Kardeş Kıskançlığı Nasıl Önlenir?

Yazar Aliye KutPsikolog • 1 Mart 2022 • Yorumlar:

Ece 3 yaşında kardeşi ise 1,5 yaşındaydı. Ece tuvalet eğitimini sağlıklı bir şekilde tamamladığından annesi Ece’nin altını artık bezlemiyordu. Son derece sakin ve uyumlu bir çocuktu. Ancak son dönemlerde annesinin gerginliği ve babasının yorgunluğu Ece’ye daha az sevildiğini hatırlatıyordu. Birde kardeşinin doğumundan beri sürekli kardeşiyle ilgilenmeleri, Ece’nin içinde bir şeyleri harekete geçiriyor ve onu öfkelendiriyordu.

Annesi kardeşi ağlar ağlamaz uykudan uyanıyor ya da bir işle meşgulse derhal bırakıyordu. Yemek için kardeşine özel sütünden (meme) veriyor ve altını kirlettiğinde ise temizleyip bezliyordu. Hatta kimi zaman ‘Kardeşinin bezini getir misin? Kardeşinin çıngırağını verir misin?’ diyerek istemediği şeyleri yaptırıyordu. Ailesi Ece ile eskisi kadar ilgilenemese de çocuğu sevgilerinden mahrum bırakmıyor, Eceye de zaman ayırıyorlardı. Ama bu Ece’ye asla yetmiyor ve annesini tamamen kendisine istiyordu. Bu yüzden Ece artık tuvalete gitmiyor, çişini ve kakasını da altına yapıyordu. Annesi ‘’Kızım niye böyle yapıyorsun? Sen tuvalete gidebiliyorsun ki.’’ dediğinde Ece; ‘’Bende bebeğim. Temizle işte’’ diyerek annesini cezalandırmak istiyordu.

 Ece kardeşini çok kıskanıyordu. Kardeşinin oyuncaklarını kimi zaman elinden alıyor kimi zamanda kardeşi ağladığında o da ağlıyordu. Annesi çaresizliğin içindeydi ve bu durumun düzelmesi için ne yapacağını bilmez bir halde günden güne tükeniyordu. 

Çocuk nasıl düşünür?

Kıskançlık, doğamız gereği gelişimimizin bir parçasıdır. Doğarken anne ve babamızın genlerinden aldığımız DNA’lar hatta üç kuşak öncesinden aldıklarımızla birlikte bu duygunun her insanın doğasında olduğu tartışılmazdır. Ancak bir dengelenimde gereklidir. İşte bu denge noktasında anne ve babanın göstereceği tutumlar çok önemlidir. Özellikle kişiliğini henüz tamamlamamış bir çocuğun duygularını nasıl yönetebileceğini ve bu süreçleri nasıl atlatabileceğini onlara öğretmek çok daha kolaydır. Hikaye de Ece’nin bu sürecin üstesinden gelemediği ve daha regresif (gerileme) bir döneme girdiğini görüyoruz. Çocuk anneyi hiçbir şekilde paylaşmak istememiş ve ilginin bölünmesinden hoşnut olmamıştır. 

Ece ‘’Annem beni sevmiyor artık, sürekli onla ilgileniyor. Altıma yapayım, üstümü kirleteyim. O zaman beni de sever, ilgilenir.’’ şeklinde düşünmeye başlamıştır. İşte bu noktada çocuğa öncesinde aileye yeni katılacak birey ile ilgili süreçleri anlatmanız ve hayatında nelerin değişeceğinden bahsetmeniz son derece önemlidir. Tabi sonrasında göstereceğiniz doğru tutumlarda çocuğun duygusal durumunda belirleyicidir. 

 

Neler yapabilirsiniz?

    Diyelim ki iş yerinize sizin pozisyonunuzdan daha düşük ancak sizden çok daha başarılı biri geldi ve tüm övgüleri kendinde topladı. Kısa zamanda da sizin pozisyonunuza terfi etti. Nasıl hissedersiniz? Burada sizin kıskanma duygunuzu besleyen şey kişinin kendisi değil, o kişiye size davranılandan farklı davranan işvereniniz ve çevrenizdir. Eğer aranızda bir farklılık olduğu hissettirilmeseydi, içinizdeki bu duygu uyanmaz ve eşitlikçi yaklaşım size kendinizi iyi hissettirirdi. Bu noktada çocuğunuzun kıskanmasına neden olan şey kardeşin varlığı değil, değişen davranışlar ve eşit yaklaşımın bozulmasıdır. Bu yüzden kendinizi en başta çocuğunuzun hislerini anlamaya adamalı ve iç benliğinize şu soruları sormalısınız: Çocuğum şu an ne hissediyor? Eskisi gibi ilgili miyim? Ben olsam nasıl hissederdim? Bunun için ne yapmam gerekir? Tüm bu soruları sormaya başladığınızda çocuğunuzu anlamaya hazırsınız demektir.

     Her aileye katılan yeni kardeş diğer kardeşleri tahtından eder. Çünkü daha fazla ilgiye ve bakıma ihtiyacı vardır. Ancak kardeşler arası yaş farkı ne kadar az ise çocuğun bu durumu anlaması çok daha zor olur. ( 4 yaş üzeri ideal ) Sonuçta yeni kardeş anne ve babayı çalmıştır ve onları geri kazanmanın bir yolunu bulması gerekir. Bu yüzden çocuğunuzun yaş aralığına göre davranışlarında farklılıklar gözlemlersiniz. Altını ıslatmayan çocuğun altını ıslatması ya da vurma eylemi olmayan çocuğun vurmaya başlaması gibi. Aslında bu olumsuz davranışların size bir mesajı vardır. ‘’Artık beni gör.’’ Burada en doğru yaklaşım onu anladığınızı ve sevdiğinizi hissettirmektir. ‘Kardeşinle daha çok ilgilendiğimi düşündüğünü biliyorum. Haklısın. O çok küçük ve tek başına bir şey yapamıyor. Çok güçsüz, çok zayıf. Altını ben bezlemesem o bunu yapamaz, ben ona mama vermesem o tek başına yiyemez, üstü kirlendiğinde temizleyemez bile. Bana ihtiyacı var ve benim bunları yapmam gerekir. Senin içinde yaptım hepsini. Sende böyleydin. Ama daha güçlüydün, daha temizdin ve daha çabuk yürüdün. Kardeşin daha zayıf ve bir süre daha bana ihtiyacı var. İstersen bu süreçte bana yardım edebilirsin istersen etmeyebilirsin. Bu sana olan sevgimi asla değiştirmez. Sadece bazen çok yoruluyorum ve eskisi kadar senle ilgilenemiyorum, çokta üzülüyorum. Bunu düzeltmek için elimden geleni yapacağım. Sende bana yardım et. Seni çok seviyorum.’ diyerek çocuğun içinde bulunduğu durumu daha net görmesini sağlayabilirsiniz.

    Çocuğunuzla oyun oynayacağınız zamanlarda kardeşinin ağlaması sebebiyle oyundan ayrılırsınız ve kardeşinin ihtiyacını giderirsiniz. Çocuğun burada sizden aldığı mesaj ‘’O daha önemli, gitmeliyim’’ Böylesi bir durum çocuğun kardeşini sevmesine engeldir. Sonuçta annesini en sevdiği zamanda kardeşi elinden alıyor ve oyunu mahvediyor. Bu noktada yapmanız gereken şey çocukla birlikte oyun süresi belirlemek ve kardeşi ağladığında kalan süreyi sonra tamamlayarak hiçbir şeyin yarım kalmadığını çocuğa göstermektir. Örneğin; çocuğunuzla oyun saati belirler (mümkünse bebeğin size ihtiyaç duymadığı zaman aralıkları belirleyin) ve o saatte oyun oynamaya başlarsınız. Saat kavramı küçük çocuklarda az ya da hiç olmadığından yarım saat olarak belirlediğiniz süreyi telefondan alarm çaldığında süremiz bitecek şeklinde söyleyebilirsiniz. 20. dakikada kardeşinin ağlaması ya da benzeri bir temel ihtiyacın gerçekleşmesi durumunda çocuğunuza ‘’Kardeşinin şu an bana ihtiyacı var. Süremiz bitmedi. Ben dönene kadar istediğin gibi oynayabilirsin, döndüğümde kalan süremizi tamamlarız.’’ diyebilirsiniz. Zaten çocukla oyun saati belirlerken bu bölünmelerden bahsetmeniz ve oyun esnasında bu gerçekleştiğinde hatırlaması için bu cümleleri kuruyor olmanız gerekir. Aksi halde olumsuz duygular beslemeye devam edebilir. Eğer çocuklar arası yaş farkı daha yüksekse oyun sürelerini mümkünse bölmeyin ve her biriyle eşit oynayın. Hatta ortak oyun saatleri de kurun ve kurallarınızı belirleyin. Böylelikle bir karmaşa ya da sınır ihlali olduğunda kurallar noktasında müdahaleleriniz yanlış anlaşılmayacaktır.

    Çocukların istekleri değişkendir. Günlerce hatta aylarca kardeş istiyorum deyip sonunda bu gerçekleştiğinde -İstemiyorum, sevmiyorum bırak onu, gibi cümleler çocuktan duyabilirsiniz. ‘Ama sen istedin diye yaptık’ ya da ‘Artık o bizim hayatımızda sevmek zorundasın.’ gibi cümleler kurmanız çocuğun daha çok öfkelenmesi ve dışlanmış hissetmesine neden olacaktır. Bu yüzden çocukların söylemi ve isteğine güvenip çocuk yapılmaz, yapılmamalı. Böyle bir sorumluluk çocuğa yüklenemez, bundan kaçının.

    Çocuklarınızın kavga ettiği zamanlarda ‘’Anne benim suçum yok o bana vurdu’’ diğeri ise ‘’Hayır ben başlatmadım yalan söylüyor’’ dediğinde genellikle anne ve babalar eşit olsun diye ikisini de cezalandırırlar. Bu yanlış ve haksız bir yaklaşımdır. Böylesi durumlarda çocuklarınızla kuracağınız iletişim şöyle olmalıdır: ‘Sıklıkla kavga ediyorsunuz ve biz çoğunlukla kavgayı kimin başlattığını görmüyoruz. Bu yüzden haksız yere diğerini de cezalandırıyoruz. Ama bizi buna mecbur bırakıyorsunuz. Lütfen birbirinizi kollayın ve kavga etmemeye çalışın.’’ diyerek adil bir tutumda bulunmaya çalıştığınızı gösterebilir ve çocukların kavga etmekten daha çok kaçınır hale gelmesini sağlayabilirsiniz. Sonuçta haksız yere ceza almak kimsenin hoşuna gitmez, çocukların bile.

    Çok kavga eden kardeşlerde ise aileler çok korkmakta ve çocukların birbirilerine zarar vermeleri onları endişelendirmektedir. Eğer kardeşlerin besledikleri duygular öfke ve kin ise bu bir problemdir. Bu olumsuz duygular birbirlerine zarar vermelerine neden olabilir. Kin ve nefret yok ise ortada bir sorunda yoktur.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)