Güvende Olma, Sevilme ve Değerli Olma İhtiyaçları
Yazar Erdal Usluer • Psikolog • 31 Ocak 2020 • Yorumlar:
Bir çocuğun üç psikolojik ihtiyacının karşılanma durumu, çocuğun yaşamı boyunca psikolojik travmalara karşı dayanıklılığını belirleyecektir. İnsanlar aynı olaylar karşısında farklı etkilenirler ve farklı tepkiler gösterirler. Bu farklılığın en temel nedeni kişilerin psikoimmün (Psikolojik Sağlamlılık) sistemlerinin farklı olmasıdır. Birazdan sözünü edeceğimiz bu üç psikolojik ihtiyaç psikoimmün sistemin yapı taşlarını oluşturan temel unsurlardır.
-
Dünya Güvenli Bir Yerdir İnanç İhtiyacı:
Anne karnı, çocuk için dünyanın en güvenli yeridir. Döllenme sonucunda oluşan zigot, hemen anne karnında kendisine yuva olacak plasentayı oluşturur. Plasenta, çocuğun anne karnındaki yolculuğu buyunca onu fiziksel, kimyasal ve psikolojik zararlardan koruyan, onu besleyen ve tüm ihtiyaçlarını gideren adeta yuvası olacaktır. Burada çocuk çok rahat ve kendini güvende hisseder. Çocuk doğarak bu korunaklı ortamdan her tarafı açık ve korumasız dünyaya gelir. Dünyanın da korunaklı ve güvenli bir yer olduğuna inanır. Ancak kavga eden anne-baba, ne zaman ne yapacağı belli olmayan ebeveynler, istek ve ihtiyaçlarına duyarsız bir annenin varlığı, çocuğun “Dünya Güvenli Bir Yerdir” inancını temelden sarsar. Kaygı bozukluklarından birine sahip olan kişiler genellikle geçmişleri ile ilgili şu ifadelerle anılarını anlatırlar;
-
Annem-babam yine kavga edecekler diye ödüm patlardı.
-
Babam eve geldiğinde saklanacak yer arardık.
-
Evde her an bir şey olacakmış diye yüreğim pırpır ederdi.
-
Hiçbir zaman evde kendimi güvende hissedemezdim.
-
Bizim ev bir savaş alanıydı.
Buna benzer ifadeler daha çoğaltılabilir.
-
Seviliyorum İnanç İhtiyacı:
İnsanın en temel ihtiyaçlarından birisidir sevmek ve sevilmek. İnsan sevilmeyi öğrenmeden sevmeyi öğrenemez. İnsan, önce sevildiğini hissedecek, sevilme ihtiyacı koşulsuz ve şartsız karşılanacak ki sevmeyi de öğrenebilsin. Genellikle biz sevildiğimiz şekilde severiz. Eğer “şunu yapmazsam annem beni sevmez”, “bunu yaparsam babam beni sever” gibi inançlarımız olmuş ise sevgi almamız bir şarta bağlanmıştır. Oysa bir çocuk ne olursa olsun, hiçbir şart olmadan annem-babam beni sever inancını taşıması gerekir. Şartlı sevilmiş olan kişi başkalarını da şartlı sevecektir. Şartlı sevgi, samimiyetsizliği getirir ve bağlanma sorunlarına yol açar.
-
Değerliyim İnanç İhtiyacı:
Özellikle çift olarak psikoterapiye başvuran kişilerin dile getirdiği en önemli sorunlardan birisi, “eşim bana değer vermiyor” şeklinde oluyor. Çocukluğunda değerli olduğunu hissetmeyen birisinde “değersizlik” inancı oluşur ve bu kişiye ileriki yıllarda değer verilse bile bunu fark etmez. Değersizlik inancı oluşan bir kişiye değer verme davranış ve tavrı gösterilse, sözel olarak ifade edilse bile yanlış yorumlayacaktır. Çünkü onda oluşan filtreler algı bozukluğuna neden olmuştur.
Ben değerliyim inancı anne ve babanın çocuğuna değerli hissettirmesi ile mümkün olur. Değer verme, tavır, davranış ve sözlerle kişinin kıymetli olduğunu göstermektir.
İnsanlar her gün çeşitli zorluklarla karşılaşırlar, bazıları etkili başa çıkma stratejileri ile bu zorlukları aşarlar ve yaşamlarına devam ederler. Bazıları ise zorluklar karşısında travmatize olup, yaşamları kesintiye uğrar. Bu travmaların sayısı arttıkça günlük işlevsellikleri azalır ve çeşitli psikolojik rahatsızlıklara ilişkin semptomlar çıkmaya başlar. Etkili başa çıkma stratejisi geliştirme kapasitesi yukarıda sayılan üç psikolojik ihtiyacın karşılanma oranı ile doğru orantılıdır. Diğer bir ifade ile bir insan kendini güvende hissediyorsa, sevildiğine ve değerli olduğuna inanıyorsa karşılaştığı zorluklarla kolayca başa çıkabilir.
Üç psikolojik ihtiyacın çocukluk yıllarında karşılanmaması durumunda insanlar umutsuz olmamalıdır. Çünkü kendi kişisel tarihini yeniden yazabilme kapasitesi sadece doğada insanoğluna aittir. Kişisel tarihini yazma bazen kişinin kendisi tarafından başarılırken bazen de etkili bir terapi süreci ile olabilir.