Öz-Merhamet ve Kabul
Yazar Füsun Uysal • Psikolog • 3 Mart 2021 • Yorumlar:
Öz merhamet kavramı insanın kendi ile arasında olan sevgi bağı olup, anlayışı, koşulsuz kabullenmeyi ve olgun sevgiyi kendimize yöneltme becerimizdir. Kişinin kendisine, ihtiyacı duyduğu desteği, anlayışı ve merhameti göstermesi, zor bir anında kendisine nasıl destek olacağını bilmesi ve içindeki acımasız, yargılayıcı parçasının sesini susturabilmesidir. Sevmediğimiz bir yönümüzü fark ettiğimizde, kendimizi yargılamak yerine bu yönümüzü anlamaya çalışmak ve destekleyici bir yaklaşım göstermektir. Öz merhamet, kendi acımızı görmezden gelmek ya da bastırmak yerine, kendimize içten ve samimi bir yaklaşımla, içinde bulunduğumuz durumu fark etmektir. Acının bizim için geçici bir misafir olduğunu ve onu bir süre misafir ettikten sonra gideceğini bilerek, bir süre hüzünlü duygularla yaşamayı kabullenmek ve acıdan öğrendiğimiz yeni bilgeliğimizle acıyı, hüznü zamanı geldiğinde bırakabilmektir.
Bilinç ile duygusal zekâ arasında sıkı bir bağlantı vardır. Bilinç mantıklı, duygusal ve bilge olma kavramlarını içerir. Duygusal şemalarımızın geçmiş yaşamımızda sorgulamadan doğruluğuna inandığımız bilgiler doğrultusunda verdiğimiz duygusal tepkilerimizdir. Duygusal şema ile hareket eden kişiler yalnızca haklılığının peşindedir ve tepkilerini otomatik olarak verir. Çünkü bu bilgilerin doğruluğuna sorgulamadan inanmış ve yaşadığı olaylara sadece bu pencereden bakmaktadır. Sorgulanmadan verilen otomatik tepkiler, uçakların aynı rotadan gidebilmesi için kullanılan otomatik pilotlar gibidir. Otomatik pilottan olan tepkiler aynı zamanda kaçınmacıdır. Kaçınmalar insanı hasta ederken, kabul iyileştiricidir. Acıya bağımlı olmak, sürekli zihinde tutmak ve adeta zihindeki düşünceler arasında acıyı ev sahibi yapmak anlamına gelir. Üzülmek, sinirlenmek, suçlamak bildiğimiz yola tutunmak anlamına gelmektedir. Kabullenmek ise anlayışlı, açık olmak olayları olduğu gibi kabul etmektir. Kabul ortaya çıkınca, içsel yaşantılara karşı esnek bir tutum da ortaya çıkar. Olumsuz duygular bize bir şey söylemeye çalışır. Onların ne söylediğini anladıktan sonra, çıkıp gitmelerine izin vermek kabullenmeyi kolaylaştırır. Yargılamanın tam zıddı kabul etmektir. Kabul ettiğimiz her şey kendiliğinden zihni bir süre sonra terk eder. Ancak direnç gösterdiğimiz her durum kalıcı olur. Kabullenmek duygularla birlikte hareket etmek, duyguların dilini anlamaya çalışmaktır. Duygulara direnmek, duyguları yok saymak, rüzgâra karşı yelken kullanmak gibidir. Kaçındığımız ve korktuğumuz durumları kalıcı hale getirir. Kabul etmek ise, değiştiremeyeceğimiz geçmişi anlamak ve onun bize verdiği mesajı fark etmek ve algılamaktır. Bak, gör, sorgula ve kabul et! Aktif kabul etmek değiştiremeyeceğimiz şeyleri kabullenmek olup, aktif ve bilinçli bir şekilde yapılır. Kaderimizi, kendi söylemlerimizle biz belirleriz. Yapılan her seçim zincirleme bir reaksiyon oluşturur. Sorumluluk almak ve o sorumluluklarla seçim yapmak hayatın direksiyonunun başına geçmek anlamındadır. Sorgulamak ve anlamaya çalışmak, çözüm için atılan ilk adımdır ve bize çözümü fark ettirir. Problemlerin içselleştirilmesi ise sorunların daha fazla büyümesine neden olur. Çocukluk ve aile mirasımız bizim yaşam öykümüzün yazgı kısmı olsa da, yeniden pozitif bir öykü yazmak bizim elimizdedir.