İlişkinin Kaderini Yazmak
Yazar Erdal Usluer • Psikolog • 11 Ocak 2018 • Yorumlar:
Canlı olan her şeyin bir ömrü vardır. Bir şeyin ya da bir olgunun ömründen söz ediyorsak genellikle bir döngüyü işaret ediyoruz demektir. Herhangi bir döngü, bir müdahale yapılmaz ise başlangıç noktasına döner. Eşler arasındaki ilişki de eğer kendi haline bırakılırsa kendi döngüsünde biter ya da şekil değiştirir. Evlilikle sonuçlanan ilişkilerin döngüsünü birçok kişi tanımlamıştır. Örneğin Sosyolog Reuben Hill daha çok eşlerin çocuk sahibi olma ve çocukların hangi evrede olduklarını dikkate alarak aile yaşam döngüsünü 9 aşamada tanımlamıştır: Kuruluş, yeni anne babalar, okul öncesi, okul çağı ailesi, ergen çocuklu aile, genç yetişkinli aile, yerleştirme yeri olarak aile, ana-babalık sonrası aile, yaşlılık ailesi. Carter ve Mc Goldrick, E.G Duvall, Sorokin, Zimmerman ve Galphin, Kirkpatrick, Cowles ve Tough … Hill’in görüşüne yakın olarak aile yaşam döngülerini tanımlayan kişilerdir.
Biz bu yazıda özellikle ilişkinin romantik döngüsünden söz edeceğiz. Genellikle bir ilişki romantizmle başlar, gerçeklerle karşılaşılır, bu gerçeklere tepkiler başlar, tepkilere taraflar karşı duruşlarını gösterirler, sonra birbirini suçlamalarla devam eder. Bu aşamada iki şey olur: birincisi ilişkiyi bitirirler ikincisi ilişkilerini yeniden yapılandırma yolunu seçerler. Birçok çiftin ilişkisi yukarıdaki döngüde gerçekleşir. Diğer bir ifade ile her ilişki kendi haline bırakılırsa klasik ilişki kaderini yaşar. İlişkinizin kaderini yazmak sizin elinizdedir.
Nasıl mı? İnsan olacakları bilirse tedbir alabilir. Örneğin Ankara’dan İstanbul’a gitmek istiyorsunuz ve Bolu’da yol çalışması var. Bu yüzden eski yoldan gitmek zorundasınız. Biliyorsunuz ki eski yol daha uzun sürüyor. Belli bir saatte İstanbul’da olma zorunluluğunuz varsa bunu hesap ederek yola çıkarsınız ve zamanında zorlanmadan varmak istediğiniz yere gidebilirsiniz. Bilgi sizi güçlü kılar.
Bu örnekten de anlaşılacağı üzere, klasik bir ilişkinin sürecini öncelikle eşler olarak öğrenmelisiniz. Yukarıda açıklandığı üzere ilişkiler önce romantizmle başlar. Bu dönemde kararlara tamamen duygular hakimdir. Aşk ve bağlılık hormonu olarak bilinen oksitosin tavan yapmıştır. Bir şair romantizmi ile sevdiğiniz için dağları delme gücünü kendinizde hissedersiniz. Bu dönemde verilen kararların “aklı” yoktur. Daha sonra sizi rahatsız edecek birçok konuyu görmezden gelirsiniz. Özellikle daha önceki ilişkilerde yokluğunu hissettiğiniz ya da rahatsız olduğunuz özellikleri gördükçe sizde hayranlık uyandıracağı için rahatsızlık verecek olan özellikleri görseniz bile umurunuzda olmaz.
Romantik ilişkinin ikinci aşaması, gerçeklerle karşılaşmadır. Aşkın verdiği “körlük” azaldıkça duygularınıza, düşüncelerinize, değerlerinize ve kişilik yapınıza uygun olmayan davranışları görmeye başlarsınız ama bu aşamada da bu durum sizi rahatsız etmez. Şüphelerle birlikte rahatsızlık veren özelliklerin içinizde değişmesine dair büyük umutlar beslersiniz. Bazılarında kendinizden şüphe edersiniz. “Yok canım o kadar da olamaz” dersiniz. Şüphelerinizi test etmeye, arkadaşlarınızla paylaşmaya ve bunları netleştirmeye çalışırsınız. Bu dönemde herhangi bir karar almak son derece yanlıştır. İlişkiyi bitirme tepkisi verirseniz bu çok erken verilmiş bir karar olacaktır. Sizi bu karara getiren olaylar sadece mevcut ilişkinizdeki problemler değil, daha önceki ilişkilerinizde yaşadığınız problemleri çözümsüz olarak tanımlamanızdır.
Bu aşamadan sonra eşinizde sizi rahatsız eden davranışları nazik bir şekilde dile getirmeye başlarsınız. Karşıdaki insanın kişilik yapışana bağlı olarak üç türde davranış çıkabilir: dinleme, itiraz etme, üstüne almama. Elbette umut edilen dinleme ve sizi anlama davranışını gösterme olmalıdır. Genellikle bu davranışı gösteren çift sayısına oldukça az rastlanmaktadır.
Bundan sonra ilişkinin şiddetlendiği, kavgaların arttığı aşamaya gelinir. Bu aşamada siz rahatsızlıklarınızı bildirirsiniz hemen karşılığında sizin verdiğiniz rahatsızlıklar size bildirilir. Karşı suçlamalar ve tartışma konularını karşı tarafın üzerinden yürütme çabaları bolca sergilenir. Başlangıçtaki oksitosin hormonu ile birlikte mutluluk hormonu olarak bilinen serotonin yerlerde sürünmektedir. Bazı çare arayışları başlar, çözüm bulunamayan her çare arayışı “artık bu ilişki gitmeyecek” düşüncesini beslemeye başlar. İlişkilerin çoğu bu aşamada bitirilir. Tarafların geçmiş deneyimleri, kişilik özellikleri, sosyal çevreleri ve zorunlulukları ilişkinin düzelmesi için gösterilecek çabanın yoğunluğunu belirler.
Eğer ilişki bitirilmemişse, ilişkinin yeniden yapılandırılması gerekmektedir. İlişkinin yeniden yapılanmasının başlangıç aşaması kırgınlıklar ve küskünlüklerle başlar. Yeniden yapılanmada bir uzman desteği alınmıyorsa çiftler kendi tecrübelerine göre yollar denerler. Bazen geçici çözümler bulurlar. Örneğin bir tarafın kendisini geri çekmesi ve karşısındakine uyum sağlaması olur ki bu aslında sorunu ötelemek olur. Bazen yeni kurallar koyarlar ve hayatlarından bazı şeyleri çıkartırlar. Ya da her iki çift de kendisini geri çeker ve tatsız tuzsuz bir ilişki modeli geliştirirler. Bu durum genellikle çiftleri mutlulukları daha sonra başka şeylerde ve kişilerde arama davranışına itecektir.
Sağlıklı bir yeniden yapılandırma için eşlerin tüm sorunlarını rahatça konuşabilecekleri, kendilerini özgürce ifade edebilecekleri ve yargılanmadan dinlenebilecekleri bir atmosfer oluşturmak gerekir. Diğer bir ifade ile tarafların gerçek bir demokratik tutum geliştirmeleri gerekir. Bu aşamada profesyonel yardım ilişkinin ömrünü uzatacaktır.
Peki bu kadar zorlu süreçler var ise ilişkimizin kaderini nasıl yazacağız? Yukarıda anlatılan aşamaları ve özellikleri bilirseniz, tanımlanan her aşamada sorunun farkına varıp diğer aşamaları yaşamadan en son aşama olan “demokratik tutum geliştirme” aşamasına geçebilirsiniz. Böylece ilişkinizi demokratik bir zemine oturtabilirsiniz. Bir tarafın sadece kendi varlığını yaşadığı değil iki tarafın kendi varoluşlarını yaşayabilecekleri bir ilişki oluşturulabilir. Eğer bu bilgi ve bilince sahip değilseniz ilişkiniz genel ilişki sürecini yaşar ki biz bunu “ilişkiniz kaderini yaşar” diye adlandırıyoruz.
Sonuç olarak, ilişkinizin kaderini kendiniz yazmanız için yapacaklarınız; ilişki sürecini bilmek, kendinizin ve eşinizin davranışlarını tarafsız olarak gözlemleyebilmek ve sorun çıktığında demokratik bir atmosferde sorunlarınızı konuşup çözüm bulma becerinizi geliştirmektir. İlişki sürecinde hedef sorun çıkarmamak değil çıkan sorunları konuşabilmek ve çözebilmek olmalıdır.
İlişkinizin kaderini yazma becerisi kazanmanız dileğiyle.