SELEKTİF MUTİZM ( SEÇİÇİ KONUŞMAZLIK )
Yazar Fuat Kırcelli • Çocuk Psikiyatristi • 29 Haziran 2017 • Yorumlar:
Selektif Mutizm (SM), çocuğun kendi seçtiği ortamlarda konuşması durumudur. Bu seçimleri bir çok neden belirler. Bazen utandığı için bazende korktuğu için konuşmaktan kaçınır. Bazende bir neden bulunamayabilir. Çocuk başka durumlarda konuşmasına rağmen kendisinden konuşma beklentisi olunan durumlarda konuşmamayı tercih ederler. Toplumda görülme sıklığı yaklaşık olarak %1 civarındadır. SM normal seyrinde çoğu zaman kendiliğinden düzeldiği için yaşla beraber sıklığı azalmaktadır. SM kızlarda erkelerden daha fazla görülmektedir. SM başlama yaşı genelde 2-4 yaş arasındadır. SM çocuklar kendi seçtiği ortamlarda gayet rahat normal çocuklar gibi konuşurken konuşmayı seçmediği ortamlarda ise konuşmazlar.
SM çocuklar genelde utangaç, aileye düşkün ve ebeveyne karşı gelen çocuklardır. Okul öncesi dönemde utangaç, aile düşkün olarak aile tarafından tarif edilir. Okula başladıkları zaman genelde SM aile tarafından farkedilir. Bazen çok yakın bir akrabasının biriyle konuşurken bir diğeriyle konuşmayabilir. Genelde öğretmenlere konuşmadıkları için öğretmen tarafından farkedilirler. SM çocuklar konuşmadıkları için çoğu zaman ders başarısı bundan kötü etkilenir. SM konuşmadıkları için diğer iletişim yollarını ( ör: baş sallama, el hareketleri, resim çizereki, yazı yazarak..) kullanabilir. Bazen yüz yüze konuşmayıp telefonda konuşabilirler. Sosyal Kaygı Bozukluğu (Sosyal Fobi), Ayrılık Kaygısı Bozukluğu, Panik Bozukluk,Özgül Fobi Selektif Mutizme sık eşlik ederler. Selektif Mutizmin nedeni tam olarak bilinememektedir. SM çocuğun yaşı ilerledikçe kendiliğinden azalabilir. Kendiliğinden azaldığı durumlarda çekingenlik ve utangaçlık devam edebilir. Geç tanı konması, eşlik eden diğer psikiyatrik ve nörolojik hastalıkların bulunması, düşük zeka düzeyi, ailede başka SM kişilerin olması, aile desteğinin az olması SM düzelmesini olumsuz olarak etkiler. SM tedavisinde çok yönlü yaklaşım gerektirir.
SM tedavisinde medikal tedaviler ve bilişsel davranışçı tedaviler oldukça etkilidir.