Mutlu Olmak İster Misin?
Yazar Seçil Örgünal • Psikolog • 16 Aralık 2021 • Yorumlar:
Medeniyetin başından beri popülerliğini koruyan mutluluk kavramına yüzyıllardır insanlar düşünerek, araştırarak, gezerek, okuyarak, konuşarak, yazarak, inanarak ulaşmaya çalışmışlardır. Herkes için farklı bir tanımı olan ‘’mutluluk’’ temelinde varoluşsal bir yargı barındırır. Psikanalist Sigmund Freud mutluluğu "Sevmek ve çalışmak, çalışmak ve sevmek. Hayat bundan ibaret." olarak tanımlarken, Psikanalist Jean-Pierre Winter mutluluğun ‘’Yaşama sevinci marazi olanın karşısında duran, sıkıntı, nefrete karşı bir zaferdir, en küçüğü bile.’’ olduğunu söylüyor. Filozoflar ise bu konuda oldukça farklı bakış açılarına sahip. Bazı görüşler mutluluktan şüphe ederken bazıları mutluluğa dışavurumcu görüşleriyle duygunun sevinçle dışarı çıkması olarak bakabiliyor. Epikürcüler için aldatıcı olan mutluluk, Spinoza için mükemmelin bir tezahürü, bir var olma eylemi, hareket, arzu, bilgi ve özgürlükten beslenen bir duygudur.
Temelinde olumlu duyguları barındıran mutluluk, kendini bütün olarak kabul etme ve şu anın tadını çıkarma olarak daha fazla göz önünde bulunuyor. Yaşama sevinciyle paralel ilerleyen mutluluk, günümüzde geliştirilebilir ve tercih edilebilir olarak görülüyor. Yani şu an ve gelecekle ilgili olumsuz duygular beslerken, kaygı ve strese sahipken bunu biraz çabayla iyimser duygulara dönüştürmemiz mümkün. Mutluluğu dışarıdan gelecek bir mucize olarak beklemek yerine aslında çok yakınımızda, içimizde var olan bir yapıyı düzeltmekle mutluluk sağlanabilir. Elbette değişim birdenbire olmuyor. Günlük çalışmaları uygulamak ve oturmuş kalıpları değiştirmek zaman gerektiriyor.
Bilişsel terapiler ve kişisel gelişim yöntemleri hayata daha iyimser bakabilmemiz adına birçok yöntem sunuyor. Zihinsel programlama üzerine çalışan düşünür Michel Lacroix, ‘’Dünyanın gidişatını kontrol edemeyiz ama kendi geleceğimiz bizim kontrolümüzdedir.’’ diyerek geleceğimiz konusunda daha iyimser ve yaratıcı kararlar almamızın önemine vurgu yapıyor.
Peki hayatın iniş çıkışlarına rağmen gülümsemeye ve ilerlemeye nasıl devam edilebilir? Pozitif psikoloji alanları günümüzde hayata daha olumlu bakmamız, anın değerini bilmemiz ve yaşamamız üzerine egzersizler sunuyor.
1. Kendinizi sevmekle başlayın:
‘’Huzuru içinizde arayın.’’ Buddha
‘’Şefkat, yüreğin, bir başkasının acısına titreyerek yanıt vermesi ve bu acıyı hafifletmek istemesidir. Kendimiz acı çekerken bu acımızı nezaketle fark etmek ve dindirmeye yönelmek ise öz şefkattir.’’ Christopher K. Germen şefkati bu şekilde tanımlıyor. Doğu filozoflarının kullandığı meditasyon, yoga, bilinçli farkındalık kavramları giderek popülerleşiyor. Empatiyi dışarı yansıtmadan önce kendimize göstermek ve dış dünyadaki acılarla uğraşmadan evvel iç dünyamızdaki acıları tanımlayabilmek kişilik bütünlüğünün başlangıcı sayılıyor. ‘’Başlangıçta duygu vardı. Daha sonra fiil duygunun yerine geçmek için geldi.’’ diyor yazar L. Ferdinand Celine. Kendi duygularımızı tanımak meselenin özüne dönmek için ilk kapı. Bu duyguları tanımlarken olumlu duygular gibi olumsuzların da bize ait olduğunu kabul etmek gerekiyor. Olumsuz duygulara da şefkatle yaklaşmak ve bu duygunun da geçici olduğunu unutmamak gerekiyor. Akrabalarımıza, arkadaşlarımıza, doğaya ve hayvanlara gösterdiğimiz anlayışı kendimize de yöneltmeliyiz. Bazen acımasızca eleştirdiğimiz kişisel yönlerimizle barışmalıyız. Bugüne kadar kendimiz olarak gösterdiğimiz çabayı takdir etmeli ve kendi elimizi tutup daha olumlu bakmak adına teşvik etmeliyiz. Böylelikle algılarımızı daha pozitif bir noktaya taşıyarak topluma mutlu bir şekilde adapte olabiliriz.
2. Doğa ile baş başa vakit geçirin:
‘’Ve ormana gidiyorum, aklımı kaybedip ruhumu bulmak için.’’ John Muir
Yaşadığımız çevrenin, insan psikolojisine etkisi son yüzyılda yapılan araştırmalar ile desteklenmekte. Bu alana dair sosyal psikolojide Ulrich, Kim ve Cervinka’nın çalışmaları, doğada geçirilen zamanın olumlu bir ruh hali ve psikolojik refah, anlamlılık ve canlılıkla ilişkili olduğunu gösteriyor. Her ne kadar günümüzde araştırmaların sayısı artsa da aslında doğada vakit geçirmek, onunla bütünleşmek kadim öğretilerin çoğunda yer alıyor. ‘’ Güneşin, ayın, yıldızların, yerin ve denizin tadını çıkaran kişi ne yalnızdır ne de çaresiz.’’ Frigyalı bir köleden Roma İmparatorluğuna yükselen Epiktetos’un bu cümlesi insanlığın en temel ihtiyacının doğasıyla bütünleşmek olduğunu gösteriyor. Doğa, kendine inancı ve güveni tazeliyor. Bu nedenle doğada vakit geçiren insanlar daha huzurlu ve üretken kararlar alabiliyor. Doğal ortamlarda vakit geçirmek mutluluk hissimizi artırdığı için tavsiye ediliyor. Fakat günümüzün şehirleşme hızıyla beraber azalan doğal alanlar, özümüze dönüşümüzün önündeki bina engelleri bu olumlu hissi pekiştirmemizin etkisini düşürüyor. Bu nedenle evlerimizde bitkilere, manzara görsellerine yer vermek betonlaşmanın olumsuz etkilerini azaltmada bize yardımcı oluyor. Yapılan araştırmalarda manzara resmine bakmanın, doğada yaşadığımız hisle benzer duyguları ortaya çıkardığını kanıtlıyor.
3.Kişisel Tarihinizi Yeniden Yazın:
‘’Dün zekiydim, dünyayı değiştirmek isterdim. Bugün akıllıyım, kendimi değiştiriyorum.’’ Mevlana
Bizi biz yapan yaşadığımız deneyimlerden öğrendiklerimizdir. Peki algımız sadece o anki duygularımız kadarını öğreniyorsa yine de geçmişte aldığınız kararların sizi tamamen yansıttığını söyleyebilir miyiz? Kendi geçmişimizi değerlendirdiğimizde, kendimize yüklediğimiz etiketlerin ya da anlamların içine sıkışmak ve acı çektiğimiz zamanlardaki yapımızı eleştirmek ne öğretiyor? Sosyolog David Le Breton bu soruların cevabını şu şekilde açıklıyor : “Kendimizi sıklıkla eski travmalarımızın kurbanı olarak görüyor, kendimizi bu olaylar üzerine inşa ediyoruz. Sürekli aynı şeyi tekrarlıyor ve kendi içimizde hapsediyoruz. Tam tersi, küçük veya büyük olsun her bir üzüntü kendimizi keşfetmek ve yeniden tanımlamak için bir fırsat. Affetmek, yeni bir dünya kurmak, dünyanın anlamını değiştirme gücü hepimizde var.” İçimizdeki yaratım gücüyle yeni bir gelecek kurmak mümkün. Geçmişte her ne yaşanmış olursa olsun o an aldığınız kararlar o anda kaldı. Hayatın sürekli bir akış hali olduğunu ve her yenin günün yeni bir başlangıç olduğunu, kim olmayı hedefliyorsak ona göre davranabilme şansımızın olduğunu keşfetmek, özgüvenin ortaya çıkmasında bizlere destek oluyor. Daha özgür, geçmişiyle barışık bir kişi yaşama sevincinin tadını çıkartabiliyor.
4.Anın tadını çıkarın:
“Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır. Bu da gösterir ki zaman ve mekân insanla mevcuttur!" Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar
Dünyaya gelmemizin bir başarı öyküsü olduğunu unutmamak gerekir. Yaşama gelmiş her birey kendi başına bir mucizedir. Mucizenin tadını çıkarmak yerine gündelik kaygıların esiri olmak ise olumsuz duyguları pekiştirir. Olumsuz duygular da sadece psikolojik rahatsızlıkları değil fiziksel hastalıkları da beraberinde getirir. Modern dünyanın getirileri olan popüler akımlara uyum sağlamak, kendimizi bir modele tabi tutmaya çalışmak bizi kendimizden uzaklaştırıyor. Özellikle son dönemde iş saatlerinin artması, evlerde daha fazla vakit geçirmemiz, sevdiklerimizden uzak kalmamız, ekonomik kaygılar, sağlık kaygıları ve gelecek kaygısı yaşamlarımıza egemen oluyor. Hayatın getirdiği zorluklarla mücadele ederken bir yandan da pasif hobiler yaşam sevincimizi düşürüyor. Bunlar yerine kendinizi mutlu eden, kaliteli, üretken hobiler edinmek, sevdiklerinizle iletişimde kalmak, yaşamla bağ kurmak gerekiyor. Sabah yataktan kalkmadan önce sizi mutlu eden şeyleri düşünmek, güne daha iyimser başlamanıza destek oluyor. Zamanın kişiye özgü bir kavram olduğunu ve onu neyle doldurursanız, onunla besleneceğini, esneyeceğini ve gelişeceğini söyleyebiliriz. Zamanınızı sizi mutlu eden aktivitelere göre belirlemek kendi elinizde. Meditasyon egzersizleriyle farkındalığınızı artırarak, gerçek, derin, sürdürülebilir bir yaşam için anda kalmaya odaklanabilirsiniz. Yaşamanın bir mucize olduğunu ve an’da kalarak mutlu anılar biriktirebileceğinizi unutmayın.
“Aslında herkes mutlu olmayı ister, kimse acı çekmek istemez ve mutluluk dış etkenlerden değil, kendi alışkanlıklarımızdan gelir. Eğer kendi zihinsel tutumlarınız doğru ise düşmanca bir atmosferde olsanız bile kendinizi mutlu hissedersiniz.” Dalai Lama
Tüm bunların yanında mutluluğun geliştirilebilir bir beceri olduğunu ve her gün yaptığımız egzersizlerle buna sahip olabileceğimizi belirtmek isterim. Olduğumuz kişilik yapıları bizim konfor alanlarımızdır. Konfor alanında ne kadar olumsuz duygu beslersek besleyelim oradan ayrılmak çoğu zaman çok zordur. Fakat bir kere başladığınızda mutluluğun size eşlik edeceğini, yeniden yaşama sevincinizin yukarı çıkacağını ve hayatın her gün bir şans olduğunu hatırlayın. Mutluluk sizin elinizde, en ufak gülümsemelerinizde…