Neden Hastalanıyoruz?
Yazar Ebru Onat Göktaş • Dermatolog • 25 Mart 2021 • Yorumlar:
Nasıl hastalandığımızı anlamadan önce sağlığın tanımına bir bakalım.
Homeopatik tıp profesörü George Vithoulkas’a göre sağlık, ‘’Fiziksel, ruhsal ve duygusal acının olmadığı bir iyilik halidir. Ağrıdan özgür bir fizik beden ve iyi hissetme hali; acıdan özgür, huzurlu, sakin bir duygusal hal; bencillikten özgür bir zihin ve gerçek ile bir olma durumu… Tamamen sağlıklı bir birey, ilahi sevgi ve bilgeliği içselleştirmeyi gerçekleştirebilmiş olandır. Bir birey yaratabiliyorsa, özgürce yaratabiliyorsa sağlıklıdır. Sağlıklı bireyin doğal çabası yaratmak olacaktır. Kişi kendisinin ve başkalarının yararlarını gözetiyor olacaktır. Davranışları, kendisi ve başkaları için ne kadar yıkıcı ise o denli sağlıksızdır. Hasta bu tarife ne kadar yaklaşabilirse o kadar sağlıklı olacaktır. ‘’
Homeopat ve Psikiyatrist Vangelis A. Zafeririou’ya göre sağlıklı kişi kendisi, diğer kişiler ve çevresi ile uyumlu ilişkiler kurabilen kişidir.
Dr. Edward Bach’a göre hastalıkların nedeni, ruh ve zihin arasındaki uyumsuzluktur. Hepimizin var olmasının ruhsal bir nedeni vardır. Hepimizin görevlendirildiği bir hayat amacımız var. Bunu aslında içimizde hissediyoruz. Ancak çevremizin baskısı ile başka türlü seçimler yapıyoruz. İşte Bach’a göre doğamızda olanı değil, dayatılanı yaparsak hasta oluruz. İyileşmemizin sırrı da doğamıza yani yaratılışımıza uygun bir hayat seçmekten geçiyor.
Dünya Sağlık Örgütünün tanımına göre sağlık; zayıflığın ya da hastalığın olmadığı durumun ötesinde, fiziksel, zihinsel ve sosyal iyilik halidir. Zihinsel sağlık ise her bireyin kendi potansiyelinin farkında olduğu, hayatın zorlukları ile baş edebildiği, verimli ve üretken çalışabildiği, bulunduğu topluma katkı sağlayabildiği bir iyilik hali olarak tanımlanır.
Peki hastalık nedir?
Osho; ‘’Hastalık doğal olandan ayrılmış olma halidir. Eğer kendimizi kötü hissediyorsak bu doğal olmayan bir şey yaparak buna sebep olduğumuz anlamına gelir. Mutlu hissetmek ve sağlıklı olmak doğaldır. Doğamız böyledir’’ şeklinde açıklar.
Hastalık ve sağlık kavramlarını yalnızca insan bedeninin içinde bulunduğu durumu gösteren kavramlar olarak kullanırız. Ancak beden bilinç olmadan hiçbir şeyi gerçekleştiremez. Bedenimiz sadece bilincimizin kendisine gönderdiği bazı bilgilerin tezahür ettiği yerdir. Ölü bir insan, beden orda duruyorken kendiliğinden hiçbir şey yapamaz. Canlı bir beden, tüm yaşamsal işlevlerini, bilinç (ruh) ve yaşam (can) denilen maddesel olmayan iki kavram ile yerine getirir. Bilincimizde var olan bilgi bedenimizde görünür hale gelir. Yani bir canlının bedeninde gerçekleşen her şey, bu olayın kaynağını oluşturan bilginin bedende oluşmuş formudur. Vücudumuzdaki işleyişten sorumlu olan hormonal uyarım, enzimatik sistem, yapım-yıkım aşamalarının her birinde aslında bilinçten kaynaklanan bilgi işleve dönüşmektedir. Yani enerji maddeye dönüşür. Farklı bedensel işlevler bir arada uyum içinde yürüyorsa biz buna ‘’sağlık’’ diyoruz. İşlevlerden birinde bir sorun oluştuğunda düzen ve uyum bozulur. Bu durumu ‘’hastalık’’ olarak tanımlarız.
Hastalık bedendeki uyumun, yani o zamana dek dengede olan bir düzenin bozulmasıdır. Bu uyum kaybı önce bilincimizde bilgi boyutunda ortaya çıkar. Daha sonra bedende kendini gösterir. Beden bilinçte olan bilginin gerçekleşme alanıdır. Bu nedenle yalnızca bedenin hasta olduğunu söylemek yanıltıcı olur. Hastalık sadece bilinçte başlar ve bunun belirtileri bedende gözlemlenir. Bedenimiz bilinç olmadan yaşayamayacağı gibi bilinç olmadan hasta da olamaz. Aynı şekilde bu durum zihinsel hastalıklar için de geçerlidir. Zihin de tek başına hastalanmaz. Zihinsel hastalık kavramı, yine bilincimizde oluşan ancak kendini zihinde ifade eden hastalık belirtileridir.
Bedende bir hastalık belirtisi ortaya çıktığında dikkatimizi kendisine çeker. Her belirti dikkati, ilgiyi ve enerjiyi kendine çeken bir sinyaldir. Biz bu sinyali görmezden gelirsek o da sürekli kendini göstermeye çalışacaktır. Bunu sürekli tekrar ederek ya da eskisinden daha görünür hale gelerek yapacaktır. Sinyali yok etmeye çalışmakla bilincimizin kendini ifade etmesine engel olmuş oluruz. Belirtileri engellemek yerine akmasını sağlamamız gerekir. Bunun için belirtilerin çok daha derinlerine bakarak neye işaret ettiklerini anlamayı öğrenmeliyiz.
Hastalık belirtilerine odaklanmak yerine hasta olma olgusunun kendisini sorgulamak çok daha doğrudur. Hasta olma olgusunun daha derinlerine, köklerine inmek gerekir. Hastalık belirtilerini ise köklere olan yolculukta bir sinyal ya da bilgi taşıyıcısı olarak görmek çok daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Bu şekilde hastalık belirtilerini bir an önce ortadan kaldırmaya yönelik bir yaklaşımdan ziyade gerçek hastalığı görüp anlamamıza yarayan sinyaller olarak değerlendirmeliyiz. Çünkü hastalık belirtilerinin tek bir amacı vardır: Bizi iyileştirmek!!! Belirtilerin neyi işaret ettiklerini anlamak çok önemlidir. Aksi takdirde gelişimimize, değişim ve dönüşümümüze hizmet eden ilahi yasalara uymadığımızı bize anlatan son derece katı olabilen birer öğretmene dönüşürler. İyileşme duymazdan geldiğimiz, yok saydığımız ya da bastırdığımız belirtiden değil, dönüştürdüğümüz hastalıktan bilincimizin değişimi ile doğar. İyileşme bir dönüşümü ifade eder aslında. Kişinin iyi yani tam ve bütünleşmiş bir hale dönüşmesidir. İyileşme eksik olanın keşfedilmesi ile artan bilinç sayesinde gerçekleşir. Öyleyse hastalık belirtilerini iyileşmeye giden bir yol olarak düşünmemiz ve eksiklerimizi tamamlamamız için bize yol gösteren sinyaller olarak yaşamlarımızda değerlendirmemiz gereklidir. ‘Şu anda yaşamımda eksik olan nedir?’ ‘Neyi değiştirmem gerekir?’
İdeal sağlık için hem beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri gibi fiziksel konularda hem duygusal ve zihinsel boyutlarda, hem de ruhsal boyutta doğru davranış içinde olmayı geliştirmemiz gerekir. Bedenimizden bize yansıyanın sadece o anda yaşadığımız bilinçlilik seviyemiz olduğunu unutmamalıyız.
Sağlıklı günler geçirmemiz dileğiyle.
Sevgilerimle…