Madde Bağımlılığı ve Gençlik
Yazar Melek Sarıçiçek • Psikolog • 26 Mart 2019 • Yorumlar:
Alkol ve madde bağımlılığı, çok yönlü ele alınması gereken bir konudur. Tıbbi tedavi gerekliliklerinden psikolojik ve sosyal potansiyellerine, aile yapılanması ve kültür değerlerinden uluslararası uyuşturucu odaklarına ve bunlara karşı geliştiren politikalara kadar birçok parametreyi kapsamaktadır. Çok yönlü ele alınacak ve çok yönlü mücadele edilecek bir global sorun olan madde bağımlılığı, bireyleri aileleri toplumları olumsuz etkilemekte yeni nesilleri ve toplum hayatını tehdit etmektedir.
Madde bağımlılığı bir beyin hastalığıdır ve bir şekilde bu bağımlılık sarmalına düşen kişiyi içindeki derin boşluklardan yakalayarak istila eder.
Bir kez bu gizemli bahçeyi adımlayan genç bireyler, heyecanla örülmüş bu meraklarına bedel olarak geleceklerinden, düşlerinden, hislerinden, fiziksel ve ruhsal sağlıklarından feragat etmek zorunda kalırlar.
Yapılan tarama araştırmaları madde bağımlığının en çok merak dürtüsüyle atılan adımlarla başladığını bildirmektedir.
Uyuşturucu ve alkol bağımlıları, bu maddeleri kullanmaya genellikle genç yaşta başlarlar; ileride giderek kötüleşecek olan bağımlılık macerasının ilk adımları erken yaşlarda atılır. Bunun pek çok nedenleri vardır. Ergenlik döneminde psikososyal gelişim süreçlerinin niteliği ve buna bağlı olarak ortaya çıkma ihtimali taşıyan madde kullanımına zemin hazırlayan süreçler şöyle sıralanabilir.
Gençlik, gelişimin değişimle en sert şekilde sınandığı dönemdir. Bu ruhsal ve fiziksel değişime uyum sağlama ve yeni bir kimlik oluşturma sürecinde gençler, kendilerine toplumda bir konum oluşturmak için çaba sarf ederler. Bir çeşit metamorfoz olarak değerlendirebileceğimiz bu değişim-dönüşüm süreci, insanoğlunun en kırılgan dönemidir. Bu kırılganlık toplum olarak en çok hassasiyet göstermemiz gereken toplum kesiminin gençler olduğunu bir kez daha vurgular.
Gençler, doğumdan beri bağımlı oldukları ve yavaş yavaş ayrışmaya çalıştıkları anne-babalarından özerkleşmeye çalışırlar. Bunu da arkadaş gruplarına daha çok yakınlaşarak gerçekleştirirler. Kendilerine çocuklukta oluşturdukları ilke ve değerler sisteminden daha farklı ve kendilerine ait bir değerler sistemi oluşturmaya çalışırlar. Bunun yolu da arkadaş gruplarına dâhil olmaktan geçer.
Ayrışma sürecine bu şekilde yön vermeye çalışan genç kişi, kendine ait değerler sistemini toplumun değerler sistemiyle uzlaştırmaya ve bu şekilde toplumda yer edinmeye ve kendini toplum içerisinde tanımlamaya yönelir. Ancak bu süreç kolay bir süreç değildir. Günümüz dünyasında da çoğu zaman sancılı bir şekilde gerçekleşir. Bu süreçte yaşanan zorluklar genç kişiyi bir yabancılaşma, toplumda kendine yer bulamama, kimliğini belirleyememe durumuna iter.
Bir gruba dâhil olma ve onun tarafından kabul edilme ihtiyacı, ergenlikte çok elzemdir. Arkadaş gruplarının grubu tanımlayan sınırlarını çizen davranış ve düşünce kalıplarını belirleyen kuralları olur. Genç kişi de bu kuralların dışına çıkmayarak ve yılmaz bir savunucusu olarak kendini kabul ettirmek isteyecektir. Eğer grubun normları içerisinde alkol sigara ve maddeye dair yakınlık aşinalık varsa ve genç kişiye bu normlara uyması şart koşuluyorsa grubun diğer üyeleri tarafından alay edilip dışlanmamak ve grubun içerisinde kalabilmek için genç kişi bu şartı yerine getirebilir. Bir gruptan dışlanmanın acısı, madde kullanmanın tahmin edilen olumsuzluklarından daha korkutucu gelmektedir.
Benzer şekilde ergenlikte çok daha fazla hacim kazanan kız-erkek ilişkileri de madde bağımlılığı konusunda belirleyici olabilmektedir. İlişki içerisinde bağlanma, kendini kabul ettirme, çekici görünme ya da tercih edilme gibi ihtiyaçlar da genç kişiyi madde kullanımına yönlendirebilmektedir.
Bir diğer önemli pencere de gençlik dönemindeki zihinsel dönüşümdür. Somut düşünceden soyut düşünmeye geçen her genç zihin, hayatı yeniden kavramak ve anlamlandırmak için sorgulamaya başlar. Yetişkinler için günlük hayatın sıradan bir parçası haline gelmiş genel kabulleri, kendi süzgecinden geçirerek içselleştirmek ister. Çoğu zaman kendisini farklı bir birey olarak ortaya koyabilmek için yerleşik değerleri reddeder çünkü anne babasının bir uzantısı değil kendi başına bağımsız bir birey olduğunu kanıtlama ihtiyacı çok hayatidir.
Ayrıca gençlik, hayatta birçok riski almak konusunda çok daha korkusuz olduğumuz bir dönemdir. Bana bir şey olmaz düşüncesi, davranışlarının sonuçlarının ve bedellerinin karşısına bir şekilde çıkmayacağına olan inanç, çevreyi etkileme ve kendini kanıtlama güdüsüyle birleşince risklere daha yakın ve kolay düşen bir yaşam stili benimsenir.
Gelecek ve gelecekte olabilecek riskler çok uzak görülür. Genç, o anda oradaki sonuçlarla daha çok ilgilidir. Örneğin alkol ya da maddenin o anda vereceği doyum ya da çevrenin baskılarından kurtulma genç için önemliyken sigaraya bağlı yıllar sonra çıkabilecek sağlık sorunlarını pek de umursamaz.
Bu ruhsal dönüşüm sürecinin dalgalı durakları, genç kişinin kimlik edinme sürecinde yapma ihtiyacı duyduğu yeni denemelerde ne dereceye kadar salınım göstereceğini belirler. Genç kişi, toplumda nasıl bir kimlik edineceğine bir kerede karar veremez. Toplum da ona bu süreyi ve yanılma şanslarını vermelidir. Bunun tersi bir durum, üzerinize en yakışan kıyafeti ilk denemede bulmanızı zorunlu koşmak gibidir. Oysa birçok denemeden sonra en iyi sonuca ulaşılacaktır. Gençler için kimlik edinme süreci de bu denemelerin gerçekleşeceği, zaman zaman yanılıp zaman zaman doğruya yaklaşılacağı bir süreçtir.
Tabii doğru olanı, uygun olanı bulmak için yanlış ve kabul edilemez olana temas etme ihtiyacı da ortaya çıkabilmektedir. Özellikle toplumda bir kimlik edinip onu kabul ettirme süreçleri çatışmalı geçen birçok genç için olumlu bir kimlik edinilemediğinde olumsuz bir kimliğe bürünmek hiçbir şey olamamaktan daha yeğ bulunabilmektedir.
Bu kimlik ediniminin deneme yanılma sürecinde gençlerin madde ile tanışmaları ve onu hayatlarına, hayatlarını ona yerleştirme ihtimalleri günümüz dünyasında giderek artan bir oranda karşımıza çıkmaktadır.