşler arası uyum olarak kavramsallaştırıldığını belirtmektedir.
Evlilik kurumu temel üç motivasyona dayanır :
Biyolojik Motivasyon: Uzun süreli beraber yaşama ve kendi cinsinden nesiller üretme arzusu , karşı cins ile ilişki hazzı , beraberliği ve kendini koruma arzusudur.
Psikolojik Motivasyon : Arzu duyduğu karşı cins tarafından beğenilme , sevilme , sevme , seçilme , kendi çocukları ile beraberliğin sürekli oluşundan duyulan güven ve hazdır .
Sosyal Motivasyon : Toplumun beklentilerine , yasalarına uyarak yaşamanın verdiği rahatlık , toplumda kabul edilen değerlere uyumla kazanılan saygınlık hazzı ve güvendir(Boran, 2003)
Cinsellik Kavramı
Lawrence & Byers’ın (1995) tanımına göre cinsel tatmin, “kişinin cinsel ilişkisine ilişkin pozitif ve negatif duygu algılarının bütününü öznel açıdan değerlendirerek oluşturduğu duygusal yanıt.”(Cetad,2006/3).
Cinsellik denince ilk akla gelen iki kişinin sevişmesidir, oysa cinsellik çok boyutludur. Dünya Sağlık Örgütü'nün Cinsel Sağlık tanımı; "Cinsellik, fiziksel, duygusal, entelektüel ve sosyal yönlerin kişiliği, iletişimi ve aşkı zenginleştirici etkilerinin bileşiminden oluşur. Herkesin cinsel bilgilere ulaşma ve cinsel ilişkiyi zevk için ya da üreme amacıyla yaşama hakkı vardır. Cinsel bir varlık olarak insanın sadece bedensel değil; duygusal, düşünsel ve toplumsal bütünlüğünü sağlayan, kişilik gelişimi, iletişim ve sevginin paylaşımını olumlu yönde zenginleştiren ve arttıran sağlıklılık halidir".
Cinsellik söz konusu olduğunda, akla gelen ilk kelimeler; haz, arzu, üreme, aşk ve yakınlıktır. Cinsellik insanların değerleri, tutumları, davranışları, fiziksel görünümleri, inanışları, duyguları, kişilikleri, sevdikleri ve sevmedikleri şeyler ve içinde yaşadıkları toplumlara göre şekillenir. Cinsellik doğum öncesi başlayıp ömür boyu devam eder, kültürel ve ahlaki faktörlerden etkilenir. Üremeyi, cinsel zevk almayı ve zevk vermeyi içerir. Cinsellik temelde duyuya dayalı bir deneyimdir ve yalnızca cinsel organları değil, tüm bedeni ve aklı içerir. Cinsellik, erkeklik ve dişilik ile ilgili duygusal tepkileri oluşturarak türe özel davranışları belirler. Cinsiyetle ilişkili bu davranışsal tepkiler daha sonra kültürel miras, toplumsal kalıplar ve medyadan kaynaklanan imajlarla biçimlenir. Kültürel miras, dinsel inançların ve geleneksel değerlerin toplamıdır. Toplumsal kalıplar ise bireyin biyolojik ve duygusal gereksinimleri ile toplumda var olan kültürel kalıpların uzlaşmasının ürünüdür. Bu uzlaşma toplumdan topluma ve zaman içinde değişiklik gösterdiğinden sürekli devinim halindedir. Bu anlamda, içinde toplumsal öğeleri de barındıran, kapsamlı bir cinsellik, cinsiyetten daha kapsamlı bir kavramdır(Cetad, 2007).
Kişilerarasındaki özel bir ilişki olan cinsellik, bireyin kişiliğinin her yönü ile ilişkilidir. Cinselliğin yaşanması, birey olmak, bağımsızlık, kendini partnerine teslim edebilmek, partnerin benzer yaşantılarına katılabilmek, bütün olmak, tek basına yeniden bütünlenmek, diğerinin bütünleşmesine katkıda bulunmak, anlamlarına geldiğinden; bireyin benlik kavramı, cinsel anlamda kendisinin ve partnerinin, sergiledikleri rollerini nasıl algıladığını anlamada, cinselliğin yaşanmasında ve ortaya çıkan bozuklukların değerlendirilmesinde önemli rol oynar(Aydın, 1998).
İletişim Kavramı
İletişimin birçok tanımı bulunmakla birlikte, tanımların vurgulamış olduğu ortak noktalar ve ulaşılan genellemelerden yola çıkılarak kişilerarası iletişim; en az iki insanın karşılıklı olarak bilgi, duygu, düşünce ve yaşantılarını belirli yollarla paylaştıkları psiko-sosyal bir süreç olarak tanımlanabilir(Kaya, 2015)
Cüceloğlu, iletişimi şöyle açıklamıştır: “Genel olarak insanlar arasındaki duygu ve düşünce alışverişidir” (Cüceloğlu, 1997).
İletişim Becerisi
İletişim becerileri, pek çok beceri için temel oluşturmakta ve sözel olan ve sözel olmayan mesajlara duyarlılık, etkili olarak dinleme ve etkili olarak tepki verme biçiminde özetlenebilmektedir (Korkut, 2004).
Özer’e göre iletişim becerisi, kişiden, karşı karşıya kaldığı olayla ilgili, olası bakış açılarını ve tanımlamaları araştırmayı, soruşturmayı ve bütünleştirmeyi içerir. Bu beceriyi kazanmış birisi, kendisine yöneltilen bir uyarı, eleştiri veya şikâyet karşısında, tek açı yerine çok açıdan anlam verme yeteneğine sahip olabilecektir (Özer, 2006).
Evlilikte İletişim
Ponzetti ve Long (1989), eşler arasında iyi bir iletişimin olmasını sağlıklı bir evlilik yordayıcısı olarak görmektedir. Ayrıca etkili iletişimin, ortak ilgilerin, problem çözme kapasitesinin, değişime uyum, ortak sorumluluk alma ve sorumlulukları paylaşma, birlikte eğlenebilme yeteneğinin olması gibi faktörleri de sağlıklı ve doyum sağlayan çiftlerin özellikleri olarak ifade etmektedir.
(Gottman,1990), kişilerarası iletişimde özellikle olumsuz duyguların aktarılmasının eşler arasındaki doyumu negatif yönde etkilediğini vurgulayarak üç önemli unsur üzerinde durmaktadır:
1) Evliliklerinde doyum sağlayamayan çiftlerin, doyum sağlayan çiftlere oranla aralarında daha fazla olumsuz duygu yaşadıklarını belirtmektedir.
2) Evliliklerinden doyum alamayan çiftlerin birbirlerine çok fazla olumsuz tepki verdiklerini belirtmektedir.
3) Doyum sağlayan çiftlerin ilişkileri doyum sağlayamayan çiftlere oranla daha az yapılandırılmıştır (Akt: Çelik, 2006)