Hipokondriyazis Hastalık Kaygısı Bozukluğu
Yazar Feyza Sümbül Akyüz • 15 Aralık 2023 • Yorumlar:
Kişinin bedeninde herhangi bir rahatsızlık olmadığı halde, sürekli bir hastalık kaygısı ve bedensel yakınmalarında eşlik ettiği bir tür bozukluk olarak tanımlanabilir.
Kişilerin daha çok ilişkisel zorlukları, yaşam içerisinde karşılaşılan problemlerle baş etmede ortaya çıkan zorluklar ve bunlara bağlı olup tüm bu sıkıntıların bedene aktarılmış ve bedensel hastalık uğraşlarına dönüştürülmüş olması şeklinde karşımıza çıkabilir.
Kişilerin doktora görünmesi sonucunda ve yapılan muayenelerde herhangi bir bozukluğa rastlanmaz.
Fakat bu yoğun kaygıya bağlı olarak çarpıntı, üşüme, terleme, ellerde uyuşmalar, soluk almada güçlük gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Aynı zamanda olası depresif özellikler varlığında ise kişilerde çabuk yorulma, istekte azalma ve uyku bozuklukları gibi belirtilerde görülebilir.
Bu durumun tanı kriterleri ise:
Kişinin ağır bir hastalığı olduğunu ya da olacağını düşünüp durması.
Bedensel belirtilerin olmaması ya da varsa bile ağır olmaması.
Başka bir hastalık durumu varsa ya da bir hastalık durumu çıkma olasılığı yüksekse (örn. güçlü bir aile öyküsü varsa) bu konuda aşırı düşünüp durması.
Sağlıkla ilgili yüksek düzeyde bir kaygının olması ve kişisel sağlık durumuyla ilgili kolaylıkla korkuya kapılması.
Sağlıkla ilgili davranışlarında aşırılıklar görünmesi (örn: vücudu tarama) ya da uygunsuz bir kaçınma göstermesi (örn. doktora gitmekten ve hastanelerden kaçınır.)
Hastalıkla uğraşıp durma süresi en az altı aydır, ancak korkulan özgül hastalık bu süre içinde değişebilir.
Bu kişiler tanı konulmamış bir hastalıkları olduğunu düşünürler ve aksine ikna edilemezler.
Erken=Kadın görün sıklığı eşittir.
İleri yaş > Gençler
Yatırıldığı akıl hastanesinde ölü olduğuna inanan, bu nedenle de yemek yemeyen ve hiç bir yaşamsal faaliyetlere katılmayan bir akıl hastası, tüm uzman psikiyatristlerce girişilen her çabaya rağmen, ölü olmadığı konusunda bir türlü ikna edilememiş.
Hastanın bu kararından vazgeçmeyeceğini anlayan ve tedavisini üstlenen psikiyatristlerden biri, sonunda hastaya ölülerin kanayıp kanamayacağına dair bir soru yöneltmiş. Hasta ''tabii ki kanamaz, çünkü ölülerin tüm hayat fonksiyonları durmuştur'' demiş.
Bunun üzerine psikiyatrist, küçük bir iğne alıp hastanın parmağına batırmış. Bir müddet şaşkınlıkla parmağına bakan ve kanadığını gören hastanın tepkisi ilginçtir. ''Lanet olsun! Ölülerde kanarmış'' .
Dünyanın en zor işidir bir insanı inandığı düşüncenin yanlış olduğuna ikna etmek. Körü körüne bağlılıktır bu. Onu ölü olmadığına ikna etmeye çalışmak yerine, ölü olduğunu düşünmesine sebep olan şeyi bulup ortadan kaldırmak gerekir. Aksi takdirde bulacağınız her sebep, göstereceğiniz her delil yalnızca onun düşüncesini destekleyen bir bahane olacaktır. Bir düşünün bakalım, hangi konularda ölüyüz diye diretiyoruz? ''.
Tehlike algımız yüksekse, başımıza gelebilecek olan ihtimallere ' %100 - kesin olacakmış ' gibi bir anlam katarsak, kaygı ve korku duygularımızda beraberinde gelecektir.
Belkide bu ihtimallerin çoğu başımıza gelmeyecektir. Ama işlevsiz düşüncelerimizi sorgulamaz ve onlara körü körüne inanırsak, kaygı ve korkularımız peşimizi bırakmayacaktır. Çünkü artık otonom sinir sistemimiz devreye girdi ve tehlike alarmi çaldı demektir.
O halde olaylara nasıl bir anlam kattığını, nasıl bir düşünce/yorum geliştirdiğine dikkat et. Bunları fark edersen ve GERÇEKÇİ DÜŞÜNCELERE yer açarsan duygularınında değiştigini göreceksin .