Karaciğer Nakli ve Beslenme
Yazar Sema Yıldız • Diyetisyen • 24 Mart 2021 • Yorumlar:
Karaciğer, yediklerimizi vücudunuzun kullanabileceği besin maddelerine çeviren, kan pıhtılaştırıcı faktörleri, enzimleri ve diğer proteinleri üreten, demir, vitamin ve yağlar gibi enerji kaynaklarını depolayan, vücudumuza zararlı olabilecek ilaç ve alkol gibi toksik maddeleri temizleyen en önemli organlarımızdandır.
Karaciğer kendisini yenileme özelliğine sahiptir ancak bazı durumlarda geri dönülemez şekilde zarar görür. Bu, kalıtsal anormalliklerin, aşırı alkol ve ilaç kullanımının hepatite sebep olan bulaşıcı virüslerin sonucunda oluşabilir. Karaciğerin küçülerek sertleşmesi ve üzerinde irili ufaklı lekelerin oluşmasına siroz denir. Karaciğer sirozu sarılık, ascit oluşumu, kanama, toksik atıkların birikmesi koma gibi ölümcül sonuçlara neden olabilmektedir. Bu gibi karaciğer yetmezliği yaşanan durumlarda karaciğer nakli hayat kurtarıcı bir yöntem olmaktadır.
Karaciğer nakli iki şekilde gerçekleşir; kadavradan karaciğer nakli ve canlı vericiden karaciğer nakli.
Kadavradan Karaciğer Nakli: Trafik kazası, beyin kanaması, kalp krizi gibi sebeplerle beyin ölümü gelişen kişilerin ailelerinin organlarını bağışlaması sonrası gerçekleşebilir. Yapılan incelemeler organ veren hastanın herhangi bir bulaşıcı hastalık, kanser veya karaciğer hastalığına sahip olmadığını göstermelidir. Uygun şartlarda ameliyatla alınan ve özel koruma sıvılarında korunan karaciğerin, yine bir ameliyatla alıcıya nakledilmesi ile gerçekleşir. Maalesef ülkemizde kadavradan organ bağışı son derece az olduğu için uzun bekleme listeleri vardır.
Canlı Vericili Karaciğer Nakli: Karaciğer hastalığı olan ve organ nakli ihtiyacı bulunan kişilerin akrabalarından alınan parça karaciğer ile gerçekleşen ameliyat biçimidir.
*Karaciğer bağışlamak için alt sınır 18 yaş, üst sınır 60 yaştır.
KARACİĞER NAKLİ VE BESLENME
Beslenme, transplantasyon sürecinde tedavinin ayrılmaz bir parçasıdır. Transplantasyon öncesi dönemde malnütrisyon oldukça yaygındır. Beslenme durumunun, hastalığın neden olduğu metabolik anormallikler nedeniyle geleneksel yöntemlerle değerlendirilmesi zor olsa da yapılan preop beslenme müdahaleleri transplantasyon sonrası sonuçları iyileştirmek için vazgeçilmezdir.
Transplantasyondan sonra akut iyileşme ve kronik bakım evreleri arasında tıbbi problemler farklı olduğundan, bu iki dönem arasında besin gereksinimleri ve beslenme tedavileri birbirinden farklıdır. Nakil sonrası akut dönemde beslenme tedavisi iyileşmeyi teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Nakil sonrası uzun süreli beslenme ve farmasötik tedaviler, obezite, diyabet, hiperlipidemi, hipertansiyon ve osteoporoz gibi yaygın problemlerin oluşumunu önlemeye ve tedavi etmeye yöneliktir. Beslenme hedefleri ve tedavileri, her hastanın yaşadığı spesifik komplikasyonlara göre kişiselleştirilmeli.
Beslenme Durumunu Etkileyebilecek Faktörler
Karaciğer nakli olan hastalar hayatlarının sonuna kadar tacrolimus, cyclosporine, kortikosteroid gibi immunosupresif ilaçlar kullanmak zorundadırlar. Bu ilaçların uzun dönem kullanımlarında iştah artışı, yüksek tansiyon, kan yağlarında artış, diyare, karaciğer fonksiyonlarında bozukluklar gibi yan etkiler ortaya çıkabilmektedir. Diyet planlaması yaparken bu riskleri de düşünerek planlama yapılmalıdır.
Karaciğer nakli öncesi genellikle kaybedilen kiloların yeterli ve dengeli beslenerek yerine konulması iyileşme süreci için önemli bir faktördür ancak hastalar çoğunlukla nakil sonrası yeni bir hayata başladıklarını düşünerek, bu kalori alımını çok fazla arttırırlar. Bu artış özellikle operasyon öncesi ciddi diyet kısıtlamaları olan veya ilgili gastrointestinal semptomlardan veya anoreksiden muzdarip olan hastalarda belirgindir. Yapılan çalışmalarda hastaların nakil öncesi kalori alımının ortalama 27 kcal/kg/gün’den 32 kcal/kg/gün’e çıktığı belirtilmiştir. Yağ alımında ise iki kat artış olduğu saptanmıştır.
Kullanılan immunosupresif ilaçlar iştahı ve yağ depolanmasını arttırıcı etkiye sahiptir. Modern ilaçların yan etkileri daha az olsa da beslenme durumunu etkilemektedir. Kan şekeri artışına neden olarak zaman içerisinde diyabete neden olabilirler.
Genellikle birçok hastada kullanılan immunosupresan ilaçların nefrotoksisitesine bağlı olarak kan potasyum seviyeleri artar. Bu nedenle nakil sonrası erken dönemde potasyum düzeylerini kontrol ederek, potasyum içeren gıdaların azaltılması veya düzenlenmesi oldukça önemlidir. Uzun dönemde ise bu risk ortadan kalkmaktadır.
İmmunosupresan ilaçların bir diğer etkisi de hipomagnezemidir. Hastalar genellikle magnezyum takviyesi alırlar ancak bu süreç diyare ile seyredebillir. Hastalar tahıllar, baklagiller, meyveler ve yeşil sebzeler gibi magnezyum açısından zengin gıda kaynaklarının tüketimine teşvik edilmelidir. Bu noktada bağışıklık baskılayıcı ilaç kullanan hastaların gıda kaynaklı enfeksiyonlara %15-20 oranında daha duyarlı olduğu unutulmamalı ve hastaya gıda güvenliği/gıda hijyeni konusunda eğitim verilmelidir.
Akut Dönemde Beslenme
Karaciğer nakli sonrası akut dönem beslenmenin amacı; protein yıkımını önlemek için yeterli protein ve enerji sağlanmasıdır.
Operasyon sonrası protein katabolizması arttığından dolayı hastalara 1.5-2 gr /kg protein verilmelidir.
Enerji ihtiyacını hesaplamak için indirekt kalorimetre kabı kullanılamadığı durumlarda enerji yaklaşık
25-30 kcal/kg alınabilir.
Operasyon sonrası 12 saat içinde enteral nutrisyona başlanmasının, ameliyat sonrası viral enfeksiyonları azalttığı ve daha iyi pozitif azot dengesi sağladığı gösterilmiştir. Tüp ile besleme 10-15 kcal/kg hız ile başlanıp tolerasyon durumuna göre arttırılmalıdır. Genellikle ameliyat sonrası 5.günde yutma refleksinin iyileşmesiyle oral beslenmeye başlanır. Hastalar günlük besin ihtiyaçlarını tamamen oral yol ile sağlayabilene kadar enteral nutrisyon desteği kesilmemelidir.
Uzun Dönemde Beslenme
Transplantasyon sonrası uzun dönemde genellikle kilo artışı görülür. Kullanılan ilaçlar ve hastanın kendisini daha iyi hissetmeye başlaması bu durumda etkilidir. Kilo alımının büyük kısmı ilk 6 ay içerisinde gerçekleşir. Kilo artışının devam etmesi hiperlipidemi, diyabet, obezite, hipertansiyon ve kanser oluşumuna katkıda bulunur. Bu süreçte ameliyat sonrası akut dönemde arttırılan enerji alımı normale döndürülmelidir. Steroid tedavisiyle ilgili su tutulumunu önlemek için günlük 3 gr tuz tüketiminin üstüne çıkılmamalıdır.
Beslenme planlanması hastanın spesifik durumuna, kan değerlerine ve kullandığı ilaçlara uygun olarak planlanmalıdır.