Kayıp ve Yas
Yazar Zeynep Kotan • Psikiyatrist • 21 Haziran 2020 • Yorumlar:
“ Yitim yaşamanın bedelidir. Kaldığın sürece ödenmesi gereken olağanüstü kira.” A.Dillard
Yas tutma nedir?
Yas tutma, yalnızca ölüm gibi büyük kayıplara bir yanıt olarak düşünülür. Oysa yas tutma, herhangi bir yitim ya da değişikliğe verilen psikolojik yanıt, iç dünyamız ile dış gerçeklik arasında uyum sağlayabilmek için yaptığımız uzlaşmaların bütünüdür. Yas, kişinin kaybetmeye, ihanete, aynı zamanda sınırlarının ve yaşamının bir sonu oluşuna karşı, her zaman savunmasız olduğunu kabullenmesi anlamına gelir. Yitirilen şey aile yadigarı bir kolye olabileceği gibi hayatımızda yer verdiğimiz bir kişi, bir dostluk, bir vatan, bir sevgili, bir umut olabilir. Her kayıp bizi kaçınılmaz bir keder içine sürükler ve tüm geçmiş kayıpları canlandırabilir..
Yas tutmak neden gerekli?
Yaşamımızın gidişi, yitimlere uyum sağlayabilme ve değişimi büyüme aracı olarak kullanabilme yeteneğimize bağlıdır. Yas, artık gerçekte işe yaramayan bağlılıklardan ve alışkanlıklardan vazgeçmemizi sağlar, böylelikle büyümemizi ve gelişmemizi kolaylaştırır. Freud (1913), yasın amacını şöyle tanımlamıştır: “Yas tutmanın amacı, yaşamda kalanın anılarını ve umutlarını ölenle bağlantılı anılardan ve umutlardan ayırmaktır.” Yası tam olarak tutulmamış kayıplar; bir başka deyişle, uyum sağlayamadığımız değişiklikler; yaşamımıza gölge düşürür, enerjimizi yutar ve bugüne ayak uydurmamızı zorlaştırır. Yas tutamayanlar, uzun süreli sevgi bağlarını da sürdüremeyebilirler. Ya fazla sıkı tutunurlar, ya da yeterince sıkı tutunamazlar. Her kayıp, eğer tam olarak yası tutulabilirse, büyüme ve yenilenme için bir araç olabilir. Tam olarak yas tuttuğumuzda, kendimiz ve insan olmak hakkında daha çok şey öğreniriz. Kayıp, can yakıcı bir armağandır.
Yas tutmanın evreleri nelerdir?
Temel olarak 4 evreden söz edilebilir.
1.Evre: Birkaç saat-birkaç hafta arasında değişebilen bu evrede kişi ölümün gerçekliğini kavramakta zorlanır. Yaşadıkları karşısında şaşkın, donuk, tepkisiz olabilir. Bu dönemde hatırlamada güçlükler ve nefes daralması, boğazda düğümlenme, ağız kuruluğu, güç kaybı, midede boşluk hissi gibi bedensel belirtiler görülebilir.
2.Evre: Kişi kaybın acısını giderek daha fazla hisseder, yoğun üzüntü ve özlem duyguları yaşar, ölen kişiyi arar, ağlamalar olur. Öfke, huzursuzluk, korku ve heyecan, konsantrasyon güçlüğü, ilgi duyulan ve keyif alınan şeylere yönelik isteksizlik görülebilir. Zihin ölen kişiyle ve ölümle meşguldür. Bu evre günler-haftalar boyu devam edebilir.
3.Evre: Kaybın geri dönmeyeceği gerçeğinin giderek fark edilmesiyle ümitsizlik ve çaresizlik duyguları ortaya çıkar, buna bağlı olarak yorgunluk-bitkinlik, isteksizlik ve ilgi kaybı ön plandadır.
4.Evre: Aylar içinde ölümün kesinliğinin ve sonuçlarının kabullenilmesiyle kişinin özlem ve üzüntü duygularının yoğunluğu giderek azalır. Ölen kişinin anıları yitirilmemekle birlikte, kişi kayıptan önceki haline döner, yaşamını yeniden düzenler, geleceğe dair umutlar ve tasarılar yeniden kazanılır.
Yas tutma işi ne zaman biter?
Herkes değişik hız ve yoğunlukta yas tutar. Normal bir yas süreci genellikle bir yıldan iki yıla uzanabilen bir zaman dilimini alır. Ancak bir yitim her zaman canlanabilir ve yeniden can yakabilir. Örneğin ölüme ilişkin yıldönümlerinde keder yineleyebilir. Bu nedenle, kederin ancak pratik olarak sona ermesinden söz edebiliriz. Pratik olarak, yitime ait düşünceleri artık her gün hatırlamaz, tekrarlamaz ve bu düşüncelere duygusal olarak yanıt vermez hale geldiğimizde keder sonlanmıştır.
Yas tutma yetisini neler bozar?
Yas tutma yetisini bozan kabaca dört etken vardır. Birincisi, kişinin duygusal yapısıdır. Çocukluk gereksinimleri yeterince karşılanmamış ya da bir dizi kayba uğramış kişiler keder duymakta zorluk çekebilirler. İkinci etken, kaybedilen ilişkinin doğası ile ilgilidir. Aşırı bağımlı ya da bitmemiş meselelerle yüklü bir ilişkiyi bırakmak daha zordur. Üçüncü etken yitimin koşulları ile ilişkilidir. Birisi aniden ve beklenmedik şekilde ölürse, bu ölümü kabullenmek daha zor olur. Sonuncu etken ise günümüz dünyasında kederin dışa vurulmasına getirilen kısıtlamalardır. Yas tutma yetisi, fiziksel yara iyileşmesi gibi düşünülebilir. Fiziksel olarak ne kadar hızlı onarıldığımız, kesiğin derinliğine ve özelliklerine bağlıdır. Aynı şey keder için de geçerlidir.
Yas tutulamazsa ne olur?
Yas süreci, birey enerjisini kayıp dışındaki yaşama yeterli olarak aktardığında tamamlanır. Bu, yas sürecinin işlevselliğine işaret eder. Ancak süreç işlevselliğini kaybederse ya da beklenilenin dışında gelişirse patolojik yastan bahsedilir. Klinik pratikte farklı bulgu ve biçimlerde görülmesi nedeniyle anormal yas, komplike yas, çözümlenmemiş yas, maskelenmiş yas, kronik yas, gecikmiş yas gibi değişik şekillerde adlandırılır. Bireyin normal yas evrelerinin birinde takılıp kalması sonucunda yas sürecini tamamlayamaması ile gelişen patolojik tepkilerdir. Yas tutmanın artık ilerlemeden bir noktada kalıp sürekli yas tutma halini almasıdır. Kayıp sonrası oluşan acı derinleşerek yoğunlaşır.
Yas sürecinde profesyonel yardım almak gerekli midir?
Normal yas sürecinde bir uzmandan yardım almak genellikle gerekmez. Çoğunlukla sosyal desteğin yeterli olması bu sürecin yaşanmasını kolaylaştırır. Patolojik yas belirtileri varlığında ise, yasın sağlıklı olarak tamamlanabilmesi için yardım almak zorunludur. Eğer kaybın üzerinden uzunca bir süre geçtiği halde kendinizde veya yakınınızda aşağıdaki durumlardan bir ya da daha fazlasını gözlemliyorsanız profesyonel yardıma ihtiyaç var demektir:
Kaybı ilk zamanlarda olduğu gibi uzunca bir süre inkâr etmek ya da bastırmak,
Kayıp hakkında konuşurken çok aşırı ve yoğun duygusal tepkiler vermek,
Kaybı hatırlatan herkesten ve her şeyden kaçmak,
Kayıp sonrası hayatı değiştirecek çok büyük değişiklikler yapmak,
Ölen kişi hakkında konuşulurken yaşıyormuş gibi şimdiki zaman kullanmak,
Kaybedilen kişinin eşyalarını uzun süre saklamakta direnmek,
Günlük konuşmalarda kayıp konusunu sıkça gündeme getirmek ya da hiç bahsetmemek,
Kayıptan sonra normal hayat işlevlerini yerine getirmekte zorlanmak,
Uzun bir süre hastalık ya da ölümle ilgili çok yoğun korkular yaşamak,
Madde ya da alkol kullanımı ve şiddete başvurma gibi davranışlarda bulunmak,
Kaybın yıldönümünde çok aşırı yas tepkileri vermek,
Mezara gitmemek ve dini ritüellerden kaçınmak.
Çocuklar nasıl yas tutar?
Çocuklara kaybın ardından gündelik hayatındaki değişimlerin ne olacağı açık bir dille anlatılması gerekir. Geride kalan ebeveyn ve diğer aile yakınları bu yaşam değişimlerine ilişkin çocuğun kaygılarını azaltmalıdır. Normal yas sürecinde çocuklar suçluluk duygularına kapılabilir. Bu nedenle, yaşanan kaybın onun davranışlarından bağımsız olduğu ve onun sorumlu olmadığı özellikle vurgulanmalıdır. Geride kalanların kaybın ardından gelişen kendi duygularını paylaşması çok önemlidir. Sevilen birinin kaybı sonrasında çocukların yoğun duygular ile baş edebilmesi güçtür. Çocuk ve ergenlerde gelişim dönemleri ile uyumlu yas tepkileri gelişir. Kimi yatak ıslatma, parmak emme vb. belirtiler sergilerken, kimi de öfke patlamaları ve riskli davranışlar gösterebilir. Ayrıca, çocukların ölüm kavramını anlamaları bilişsel gelişim düzeyine göre değişmektedir. Yas süresince çocukların soruları yanıtlanırken bu özelliklerine dikkat etmek gerekir. Hatalı algıları veya duruma uygun olmayan yorumları doğru biçimde düzeltilmelidir.