Kendi Kendinin Uzmanı Olmak
Yazar Aylin Aydemir • Psikolog • 15 Haziran 2020 • Yorumlar:
Tüm hayat bağlarımız başkaları ile kurduğumuz ilişkiler ile oluşmuştur. İlişkili olduğumuz insanlar ile aramızda bir ip olduğunu onlarında kendi ilişkide oldukları insanlar ile arasında bir ip olduğunu düşünün, sonsuz bir iple tüm insanların birbirine bağlı olduğunu görürsünüz. Bu, ipin bir ucundaki etkiyi diğer ucunda da hissedeceğimiz anlamına gelir yani domino etkisi de diyebiliriz buna. Bu yüzdendir ki gelmiş geçmiş en kuvvetli önemli din adamlarından biri olan İslam âlimi ve mutasavvıf şems-i Tebrizi ‘senin gönlün değişirse dünya değişir ‘ diyerek tam da bundan söz eder. Yine İngiltere’de Westminster Manastırı’nın bodrumunda bir Anglikan piskoposunun mezarı üstünde Sen değişirsen dünyada değişir, Genç ve hür iken, düşlerim sonsuzken, dünyayı değiştirmek isterdim. Yaşlanıp akıllanınca, dünyanın değişmeyeceğini anladım. Ben de düşlerimi biraz kısıtlayarak sadece memleketimi değiştirmeye karar verdim. Ama o da değişeceğe benzemiyordu. İyice yaşlandığımda, artık son bir gayretle, sadece ailemi, kendime en yakın olanları değiştirmeyi denedim. Ama maalesef bunu kabul ettiremedim. Ve şimdi ölüm döşeğinde yatarken birden fark ettim ki, önce yalnız kendimi değiştirseydim, onlara örnek olarak ailemi de değiştirebilirdim. Onlardan alacağım cesaret ve ilhamla, memleketimi daha ileri götürebilirdim. Kim bilir, belki dünyayı bile değiştirebilirdim. Yazmaktadır. Ünlü yazar ve düşünür Tolstoy Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür, ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.” Der. Yaşadıkları dönemde içinde oldukları toplumun çok ötesinde olan bu düşünürler, yapıtları ve çalışmaları ile aslında yaşadıkları toplumu değiştirmeyi hedefleser de ilk başta söz ettiğim gibi bu yolda vardıkları sonuç kendilerini değiştirmek şeklinde olmuştur.
Görünmeyen bir iple tüm insanlığın birbirine bağlı olduğunu anlamaya başladığınızda hayata koyduğunuz değerinde farkına varmaya başlarsınız. Hepimizin bedenleri çevresinde bir enerji alanı vardır ve bu enerjiler aracılığı ile çevremizle sözsüz iletişim kurarız. Kurduğumuz sözsüz iletişim aslında sözlerin çok çok ötesinde karşımızdakini etkiler. Hepiniz bir ortama girdiğinizde bir insandan hoşlanma yada hoşlanmama deneyimini yaşamışsınızdır. Sebep veremediğiniz bu duygular genellikle o insanın dış dünyaya yaydığı enerji frekansları ile ilgilidir. Siz daha çok kendi enerjinize benzeyen insanlar ile ilişki içerisinde olmayı tercih edersiniz. Olumlu yada olumsuz iyi yada kötü her ne var ise çevrenizde, aslında bu sizin birer yansımanızdır. yani o hiç sevmediğiniz her gördüğünüzde gıcık olduğunuz sürekli yargıladığınız eleştirdiğiniz insanlar var ya maalasef onlarda ruhunuzun karanlık taraflarını sembolize etmektedir. İyi haber, ışıl ışıl parlayan gördüğünüzde içinizi açan iyi ki var dediğiniz güzel insanlarda sizin bir parçanızı yansıtmaktadır. Öyle ise şikayet ettiğiniz, mutsuz olduğunuz değiştirmek istediğiniz her ne ise işe önce kendinizden kendi enerji alanınızdan başlamalısınız.
Bir psikoterapist olarak, danışanlarımın bu sorumluluğu alma konusunda çok dirençli olduklarını gördüm. Birçok kişi terapi sırasında olaylara olan katkısının farkında olsa bile karşı tarafın olaya katkısına odaklanmakta ve onun kendisini değiştirdiğinde her şeyin düzeleceğince inanmaktadır. Bu tip bir düşünce sitemi yaygın olmakla birlikte aslında kişinin kendisini savunma koruma tercihidir. EGO diyeceğim bu dirençli yapı, sizin üzerinizde sandığınızdan daha büyük bir etkiye sahiptir. Freud’un deyimiyle EGO şahlanmış bir at üzerindeki şovalye gibidir. Değişmek istemez ve bunun için savaşmaya hazırdır. Her ne kadar daha huzurlu mutlu sevdi dolu bir hayatı arzuluyor olsanız bile egonuz var olan sistemi korumak üzerine programlanmıştır ve sonuna kadar direnir. Haklıdır da ego tüm sistemini, çocukluktan itibaren çevre koşulları, aile dinamikleri, kültür ile güçlendirmiştir. Aynı içinizde yaşayan mükemmeliyetçi bir ebeveyn gibi, sizi bir yandan korurken diğer bir yandan yargılar hatta cezalandırır. Sizi yıllardır koruyan kollayan egonuz bir yandan sizin iyiliğinizi düşünürken diğer yandan tüm değişim çabanızı da bloke edebilir. Egoyu bir tarafa bırakıp onu göz edip egosuz bir yaşam dan söz etmiyorum aksine egoyu anlayıp onunla barış ve uyum içerisinde olmaktan bahsediyorum sizlere. Egonuzu çok iyi tanıdığınıza inanabilirsiniz oysaki egonuz sizi çok iyi tanıyordur. Bilinçaltınızın en derinlerinde yatan, en karanlık yanlarınızı isteklerinizi, arzularınızı tüm bastırılmış duygularınızı tanır ve sizi dengede tutmak için uğraşır egoyu anlamak onunla uyum içinde çalışmak onu görmezden gelip yok etmeye çalışmaktan daha destekleyici bir tutum olacaktır. Bazı düşünürler, filozoflar egoyu yok etmeyi onu susturmaktan söz ederler bunun için tüm insanlığın çabalaması gerektiğini ve egonun yok edilişinin insanlığın kurtuluşu olarak görürler oysaki yüzyıllarca bize hizmet etmiş olan egomuzla iş birliği içerisinde olmak hatta ona şükran duymanın katı egomuzu yumuşatacağı kanısındayım. Her insanın içinde egosunun dışında belki biraz daha derinlerde yatan içsel bir bilgelik bulunmaktadır. Bazıları ona iç ses, üst benlik, meleklerin sesi, evrensel bilinçte diyebilir ben yalnızca içinizdeki bilgelik demeyi tercih edeceğim. Bu içsel bilgeliğiniz ve egonuz birbirinden keskin sınırlar ile ayrıdır aslında yanlıca her ikisini de tanıyıp anlamanız yeterlidir.
EGO nedir? İçinizde ki sesin egonuza mı yoksa içinizdeki bilgeliğe mi ait olduğunu nasıl anlarsanız?
EGO, sürekli ister. Önemli olmak değerli olmak, toplumda saygın olmak, onay almak, herkesi ve her şeyi kontrol etmek, en iyi olmak, başarılı olmak, bunun için engel tanımamak ister. Ya gelecektedir umut eder yada geçmiştedir. Değişim istemez. Kendisini sürekli başkaları ile kıyaslar eleştirir yargılar.kullandığı dil zorunluluktur. –malı- meli gibi baskıcı gereklilik zorunluluk bildiren emir kiplerini işitirsiniz. Genellikle öfkeli, sert, baskıcı bir tutumu vardır. Her zaman başkalarını suçlar ve intikamdan hoşlanır. Acı çekmek istemez ancak sürekli duygusal ve fiziksel hastalık üzüntü içeren manipülasyonlar ile çevredekilerin dikkatini üzerinde tutmak ister. Ölüm, yok oluş en büyük korkusudur. Endişeli huzursuz karanlık duygular üretir.
İçinizdeki Kutsal Bilgelik ise, Dünyadaki her şeyin ve herkesin birbirine bağlı olduğunu bir bütünün parçası olduğunu bilir. Dışarıdan onay alma ihtiyacı yoktur. Olan her şeyin kusursuz şekilde amaca hizmet ettiğini anlar ve huzurludur. Her zaman anı yaşar, hayattan keyif alır. Değişime açıktır, acı ve yasa hakketti önemi verir ve bunu sağlıklı bir şekilde yaşar dili yumaşak sessiz ve naziktir. Ego her ne kadar sert baskıcı tekrarcıysa bilge yanımızda bir o kadar yumuşak kibar ve nezaketlidir. Rehberliğine başvurduğunuzda sevginin dili ile sizinle iletişime geçecektir. Sevecen, huzurlu merhametli barışcıl duygular üretir.
İç seslerinizi dinlemeye başladığınızda, kendi kendinizin de uzmanı olmaya başlarsınız. Başlarda ego ile bilge iç sesinizi ayırt etmek zor olsa da ilerleyen zamanlarda bunu kolaylıkla yapabiliyor hale geleceksiniz. Meditasyon yapmak, tabiki kişisel dönüşümünüzü hızlandırmak ve içinizdeki bilgi yanınızla irtibatınızı güçlendirsede bunun birçoğunuz için mümkün olmadığını biliyorum. Bu yüzden hayatı meditasyon şeklinde yaşamaktan söz edeceğim.
The Sunday Times dergisinin 20. Yüzyılın 1000 ilahından biri olarak gördüğü düşünür osho, Meditasyon farkındalık demektir. Farkındalıkla yaptığınız her şey meditasyondur. Mesele eylem değil, eyleminize kattığınız niteliktir. Tetikte yürürseniz, yürüyüş bir meditasyon olabilir. Tetikte oturursanız, oturma bir meditasyon olabilir. Kuşları dinlemek, eğer farkındalıkla dinliyorsanız bir meditasyon olabilir. Tetikte ve gözlem halindeyseniz, sadece kafanızın içindeki sese kulak vermeniz bir meditasyon olabilir. diyerek hayatı meditasyon olarak yaşamaktan söz eder aslında. Her eyleminizde olmasa da başlarda yalnızca size yüklü duygu veren olaylar karşısında bir an durun ara verin kendinizi sanki kendinizin dışındaymış gibi izleyin bir dakika için hislerinize odaklanın. Öfkeli misiniz, öfkeniz aslında korkunuzdan mı kaynaklıyor? O an içinizde her ne var ise yalnızca gözlemci gibi olun ve izleyin. şimdi siz kendi kendinizin uzmanısınız ve eşsiz bir gözlem yapma şansınız var. Hayatınızın her anını hissederek yaşayın izleyerek ve bilerek böylelikle hangi içsel sesinizin egodan hangi içsel sesinizin içinizdeki bilge kaynaktan geldiğini ayırt edebilecek ve zaman içerisinde bunu çok hızlı yapabilir hale geleceksiniz.
Meditatif bir halde yaşamak kişinin kendisini çok sevmesi demektir. Zihnini sevmesi, bedenini sevmesi kendisine ait olan her şeyi sevmesidir. Kendi zihnini kendi bedenini tanıyan biri hiçbir ideolojiye ait olamaz hiçbir ön yargının ve gruplara ait fanatizm esiri olamaz. Benim sizlere sunduğum tamami ile yeni bir meditasyon tarzıdır. Hayatı meditatıf yaşamaktan söz ediyorum size günün belirli saatlerinde meditasyon yapmanın verimli olmadığını söylemiyorum elbette ki fayda görebilirsiniz ama bir çoğunuz da göremeyecektir. Ego her zaman meditasyona zihninizi dinlemenize karşı gelecektir. Egoyu susturmanın ötesinde onun seslerini dinlemek ve yöntemlerini keşfetmekten söz ediyorum. Kişinin kendi ötesine yolculuğu ancak uyum ve sevgi olur savaş düşmanlık ve öfke ile değil. Kızdığınız öfkelendiğiniz savaş açtığınız kendi egonuz bile olabilir oysaki gelişmiş bir farkındalık kapasitesi ile zihninizi adım adım izlediğinizde duygularınızı en karanlık yönlerinizi kendi gerçeğinize yaklaşırsınız gerçek ortaya çıktığında gerçek olmayana ihtiyaç kalmaz aynı ışık ortaya çıktığında karanlığın sone ermesi gibi. Kendi ışığınızı keşfetmenin kendi karanlığınızı da yok edeceğini bilmelisiniz. Ve iyi haber kendinizde yaratacağınız bu dönüşüm sandığınızdan daha hızlı yaşanabilir. Çoğu insan bunun imkansız olduğuna inanır hatta 7 sinde neysek 70 inde o olduğunuza inanmak çok kolaydır. oysaki aydınlanma farkındalık dediğimde buna her zaman bir bahane bulabilirsiniz. Bahaneler de egonuzun bir savunma taktiğidir. Herşeyi bir kenera bırakın, ve bu kolay oyunu kendinizle oynayın. Bir gözlemci olarak zihninizi dinleyin sadece zihninizin seslerini aklınıza her ne geliyorsa saçma sapan bile olsalar kulak verin. Bu, siz bir arkadaşınızla sohbet ederken kendisini size duyurmaya çalışan ve yüksek sesle karmakarışık şarkılar söyleyen bir çocuk gibidir. Siz onu dinleyene kadar bağırıp çağırıp saçmalamaya devam edecektir. Ona kulak verdiğiniz de artık bu kadar bağırıp çağırıp saçmalamasına gerek kalmayacak ve kendisini çok daha yaratıcı keyifli ifade edecektir.
Zihin Dolaşıklığı
Kişinin kendinse yönelik farkındalığı arttığında Ego’sunun etkisinden sıyrılmaya kendi içsel dünyasını zihnini keşfetmeye başlar. Kendi zihninizin labirentlerinde sırlarınıza erişip en karanlık taraflarınızla yüzleşmeye başladığınızda egonuz artık engel değil destek olmaya başlar.
İnsan zihni tüm tecrübelerini biriktirir bu her ne kadar olumlu bir durum olsa da çok fazla olumsuz anının birikmesi kişide hayata karşı genel bir duyarlılık hali gelişmesine sebep olur. Artık zihni tüm yaşam olaylarını bu olumsuz tecrübeler çerçevesinde alıgılar ki buda gerçeğin öznel şekilde yorumlanmasıdır. Zihin olumsuz tecrübelere o kadar dolaşıktır ki yaşadığı en küçük olaylara bile gerçek olmayan reaksiyonlar verebilir. Geçmişteki duygusal yaraları halen açık olan biri yaşadığı acı geçmişin hapishanesindedir. Ve gerçekte şimdinin sorumluluğunu alamaz. Annesi tarafından küçük yaşta terk edilen bir danışanım kendisini terk eden erkek arkadaşın acısını ölüm acısı gibi yorumlamış ve yıllarca bu terk edilmenin etkisinden kurtulamamıştı. Muhtemelen terk edilme, ayrılık kavramları zihninde annesi ile olan travmatik anı çerçevesinde yorumlanmıştı. Bunu anladığında aslında zaten bitmesi gereken bu ilişkinin onda yaratacağı etki de farklı oldu. Yani şimdiki hayatı bilincinden uzaklaştırdı bu anı kümesi şimdiki hayatı üzerinde sandığından daha da fazla etkiliydi. Bu bağlantıyı anladığında süreçte kendiliğinden düzelmeye başladı.
İnsanın benlik gelişimi sayısız araştırmanın konusu olmakla birlikte günümüzde halen nasıl oluştuğu ve şekillendiği ile ilgili çeşitli görüşler bulunur. Araştırmaların çoğu benlik gelişiminin çocukluğun ilk evrelerinde önemli ölçüde tamamlandığı kanısındadır. Tüm zihinsel karışıklıklar ve ilişkisel dolaşıklıklar kendisini yeterince tanıyamayan, kim olduklarını bilemeyen kişilerin, ilişkide oldukları tüm kişilere belirsiz geri bildirim vermesi ile oluşur. Özellikle çocukluk çağında en güvendiği ve bağlandığı kişilerden net geri bildirim alamayan kişiler yetişkinlik hayatlarında da bu ilişkilerin devamını yaşama ve yaşatma eğilimde olurlar. Kişinin kendisini anlama ve farketmesi tam bağımsız, gerçek bir otonomi gerektirir. Yani, başkasına ihtiyaç duymadan kendi değerlerini izleme kapasitesinden söz ediyorum. Çoğunlukla kendi otonomimiz Kültürün ve veya içinde olduğunuz sistemin hiyerarşik yapısının içinde başkalarını otoritesi sınırları içinde oluşur. Bir yandan sizden daha fazla güç ve kaynağa sahip bir sistem içinde kendi bağımsız sınırlarınızı koymak zor iken diğer yandan daha güçlü olan bu sisteme ayak uydurmak ve tüm kontrolü de bu sisteme devretmek çoğu insan için ilk ve kolay tercih olabilir. Sağlıklı bir benlik yapısına sahip kişi herşeyden bağımsız kendi isteklerini ilgi ve ihtiyaçlarını anlar ve onları olduğu gibi kabul eder. Geçmişin yada geleceğin düşüncesine tutsak kalmadan şimdi ve şu an olan herşeyi olduğu gibi kabul edip kendisinin farkına varır.