Romantik İlişkilerde ve Evliliklerde Aldatma
Yazar Asuman Çalgara • Psikolog • 10 Ocak 2022 • Yorumlar:
Sevgi, ilgi, birlikte yaşama gibi ihtiyaçları olan insanların bu temel ihtiyaçlarını karşılamak için her zaman bir başka kişiye gereksinimleri olmuştur. Bu nedenle de insanlar, yakın ilişki ya da aşk yaşamışlar ve bunun sonucunda da, zaman zaman yaşadıkları ilişkilere dâhil olan üçüncü kişilerin varlığı söz konusu olmuştur.
“İnsanlar neden aldatır?” sorusunun cevabını bulmak için yapılan çeşitli araştırmalar göstermektedir ki; evliliklerin en az %20-25’inde insanlar eşlerini en az bir kez aldatmaktadırlar. Bu oran kültürden kültüre değişiklik göstermekle birlikte genel kanı, evlilik dışı ilişkilerin insanlık tarihi kadar uzun bir geçmişinin olduğu ve toplumlarda oldukça yaygın olarak görüldüğü yönündedir.
Aldatmanın altında yatan nedenler çeşitli kuramlarla açıklanmaya çalışılmakla birlikte, genel olarak kabul gören yaklaşımlar, aldatmanın altında yatan iki ana etkenin toplumsal cinsiyet ve evlilik doyumu olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, kadınlarla erkeklerin aldatma nedenlerinin birbirinden farklı olduğu da gözlenmektedir. Kadınlar daha çok “aşk” için aldatırken, erkeklerin aldatmasının altında yatan ana nedenin “cinsellik” olduğu tespit edilmiştir.
Yapılan araştırmalar göstermektedir ki; kadınlar hayatlarını geçirmeye karar verdikleri erkekleri kolay kolay aldatmamaktadırlar. Ancak, eşinin kendisini aldattığını bilen ya da hisseden ve evliliğinde fiziksel ya da duygusal şiddet gören, eşi tarafından ihmal ve istismar edilen kadınlar da en az erkekler kadar eşlerini aldatmaktadırlar. Ancak toplumsal baskı, etiketlenme, dışlanma, can güvenliği vb. nedenlerden dolayı bu durumu saklama gereği duymaktadırlar. Kadınlar aldattıkları takdirde genellikle diğer kişiye bağlanmakta ve eşlerinden giderek uzaklaşmaktadırlar. Yani duygusal bağlılık her iki erkeğe karşı aynı anda sürdürülememektedir.
Oysaki erkekler aldatmayı bazen bir gurur kaynağı, kendini ispat yolu, skor meselesi gibi algıladıklarından ve toplum tarafından daha müsamahakâr bir tavır takınıldığından, aldatma durumunu rahatlıkla ifade edebilmektedirler. Toplumsal olarak bakıldığında, erkeğin aldatmasına haklı bir gerekçe bulunup masum gibi gösterilirken, kadının eşini aldatması affedilemez bir durum olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle kadınlar aldatma olayını ya çok yakın bir kişi ile paylaşmakta, ya da ortaya çıkana kadar “sır” olarak saklamaktadırlar.
Bu durum, yapılan çalışmalarda yaşanan bir zorluk olarak ifade edilmektedir. Ayrıca, yapılan araştırmalar göstermektedir ki, aldatma olaylarında aldatılan eşi asıl yaralayan, işin “cinsellik” yönüdür.
Aldatma, aldatılan kişi açısından oldukça yıkıcı olmaktadır ve aldatılan kişinin yaşadığı acının, sevilen bir kişinin kaybı sonucu yaşanan acıya denk olduğu bazı araştırmalarda belirtilmektedir. Bununla birlikte, aldatılan kişide aldatma sonrasında yaşanan travmaya bağlı olarak depresyon görülebilmekte buna bağlı olarak öfke nöbetleri, uykusuzluk, değersizlik duygusu, intikam alma isteği gibi duygusal süreçlerin yaşanabileceği belirtilmektedir.
Erkekler aldatıldıklarında daha fazla öfkelenmekte ve % 94’ü bu durumu kabul etmeyerek boşanma yolunu tercih etmektedirler. Kadınlara kıyasla aldatılan erkekler, erkeklik gururları kırıldığından bu durumu çevrelerinden gizlemekte ve aldatma olayının hemen ardından misilleme yapmaktadırlar.
Aldatılma sonrasında kişi kendini değersiz, yetersiz, ilgi çekmeyen ve beğenilmeyen biri olarak algılamaktadır. Haksızlığa uğradığını düşünen kişi, eşine dokunmak istememekte ve partnerinden duygusal olarak uzaklaşabilmektedir. Aldatma sonrasında bazı eşler bu durumun yarattığı depremle, ilişkilerini yeniden gözden geçirerek devam kararı alabilmektedirler. Bazen de yaşanan bu durum, ilişkide var olan sorunun gözden geçirilerek çözüme ulaştırılmasına, ilişkinin yeni bir ivme kazanmasına neden olabilmektedir.
Toplumlarda genellikle hoş karşılanmayan ve ayıp olarak değerlendirilen aldatma davranışı, son zamanlarda daha kapalı ve geleneksel bir yapıya sahip olan Türk toplumunda da yaygın olarak görülmektedir.
Kendini ailesine adayan ve hizmet eden bir yapıya sahip, toplumun bir parçası olan kadın, günümüzde kendini gerçekleştirme çabası içindedir. Bu durum, kişilerin ilişkilerini devam ettirme isteğinin, ilişkiden sağladığı doyumla bağlantılı olmasına neden olmakta ve bir anlamda aldatma, günümüz koşullarında normalleştirilmektedir.
Yapılan değerlendirmeler göstermektedir ki; toplumumuzu yakından ilgilendiren bu konu ile ilgili çok fazla araştırma bulunmamaktadır. Geleneksel toplumsal yapımızın devamlılığını sağlamak ve aynı zamanda sağlıklı ve mutlu nesiller yetiştirebilmek adına, son yıllarda aldatma olaylarında görülen bu ciddi artışın incelenerek, olayın sosyal ve psikolojik boyutunun çok iyi değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir.