Meme Kanseri
Yazar Mehmet Eser • Genel Cerrah • 8 Mayıs 2018 • Yorumlar:
Doç Dr. Mehmet Eser, kadınların korkulu rüyası olan meme kanserine ilişkin önemli açıklamalar yaptı. Erken teşhis etmekle hastalıktan kurtulma arasındaki ilişkinin en bariz olduğu kanser türlerinden birisinin meme kanseri olduğunu söyleyen Eser, birinci evrede yakalanan meme kanseri hastasının hastalıktan kurtulma olasılığının yüzde 90´lara kadar çıktığını kaydetti. “Meme kanserini erken teşhis etmek birçok kanser türünü tespit etmekten çok daha kolay ve pratiktir” dedi.
İşte Doç Dr. Mehmet Eser´in konuya ilişkin çarpıcı değerlendirmeleri:
ERKEN TEŞHİS İÇİN NELER YAPILABİLİR?
Yirmi yaşından itibaren her kadın kendi kendine meme muayenesi yapmaya başlamalıdır.
Otuz yaşından itibaren doktorkontrolüne girmeli ve 3 (üç) yılda bir meme muayenesi yaptırmalıdır.
Kırk yaşında ilk mamografisini çektirmelidir.
Kırk yaşından itibaren yıllık veya iki yılda bir mamografi çektirmelidir.
Elli yaşından itibaren mutlaka yıllık mamografi çektirmelidir.
Meme kanseri teşhisi alan hastaların %75´ inde daha önce ailesinde meme kanseri tespit edilmediği göz önüne alınarak, “Bizim ailede meme kanseri yok, bende de olmaz” düşüncesinden uzak durulmalıdır.Kadınlar kendi kendine meme muayenesi yapmasını mutlaka öğrenmeli ve uygulamalıdırlar.
Mamografi meme kanserini erken teşhis için çok değerli bir tanı aracıdır. Kanserin erken tanısına neden olan küçük mikrokalsifikasyon (kireçlenmelerin) çoğunluğu ancak mamografi ile teşhis edilebilmektedir. Mamografide memeye verilen radyasyon dozu oldukça ihmal edilebilir bir dozdur. Literatürde mamografiye bağlı hiçbir meme kanseri bildirilmemiştir. Ultrasonografi ve MR(Manyetik Rezonans) daha çok mamografiye yardımcı tetkiklerdir. Gençlerde sadece Ultrason tercih edilen durumlar vardır. MR nadir olarak çok yüksek riskli kişilerdetakip amaçlı kullanılmaktadır.
Ailesinde meme kanseri olan kişilerin takip ve kontrolleri kişisel risklerine bağlı olarak değişmekte ve kişiye özel olmaktadır. Özellikle ailesinde erkek meme kanseri olan, birinci derece akrabalarında genç yaşta iki veya daha fazla meme kanseri vakası görülen kişiler meme kanseri açısından riskli grubu oluştururlar. Ailesinde meme kanseri olan kişilerde kontrollerin kanserin görüldüğü hastanın yaşından 10 yaş önce mutlaka başlaması gerektiği önemlidir.
KENDİ KENDİNE MEME MUAYENESİ
Kişi mutlaka aydınlık bir ortamda ve yeterli büyüklükte bir ayna karşısında meme görünümünü gözlemlemelidir. Meme başında veya meme cildinde yeni gelişen çekinti, kızarıklık, meme ucunda kabuklanma, şişkinlik olup-olmadığına bakılmalıdır. Sol elini başının üzerine koyarak sağ elinin ikinci, üçüncü ve dördüncü parmak uçları ile meme dokusunda küçük dairesel hareketlerle eline bir kitle gelip-gelmediğini muayene etmelidir. Mutlaka koltuk altına bakıp eline gelen bir lenf bezesi var mı diye bakmalıdır. Sonra aynı işlemleri sağ kolunu başının üzerine koyarak sağ memesi için tekrarlamalıdır. Meme uçlarını sıkmamalı ancak kendiliğinden bir akıntı olup-olmadığını iç çamaşırını kontrol ederek tespit etmeye çalışmalıdır. Özellikle tek memeden kendiliğinden olan kanlı ve berrak akıntılar kanserin ön belirtisi olabilmektedir.
HER AĞRI YADA KİST KANSERMİDİR?
Meme ağrısı genç kadınlarda sık rastlanan ve genellikle kanserle ilişkisi olmayan bir şikayettir. Meme ağrısına neden olan fibrokistik değişiklik durumu genç kadınların%40´ında rastlanan ve kişiden kişiye değişik oranlarda ağrıya neden olan bir durumdur. Hastaların hastalık korku ve endişesi ağrının psikolojik olarak daha yoğun hissedilmesine neden olmaktadır. Onun için fibrokistik değişikliği olan kadınların bu durumun kendileri için hormonları ile ilişkili ve normal sayılabilecek bir durum olduğunu bilmeleri ağrılarının oldukça hafiflemesine neden olmaktadır.
Memelerde kist oluşumu genç kızlarda 20´li yaşlardan itibaren gelişebilmektedir. En sık şikayete neden olduğu ve sıklığının arttığı yaş aralığı ise 35-50 yaş aralığıdır. Kistler bazen hastanın eline gelen düzgün ve genellikle ağrılı bir kitle ile ilk tespit edilmelerine rağmen çoğunlukla meme ağrısı şikayeti ile başvuran hastaların muayenelerinde veya yıllık rutin kontrol muayenelerinde tespit edilmektedir. Kistlerin tespitinde ultrasonografi oldukça etkin ve hastaya zararlı ışın verilmediği için zararsız bir tetkiktir. Ultrasonografik görünümü nedeni ile kistler oluşturabilecekleri riskler bakımından sınıflandırılırlar ve takip ve tedavileri bu sınıflamaya göre yapılır. Görünümlerine göre kistler 3 ‘e ayrılır.
Basit Kistler: Duvarı ince ve içi tamamen sıvı ile dolu düzgün keseciklerdir. En sık rastlanan kist tipidir.
Komplike kist: Duvarı kalın, içerisinde bölmeleri olabilen ve kist içeriğinin basit kistlerdeki gibi tamamen sıvı olmayıp protein materyali, kan ve debris gibi materyaller içeren kistlerdir.
Kompleks kist: Çok nadir saptanırlar. Tespit edilen kistlerin % 5´ni oluştururlar. Hastalarımıza anlatırken genellikle “ Yarı kist yarı kitle ‘´ diye tanımladığımız kistlerdir. Bu kistlerin bir kısmı kitleden oluşur. Duvarları diğer kistlerin aksine kalın ve düzensizdir. Kistler içerisinde kanserleşme potansiyeli en fazla olan gruptur.
FİBROKİSTİK DEĞİŞİKLİK (FKD) NEDİR?
Memede çoğunlukla ele gelmeyecek kadar çok sayıda kistin, genellikle tüm meme dokusunda geliştiği bir durumdur. Oldukça sık görülmesi, ultrasonografik olarak sık raporlanması, meme ağrısına ve hastalarda endişeye neden olması nedeniyle toplumun bilinçlendirilmesi gereken bir durumdur. En sık 35-50 yaş arasında görülür. Bu yaş aralığında üç kadından birinde FKD tespit edilmektedir. Gençlerde de 20´li yaşlardan itibaren meme ağrısına neden olabilmektedir. Kadınlık hormonları arasındaki önemsiz değişimlerin meme üzerindeki etkisi olarak açıklayabileceğimiz bir durumdur. Stres ve adet döngüsü meme ağrısını artırabilmektedir. FKD kansere neden olabilecek bir durum değildir. Kişide ailesel veya tespit edilmiş ek bir meme lezyonu yok ise fibrokistik değişikliğin kansere yol açmayacağının anlatılması, psikolojik rahatlamayı sağlayarak ağrıların hafiflemesinde etkili bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Bazı hastalarda daha çok ağrıları hafifletmek için yaşam değişiklikleri ve ilaç tedavileri gerekebilmektedir.