Hayatın Dönemleri
Yazar Zeynep Pınar • Psikiyatrist • 7 Ocak 2016 • Yorumlar:
1.Dönem: Temel güven yerine güvensizlik gelişimi daha bebeklikte başlar. Temel gereksinimleri zamanında karşılanmayan bebek ve çocuklarda oluşur. Borderline kişilik bozukluğunda paranoid, çekingen kişilik bozukluğunda sık görülür.
2.Dönemde, özerklik karşısında utanma ve kuşku duyma, özgüveni düşük çocuklar, girişkenliklerini yitirirler
3.Dönemde, girişimcilik karşısına suçlanma
4.Dönemde, çalışma ve yapıcılık karşısında aşağılık duygusu
5.Dönemde kimlik oluşumu karşısında kimlik karmaşası
Bağımlı ve çekingen k.b. olanlar başkalarının kendileri ile ilgili görüşlerini aşırı önemserler.
6.Dönemde yakınlaşma karşısında soyutlanma
7.Dönemde üretkenliğin karşısında yalnızca kendiyle ilgilenme
8.Dönemde benlik bütünlüğü karşısında umutsuzluk çaresizlik ve sevilmezlik en sık görülen kök inançlarıdr. Kökleşmiş yerleşik düşüncesine göre danışan, bu görüşünü doğrulayan bilgileri işlemeye başlar. Kanıt araştırma çalışmasında danışan, kök inançlarını destekleyen pek çok delil sunabilir bize (sevilmiyorum sevilmeyeceğim kök inancına sahip bir erkek son 1-2 sevgilisi tarafından terkedilmişse)
Bu yerleşik düşüncelerine aykırı kanıtlar bulmalarına (daha önce iyi giden ilişkileri gibi) ileride başarılı olabilmeleri için aynı hataları tekrarlamayıp yeni tutum geliştirmelerine destek olmak gerekir. Örneğin: sırf esmer annesini hatırlatıyor diye esmer kadınları evlenilesi bulması veya “kendine güvenli kadın” diye yola çıktıklarının aslında “kendini bilmez kadın” çıkmaları… ve aynı hatayı tekrarlamamak için içgörü sahibi olmasının desteklenmesi.
SORUN ÇÖZME TERAPİSİ
Sorun çözmeye olumsuz yaklaşan kişiler:
Soruna neden oldukları için kendini suçlamaya yönelmişlerdir
Soruna, saldıran veya kaçan bir yapıları vardır
Sorunu çözemem diye düşünürler, başkalarından yardım istemezler
Yeterli biri, bunu çözer diye düşünürler.
Sorun çözmeye olumlu kişiler:
Bu kişiler sorunları olağan ve sıradan görürler kendilerini suçlamazlar
Kendileri soruna yol açmışlarsa her konuda yetkin olamayacaklarını düşünürler
Sorunu kendilerini geliştirmek için yeni bir fırsat olarak görürler
Sorunların çözümü olduğuna inanırlar
Sorunu çözmenin çaba ve zaman istediğini bilirler
SORUN ÇÖZME FORMÜLÜ
Tutum; olumlu ve iyimser olarak “çözerim”
TANIMLAMA; bütün veri ve engelleri tanımlama
Seçenekler bulma
Öngörme= en iyi seçeneği seçmek
Deneme
TUTUM
Umutsuzluk duygusu, yolun sonunda ki ışığı görmemizi engeller.
“Ne düşündüğümüz, çoğu zaman ne hissettiğimizi etkiler”
Rüzgarı yönlendiremeyiz ama yelkenleri yönlendirebiliriz,
Bütün insanlar gibi bende yanlış yapabilirim,denmeli.
Olumsuz düşünceler içinde olduğumuz her an, bizi yaşamımızın olumlu alanlarından uzaklaştırır.
Kötü ilişki için iki kişiye ihtiyaç vardır, çözümün bir parçası olabilmeniz için gayret etmelisiniz.
Sorunlar, öğrenme sürecinde üstesinden gelinmesi gereken engellerdir. İnsanlar zorluklar karşısında kendilerini geliştirirler.
Gerçekci amaçlar belirleme
İyi tanımlanmış bir sorun yarı yarıya çözülmüş demektir
Gerçekleri, varsayımlardan ayırt etme
Yalnızca bir takım gerçeklere odaklanıyor, diğerlerini görmezden geliyoruz
Aşırı genelleriz
Korkunçlaştırırız
Kendimizi suçlarız
Beklentiler çok yüksek olursa çökkünlük kolay gelişir. Sorunu, parçalara bölüp adım adım çözmeliyiz.
KABULLENME ve GİRİŞKENLİK TERAPİSİ
“Sunulanı almak” demektir, katlanmak, boyun eğmek değil. Girişkenlikte ise “şimdi ve burada” kuralı uygulanmalı. Geçmişteki olumlu yada olumsuz olay ve kişileri geride bırakıp, yeni olay ve kişiye odaklanmak ve diyaloğa geçmek gereklidir. Danışanlara olayı sadece tanımlamaları, yorumlamamaları öğretilir. Eski bir hikaye ile örneklendirmeyin “tarihte imparatorluklar döneminde, yaşlı bir köylünün doru atına zengin biri, çok para verip almak istemiş, vermemiş. Bir gün, atı kaybolmuş. Köylüler “vah vah vah hem parasız, hem atsız kaldın çok talihsizsin” demişler. Adam “gerçek sadece atın kaybolduğu, benim talihimle ilgisi yok” demiş. Bir müddet sonra kaybolan at 3-4 tane yaban tayla çıkagelmiş, bu seferde köylüler “çok talihlisiniz” demişler. Adam “gerçek, atın yavruları oldu” demiş. Tayları eğitmeye çalışan oğlu, hayvanın sırtından düşüp bacağını kırmış. Köylüler “vah vah çok talihsizsin tek oğlunun bacağı kırık, azgın taylarla ne yapacaksın” demişler. Adam “gerçek oğlumun bacağı kırıldı ve iyileşecek” demiş. Savaş patlamış, padişahın adamları köylerden at ve delikanlı toplamaya çıkmışlar. Büyüyüp genç ata dönüşmüş tayları alıp doru atı yaşlı bulup bırakmışlar. Bacağı kırık oğlanı da askere almamışlar…
Danışanları hayal edip yapılandırdıkları dünyadan, yaşadıkları gerçek dünyaya yönelimlerini sağlamak lazımdır. Şuan verilecek olan bir karar “doğru” gibi görünsede “gerçeği” yansıtmayabilir çünkü gerçek dün ve yarınıda kapsar. Kral, yardımcılarına demiş ki: öyle bir yüzüğüm olsun ki; üzgünken bana sevinci hatırlatsın, sevinçli iken hüznü… bilgeler krala yüzük yaptırmış üzerinde not: BU DA GEÇER!..
Değer yargıları; tartışılır, belirlenir. Eyleme geçilerek anlamlı bir yaşam kurulabilir.
Limon sözcüğü bile ağzımızı sulandırır. Olumsuz düşüncede kendi kendini gerçekleştiren kehanet gibidir.Başarısız olacağım düşüncesine sahip olan kişi başarma gücüne sahip olamaz. Kaygı bozukluğunda ve obsesyonda düşünce gerçekmiş gibi algılanır. Düşüncenin gücüne inanılır. Oysa aklımızdan her türlü düşünce geçtiği gibi, intruziv (istenmedik, girici) düşünceler geçebilir. “Niye geçiyor, geçmemeli” denirse daha çok geçer. Bir düşünceye duygu ilave olursa o düşünce tekrarlar obsesyon oluşur. Düşüncenize inanır ve onu yok etmek için davranışta bulunursanız geçici rahatlar bu seferde davranışı tekrar eder. Duygu ve düşüncelerinizi tanımalı ve kabul etmeli, davranılarınızı akılcılıkla yönetmeliyiz.