Lekeli Bir Cilde Mahkum Muyuz?
Yazar Eda Kibar Atasoy • Dermatolog • 9 Aralık 2020 • Yorumlar:
İnsan sosyal bir varlık ve çağımızda sosyalleşmek eskisinden çok daha önemli. İster iş hayatımızda ister özel yaşantımızda olsun sürekli diğer insanlarla iletişim halindeyiz. Toplantılar, iş görüşmeleri, seyahatler , buluşmalar ve hepsinde iyi görünmek , sağlıklı ve bakımlı olmak hepimiz için bir ihtiyaç. Dış görünüşümüzün en önemli kısmını yüzümüz ve cildimiz oluşturuyor. Aynaya baktığımızda yüzümüzde sivilce, leke , iz ya da kırışıklık görmek istemeyiz. Ama işin gerçeği herkesin böyle problemleri olabilir. Ergenlik döneminde ve bazen 40’lı yaşlara dek sivilce sorunu olabilmektedir. Bazen bu sivilceler geçtiğinde yerlerinde pek çok leke ve iz kalır. Bazen de bebeğini kucağına alan bir annenin en büyük sorunu gebelikten ona hatıra kalan kahverengi lekelerdir. Bu ve benzeri sorunlar kişiyi hem fiziksel hem de psikolojik olarak olumsuz etkileyebilmektedir. Sağlıklı ve pırıl pırıl bir cilde sahip olduğumuzda ise kedimizi iyi hissederiz. Kişinin dış görünüşünü beğenmesi ve kendiyle barışık olması mutlaka özgüvenini de artırmakta ve insanlarla daha rahat ve sağlıklı iletişim kurmasını, sosyal yaşamında daha başarılı olmasını sağlayabilmektedir.
Yüzde leke şikayeti ile dermatoloji hekimine başvuran pek çok hasta 'benim cildim gençken çok güzeldi, pırıl pırıl lekesizdi , bütün bu lekeler sonradan çıktı' diye şikayet eder. Gerçekten de cildimizde yaşanan leke problemlerinde yaş önemli bir faktördür. Yaşın ilerlemesi demek ; kadınlarda gebelikler, doğum kontrol haplarının kullanılması , menopoz gibi hormonal değişikliklerin yaşanması demektir. Yine hem kadınlarda hem erkeklerde, yıllar boyunca maruz kalınan güneş ışığının, zarar verici etkileri biriktikçe ortaya çıkar. Güneşin bu zararlı etkileri özellikle kendini 40'lı yaşlarda güneş lekeleri, aktinik hasar dediğimiz cildin kabalaşması, kalınlaşması ,belli bölgelerde kızarıklık ve kabuklanma ve hatta iyi huylu deri tümörlerinin oluşumu ile göstermektedir. Güneşlenmeyi çok sevenlerde ve güneş yanığı olanlarda sonradan omuzlarda iri kahverengi lekeler ortaya çıkabilmektedir. Kol ve bacaklarda özellikle diz ve dirseklerden aşağıda kalan bölgede ve el üzerlerinde aşırı güneş ışığı maruziyetine bağlı olarak görülen lekeler diğer bölgelerden farklı olarak su damlası şeklinde ve beyaz renkte olabilir.
Tüm bu lekelerin oluşmaması için, öncelikle erken yaşlardan itibaren, güneş ışığına yoğun maruziyetten korunmak önemlidir. Bunun için özellikle, güneş koruyucu kremlerden , şapka , şemsiye gibi aksesuarlardan faydalanmak, doğal ya da yapay ultraviyoleden kaçınmak, bronzlaşmamak, gereklidir.
Bununla birlikte lekeler artık oluştuysa, kış mevsimi mücadele için doğru zaman olacaktır . Uygun leke açıcı kremlerle birlikte seçilen doğru uygulamalar kişiyi mevcut lekelerinde kurtarabilir.
Leke tedavisinde kimyasal peeling, karbon peeling, enzimatik peeling ve fraksiyonel lazerle cilt soyma, plateletten zengin plasma(PRP) enjeksiyonu, leke mezoterapisi, dermaroller gibi yöntemler yapılabilmektedir. Kişinin cilt rengi, hassasiyeti, yaşı, lekenin derinliği gibi bireysel faktörler yöntem belirlenmesinde mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.
Örneğin açık ten rengine sahip, açık kahverengi çilleri ve çil benzeri ama daha iri lekeleri olanlarda tercih edilecek doğru yöntem; genellikle 4-8 seans karbon peeling ya da hafif dozlarda fraksiyonel lazer cilt soyma olabilir. Karbon peeling; lazerle yapılan bir yöntem olup, derideki lekeleri açtığı gibi gözenekleri sıkılaştırır , cildin alt tabakasında kollajen liflerin yenilenmesini sağlayarak yüzeyel kırışıkları da azaltmaktadır. Bu yöntemde, ciltte gözle görülür bir kabuklanma, soyulma olmaz . Kişi, işlemden hemen sonra, güneş koruyucu krem uygulayıp, günlük yaşantısına dönebilir. Fraksiyonel lazerle cilt soyma da ise, işlem sonrasında aynı gün ciltte kızarıklık ve takip eden günlerde hafif kahverengi kabuklanma ve sonrasında deride pul pul dökülme olur. 5-7 günün sonunda, parlak, lekesiz, canlı, gözeneklerinden ve ince kırışıklıklarından arınmış, taze bir cilt elde edilir. Bu yöntem tüm yüz, boyun ve dekolteye de uygulanabilmektedir. Sonuçlar yaklaşık 1 haftalık iyileşme sürecine sabretmeye değecektir.
Daha koyu ten rengine sahip kişilerde ise, lekeleri silmek için, agresif(güçlü) soyma yöntemleri riskli olabilmektedir. Çünkü bu vakalarda lekeler cildin daha alt tabakalarında yerleşmiştir ve renk üreten melanosit dediğimiz hücrelerin sayısı ve aktivitesi artmıştır. Bu nedenle lekelerde tam tersine koyulaşma ya da ilk etapda düzelse bile zamanla lekenin geri gelmesi olasılığı mevcuttur. Böyle durumlarda hastayı riske etmemek için, karbon peeling gibi güvenli lazer uygulamalarını, enzimatik yöntemleri, roller ve PRP'yi duruma göre leke mezoterapisini tercih etmekteyiz .
Doğumsal iz ve lekelerde ise lekeye yol açan durum melanin yani cilde renk veren pigment birikimi ise derinin hangi tabakasında olduğu saptanmalı ve ona göre doğru yöntem seçilmelidir ki bu yöntem bazı durumlarda ablatif lazer ile cildin o tabakasının kazınması bile olabilir. Bazen bu doğumsal lekeler, damarsal bir yapıya sahiptir ve bu durumda yöntem tamamen değişecektir. Vaskuler lazerlerin devreye girmesi gerekir.
Bir dermatolog gözüyle, leke sorununa baktığımızda, şunu söyleyebilirim ki ; Evet, sağlıklı ve lekesiz bir cilde sahip olmak için yapılabilecek çok şey var. Lekelere mahkum değiliz, yeter ki gereken ilgi ve hassasiyeti cildimizden esirgemeyelim ..