İnanışlar ve Moda (Bütünün Faydasına Niyetle!)
Yazar Esra Üçüncüoğlu • 3 Temmuz 2023 • Yorumlar:
Tıp fakültesi 3. Sınıfta, detaylara bakmaya alışmış bir hocamız şöyle demişti.. Eger iyi bir doktor olursanız, içinizde inanç varsa hayret ve hayranlıkla inancınız kuvvetlenir yada ateistsinizdir. Bir doktor eğer hayret etmiyorsa doğru yere bakmamış,yada iyi eğitim almamıştır.
Yaradılışın muhteşemliği karşısında Allah’a iman edenler ancak onun büyüklüğünü idrak eder ama inanmayan “hadi canım olmaz öyle şey, olsa olsa…” diye türlü masallara inanmayı tercih ederler. Bu masallardan en büyüğü bir delinin kuyuya attığı ve 40 değil milyonlarca akıllının çıkaramadığı ve artık çıkarmak için çaba göstermeyip, kuyuyu taşla doldurduğu, insan aklı ile dalga geçen Evrim Teorisidir.
Harika belgeseller yapılıyor, öyle detay çekimler, öyle büyük kanıtlar bulunuyor, gören göz ancak Allah ne büyük diyebilir.. Fakat anlatıcı, Kur’an ın aktardığı delilleri gösterip, söyledikten sonra neredeyse ayeti kerime ile bağlanacak sözün sonunu, işte geçmişteki atalarımız diye olayı tek hücrelilere bağlayıveriyor. İşte iman bu kadar kısa sürede kaybedilir.
Arıların üzerinde çalışmış olan bir bilim adamı Karl von Frisch uçarken dansa benzeyen arı hareketlerinin,bir iletişim şekli olduğunu, bir mesaj içerdiğini, besin kaynağının yerini tarif edip bunun hakkında detaylar verdiğini, mesela bulduğu çiçeğin özelliği, hangi yönde ve ne kadar uzaklıkta olduğunu daireler çizerek, titreşerek anlattığını kanıtlamıştır. Harika buluş ve ilham verici.. bu çalışmayı Frisch in ölümünden sonra devam ettiren kim? DARWİN..
Bu iki bilim adamının da Yahudi kökenli olması ve Kur’an da şifasından ve yaratımın mucizeliğine örnek olarak gösterilen ARI ve dinin temeli olan TEFEKKÜR(düşünme, akıl yürütme) hakkında bu kadar çok ayet varken kendi akılları ile(!) bu mucizeyi incelemeye başlamaları ne büyük tesadüf(!)
Onlar küçük canlıların zekasına bakıp hayran kalırken, egoları bunu yaradan Allah ın varlığını inkar etmek için deliller ortaya sürmeye itiyor onları.. hadi onlar sağlam inançlara sahip değildi ve Müslüman değillerdi ve bu fikri attılar, bunca yıldır, bunca insan bu abuk fikri benimseyip, çocuklara anlatmayı nasıl kabullendi. Dünya bir yana, bizler Müslüman bir devlet iken, eğitim sistemimizin içine Darwin saçmalığını nasıl bir teori olarak koyabildik???
Düşünün diyor Rabbim, tefekkür, yaradılışdaki mucizelere tanıklık edip hayret ve hayranlık ile şükretme halidir. Denize, denizler altına, insanın ulaşmaya güç yetiremediği derinliklere inebiliyor, güneş sistemindeki en uzak gezegenlere uydu gönderip, sürekli büyümekte olan evrenin kanıtlarını toplayabiliyor, elektron mikroskopları ile mikro alemin de sonunun görünemediğini söylüyoruz ve şahit oluyoruz da ALLAHÜEKBER demek zor geliyorsa, bu mükemmeliğin karşısında hayret var hayranlık var ama şükrümüzü evrene(!) yolluyorsak, fırındaki hassas kek kabarmışken kapağı zamansız açmış gibi oluruz.
Yaygın bir dil var şimdilerde çok sevilen; “bütünün faydası için” , “olumlamalar” , “herşeyi serbest bırakmak”, “affetmek”.. hiç birine karşı çıkmıyorum ama bunu bizim dinimiz zaten öğretiyor, bizim Peygamberimizin hayatında bu olumlama(!) çalışmalarını, olumsuz kelime kullanmadan, kimseyi eleştirmeden , küsmeden, kin tutmadan yaşanan bir hayat örneğini görebilecekken, kestirme olduğunu düşündüğünüz uçurumdan atlamak mı daha hoş geliyor.
Zor biliyorum, Allah’ın rızası ve cennet türlü zorluklarla, cehennemde gül bahçeleri ile çevrili. Gül bahçesinin kokusu, enerjimizi yükseltti diye gül koklayarak Allah’a ulaşmayı beklemek, Fatiha suresinin frekansı yüksek diye bu frekanstaki titreşime temas etmek, ve bu yolla yükselen frekansların hep orada kalacağını umut etmek nasıl bir iş biliyormusunuz.. rüyada uçmak ve uyanırken uçurumdan düşmek..Ateşe Rabbim emretti “İbrahime serin ol” ve ateş gül bahçesine döndü, Fatihayı her namazda defalarca okuyan Mümin frekansını yüksek, kalbini mutmain tuttu..
Demem o ki.. herşeye atlamadan bi düşünün bence..