Öz Şefkat Nedir?
Yazar Berre Durmaz • 4 Aralık 2024 • Yorumlar:
Öz Şefkat, kısaca zor zamanlar geçiren bir arkadaşımıza, örneğin kendini yetersiz, başarısız hisseden veya zorlu bir yaşam mücadelesi veren birine nasıl destek veriyorsak, aynı şekilde kendimize de böyle davranabilme yetisidir. Bu, kolay bir şey değildir. Çünkü hata yaptığımızda, içgüdüsel olarak kendimizi suçlama eğiliminde oluruz. Bu yargılayıcı iç sesimiz bizi koruma amacı taşısa da, düşünceleri ayrıştırıp bize iyi olanı kısmı almak bu noktada önem taşır. Gerçek şu ki, bir arkadaşımıza hata yaptığında dünyanın sonu olmadığını, herkesin hata yapabileceğini ve bu yüzden onun yetersiz ya da başarısız olmadığını söylediğimiz gibi, aynı desteğe ve gerçeğe bizim de ihtiyacımız vardır.
Biraz düşünelim.
En son bir hata yaptığınızda, kendinize nasıl davrandınız? Şimdi bu durumu başka bir açıdan ele alalım: Aynı hatayı çok sevdiğiniz bir arkadaşınız yapsa ve size üzülerek, perişan bir halde anlatsa, ona nasıl yaklaşırdınız? Veya başka bir senaryo düşünelim: Arkadaşınıza, kendinize davrandığınız gibi davrandığınızı hayal edin.
Bu düşünce size ne hissettirdi? Belki biraz acımasız, belki de anlayışsız hissettirdi, değil mi?
Öz şefkati anlamanın en basit yolu, kendimize iyi bir arkadaşımıza nasıl yaklaşıyorsak öyle yaklaşmaktır. Daha kapsamlı bir açıklama ise, öz şefkatin üç temel bileşenden oluştuğunu vurgular: - Öz Nezaket, zor zamanlarda kendimize karşı yargılayıcı değil, anlayışlı ve şefkatli olmaktır. - Ortak İnsanlık Hali, hatalar yapmanın ve zorluklar yaşamanın insana özgü bir durum olduğunu, bu deneyimlerin herkes tarafından paylaşıldığını kabul etmektir.
- Farkındalık, duygusal acılarımızı ve zorlayıcı deneyimlerimizi fark etmek ve onları ne abartmak ne de bastırmak, dengeli bir şekilde gözlemlemektir.
Öz Nezaket.
Bu kavram, bir hata yaptığımızda – ki bu, yaşamın kaçınılmaz bir parçasıdır – kendimizi acımasızca eleştirmek yerine daha sevecen yaklaşmamızı sağlar. Böylece, hatanın yaratabileceği duygusal zararın önüne geçebiliriz. Öz şefkat, duygusal iyilik halimizi artırarak zor durumlarla daha sağlıklı ve etkili bir şekilde başa çıkmamıza yardımcı olur.
Ortak İnsanlık Hali.
Öz şefkatin temelinde, birbirine bağlı olma duygusu yer alır. Bu, tüm insanların gelişmekte olan ve kusurlu varlıklar olduğunun; herkesin başarısızlıklar yaşayabileceğinin ve yaşamda zorluklarla karşılaşabileceğinin farkında olmaktır. Kişi, zorluklar ve acılar yaşarken yalnız olmadığını ve bu deneyimlerin insan olmanın bir parçası olduğunu kendine hatırlatır. Herkes zorlanabilir. Bu zorlanmaları yaşarken, kişinin kendini dışlamak yerine, bu deneyimlerin evrensel olduğunu bilmesi önemlidir. Bu farkındalığı hatırlamak bile, birçok eleştirel düşünceyi kendimize karşı daha şefkatli hale getirebilir.
Farkındalık.
Şu anın gerçekliğine açık olmak; tüm düşüncelerimizin, duygularımızın ve duyumlarımızın hiçbir direnç ya da kaçınma göstermeksizin farkındalık düzeyimizde olmasına olanak tanımamızdır.
Peki farkındalık neden öz şefkat için vazgeçilmez bir bileşen?
“ Çünkü acı çektiğimizde kendimize doğru dönebilmeli ve bunu kabul edebilmeli, kendimize ilgi ve nezaketle yaklaşacak kadar “acımızla” olmalıyız. ( Dr. Kristen Neff, Dr. Christopher Germer)
“ Görevin sevgiyi aramak değil, yalnızca seviye karşı kendi içinde inşa ettiğin engelleri aramak ve bulmaktır. “ RUMİ
İnsan olarak, kendimizi koruma içgüdüsüyle sevgiye karşı engeller koyabiliriz. Bu engeller ve sınırlar, bize bir ölçüde güvende hissettirebilir. Ancak, güvende hissetmenin başka bir yolu da farkındalıktır. Eğer bu savunma mekanizmalarımızı bilinçli bir şekilde fark edersek ve zor zamanlarımızda kendimize şefkatle yaklaşmayı başarabilirsek, bu durum olumlu bir değişime zemin hazırlar. Böylece, kendimizi daha açık ve sağlıklı bir şekilde koruma ve destekleme yoluna gidebiliriz.
İçsel ve dışsal kusurlarımıza rağmen kendimizi kucakladığımızda dışarıdan gelen ve kendi içimizde olan sevgiye karşı daha sağlıklı bakabiliriz.
Diğer çok önemli kavramlardan biri de psikolojik dayanıklılık.
Nedir psikolojik dayanıklılık ?
Zor deneyimlerden ve öngöremediğimiz bizi zorlayan olaylara karşı baş edebilme, uyum sağlayabilme ve bunlar karşısında kendini toparlayabilme ve esneme gücü şeklinde tanımlanır. Sosyal destek, bilişsek esneklik kazanımı ve duyguları düzenleyebilme becerileri edinmek bu kavramı destekler. Önemli nokta şu ki bu dayanıklılık problemi ortadan kaldırmaz, bastırmaz ya da halının altına süpürmeye çalışmaz. Daha uzun vadeli kazanım için zorluklar ile başa çıkabilme becerini pekiştirerek geliştirmeyi içerir.
Bu noktada öz şefkat devreye girer.
Kendimizi ve kusur olarak adlandırabildiklerimizi kucaklamayı, kabul etmeyi öğrenmek, gelişmek ve iyileşmek için ihtiyacımız olan dayanıklılığa karşı kapı açar.
Elbette, burada anlatıldığı gibi gerçek hayatta kötü bir şey yaşadığımızda durumu olduğu gibi kabul etmek zor olabilir; hatta bu, imkansıza yakın bir his yaratabilir. Ancak, her şey gibi, öz şefkat de pratik ve istekle geliştirebileceğimiz ve kendimize katabileceğimiz bir kavramdır.
Kötü bir olayla karşılaştığımızda, bilinçli bir şekilde bu durumu fark etmek yerine “insani” bir tepki olarak bağırabilir, çağırabilir ya da kendimize kızarak ağlayabiliriz. Bu konuda ifade biçimleri çok çeşitlenebilir. İşte bu noktada öz şefkat devreye girmelidir. İnsan olmanın zorluklarıyla birlikte, duygusal tepkilerimizin doğal olduğunu kabul etmek, öz şefkatin önemli bir adımıdır. Kimi zaman sesimizin yükselmesi veya duygularımızı yoğun bir şekilde ifade etmemiz normaldir. Bu durumları kabullenmek ve kendimize şefkat göstermek, yaşadığımız zorluklarla başa çıkma sürecini kolaylaştırır.
Öz Şefkatli Farkındalık
“ Hissettiğim her şeyi -hissetmemem ‘gerektiğini’ düşündüğüm duyguları dahi- yargılamadan hissetmeme izin verdim.”
Hissettiğimiz tüm duygulara, kendi ihtiyaçları doğrultusunda yer açmak mümkündür. Bu dengeyi taşıyacak kapasiteye sahip olduğumuzu fark ettiğimizde, yaşamımızda birçok şeyin değiştiğini gözlemleyeceksiniz. Bu değişim, zorlu olayları atlatmamıza yardımcı olmanın yanı sıra, kazandırdığı esneklikle hayatımızın pek çok alanına da olumlu bir şekilde dokunur. Duygularımızı kabul etmek ve onlara değer vermek, sadece zor zamanlarda değil, günlük yaşantımızda da daha sağlam bir temel oluşturmamıza olanak tanır. Böylece, hem kendimize hem de çevremizdekilere karşı daha şefkatli ve anlayışlı olabiliriz.