Obsesif Kompulsif Bozukluk
Yazar Asena Kantar • Psikolog • 12 Kasım 2020 • Yorumlar:
Yaşantımızda kimi zaman endişe yaşayabilir, takıntılara sahip olabiliriz. Hatta bazılarımız kendini ‘evhamlı’ olarak tanımlar. Çoğunlukla bu duygularla baş etme mekanizması geliştirir ve yaşam kalitemizi etkilemesine müsaade etmeyiz. Fakat bu durum herkes için aynı olmaz.
Amerikan Psikiyatri Birliğine göre obsesif kompulsif bozukluk (OKB), sürekli tekrarlayan dürtü, düşünce ya da imajların zorlayıcı ve rahatsız edici bir şekilde deneyimlenmesi (obsesyon) ve sıklıkla bu deneyime tepki olarak verilen tekrarlayıcı davranışsal ya da zihinsel eylemlerle (kompülsiyon) betimlenir. Tanı için obsesyon veya kompulsiyonlardan birinin varlığı ve belirtilerin işlevselliği bozacak kadar ağır olması gereklidir.
OKB, sıklıkla diğer psikiyatrik bozukluklarla birlikte görülmektedir. Hastaların değerlendirildiği sırada %30’una, yaşam boyu ise %70’ine majör depresyonun eşlik ettiği bilinmektedir.
Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) bireyin aile, akademik, meslek ve sosyal işlevselliğinde olumsuz etkiler oluşturur. Bilişsel, duygusal, davranışsal bileşenleri ile süreğen bir bozukluktur ve çoğu kez kronik gidişlidir. Yetişkin bireylerde yaşam boyu yaygınlığı %1.9-3.3, çocuk ve ergen yaş grubundaki yaşam boyu yaygınlığı %0.5-1 arasındadır.
OKB’ nin ortalama başlangıç yaşı erken erişkinlik dönemidir ama erkek hastalarda daha erken yaşlarda ortaya çıkmaktadır. OKB tanısı konulan erişkin hastaların neredeyse yarısının belirtilerinin başlangıcının çocukluk yılları olduğunu belirtmesine rağmen tanı çok daha geç dönemde konmaktadır. Çocuk ve ergenlerin belirtilerini saklama eğilimlerinin ya da anne babaların çocukların yakınmalarını fark edememeleri ya da bunlara anlam verememelerinin bu gecikmeden sorumlu olabileceği düşünülmektedir.
Çoğunlukla OKB’li bireyler cinsel yaşantıda zorluklar, evlilikte uyum sorunları ve duygusal olarak doyumsuzluk, çocuk bakımı, ev işleri, mesleki uygulamalar gibi günlük işlerde aksamalar yaşadıklarını ifade etmektedirler.
Obsesyon, kişinin zihninde uzaklaştıramadığı fikir, düşünce ve dürtüler, kişinin isteği dışında gelişir. Kişi bunları mantık dışı olarak değerlendirse de düşünmekten kendini alamadığı için yoğun sıkıntı yaşayarak huzursuzluğa ve dolayısıyla anksiyeteye sahip olur. Obsesyonların yarattığı huzursuzluğu ve sıkıntıyı ortadan kaldırmak amacıyla da yineleyici davranış ve zihinsel eylemler geliştirir bunlara da kompülsiyon adını veririz.
En yaygın obsesyon belirtileri:
-
Simetri, düzen ve kusursuzluk takıntısı
-
Günahkâr düşünmekten korkma
-
Sosyal açıdan kabul edilmez bir davranışta bulunmaktan korkma
-
Rezil olmaktan korkma
-
Hata yapmaktan korkma
-
Başkasına zarar vermekten korkma
-
Pislik ya da mikrop bulaşmasından korkma
-
Aşırı kuşku ve sürekli güven ihtiyacı
En yaygın kompülsiyon belirtileri:
-
Başkalarıyla el sıkışmamak, kapı tokmağını tutmamak
-
Değeri olmayan nesneleri toplama ve biriktirme
-
Yapılacak işleri belirli bir sayıda ve belirli sıraya sokarak yapma
-
Belirli cümleleri, kelimeleri ya da duaları tekrarlama
-
Rahatsız edici derecede kelimelere ya da düşüncelere takılma
-
Yemeklerini belirli bir sıraya göre sıralayarak tüketme
-
Sahip olduğu eşyaları belirli bir biçimde düzenleme
-
Herhangi bir iş esnasında sürekli sayı sayma isteği
-
Kilit, ocak, ütü, elektrik gibi kapanması gerekli olan eşyaları sürekli kontrol etme
-
Sürekli ellerini yıkama, duş alma
Teşhis ve Tedavi
Obsesif kompülsif bozukluğun teşhisi için konusunda uzman bir psikiyatrist tarafından hastanın davranışları izlemeye alınır ve belirtiler değerlendirilerek hastalık teşhis edilir. Erken teşhis son derece önemlidir. İlaç tedavisi ve bilişsel davranış terapinin birlikte uygulanması tedavi başarısını arttırır. Yaşanan durum karşısında kişiyi ve aileyi bilgilendirmek (psikoeğitim) oldukça önemlidir.
Son olarak; her takıntı hastalık değildir. OKB tanısını ancak bir psikiyatri hekimi koyabilir. Bir bireyin etrafındaki diğer insanlara göre daha titiz ve tertipli olması hayat kalitesini yükselten bir şeyse bu bir obsesyon değildir. Fakat günlük hayatın işleyişini etkileyen, hayat kalitesini düşüren, sosyal ilişkilerinde problemlere yol açan bir durum var ise bir uzmandan destek alınması gerekmektedir.